Şansını zorluyorsun translate English
104 parallel translation
Şansını zorluyorsun, Yargıç.
Taking an awful chance, Judge.
Şansını zorluyorsun, Marlowe.
You take chances, Marlowe.
Şansını zorluyorsun.
You take chances.
Şansını zorluyorsun, bu konuyu sen açtın.
You're rolling the dice, you make the point.
Şansını zorluyorsun.
You're pressing their luck.
- Şansını zorluyorsun.
You're pushing your luck.
Ya sen herşeyini kaybettin... ya da şansını zorluyorsun.
Look, either you've already lost everything... or you have to take a chance on me.
Şansını zorluyorsun.
You're pushing your luck.
Şansını zorluyorsun.
You're pushin'it.
Ayık olmazsan, şansını zorluyorsun demektir.
If you ain't sober, you're taking your chances.
Şansını zorluyorsun.
I hope you know that.
Şansını zorluyorsun.
You try too hard.
Şansını zorluyorsun.
Don't push it.
Şansını zorluyorsun, ucube.
You take some chances, freak.
Şansını zorluyorsun.
You are pushing your luck, man.
Şansını zorluyorsun arkadaşım.
You are pushin'your luck.
- Şansını zorluyorsun, dostum.
- You're pushing it, pal.
- Şansını zorluyorsun Walter.
Pushing your luck a little.
Ben herkese değer veririm. Ama sen şansını zorluyorsun.
I care about everyone, though you're pushing it right now.
Şansını zorluyorsun, Siro.
You're pushing your luck, Siro.
Şansını zorluyorsun.
You're really pushing your luck.
Şansını zorluyorsun.
That's pushing it, man!
Şansını zorluyorsun, hayatım.
But you keep pushing the envelope, honey.
Bence şansını zorluyorsun. ... Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama belki de görmek istediğin şeyleri görüyorsun.
Now, I think we're reaching here, and I don't know how to say it but maybe you're seeing things that you want to see.
Şansını zorluyorsun Zeyna.
You push your luck, Xena.
- Şansını zorluyorsun, ahbap.
You're pushing your luck, pal.
Şansını zorluyorsun Scoob!
You're pushing your luck, Scoob!
- Şansını zorluyorsun.
And yet you keep trying.
Şansını zorluyorsun.
Push me again.
Senin bu sivri hareketlerine çok tolerans gösterdim. Ama artık şansını zorluyorsun.
I have been pretty tolerant of your wiseass remarks, but you are pushing it.
Şansını zorluyorsun, adamım.
Damn, you're pushing it.
Biliyorsun, gitmemiz için beni ikna ederek şansınız zorluyorsun.
You know, uh, you're taking quite a chance persuading me to go.
Lucia, o kayıkla şansını fazla zorluyorsun.
Lucia, risked that boat too.
Bence şansını fazla zorluyorsun. - Neyin peşindesin, bilmiyorum.
- I don't know what you're after.
Şansını boşa zorluyorsun.
I want you to get out of here.
- Şansını gerçekten çok zorluyorsun dostum.
- You really are pressing your luck, old boy.
- Şansını çok zorluyorsun.
- You stretch your luck pretty thin.
Şansını çok zorluyorsun.
You take a lot of chances, councilman.
Ama açıkçası, erkenden büyük adam olmak için şansını fazla zorluyorsun.
But frankly, you are trying too hard... to be a big boy too soon.
Şansını fazla zorluyorsun.
Don't sweat it.
Yorum yapmaya tenezzül eder misiniz? — Şansını zorluyorsun Boyl.
- You're pressing your luck, Boyle.
Şansını fazla zorluyorsun, kovboy.
You're pushing your luck, cowboy.
- Şansını fazla zorluyorsun ufaklık!
You're pushing your luck, little man.
Şansınız çok zorluyorsun.
You're drawing dead.
Şansını fazla zorluyorsun küçük hanım.
YOU ARE REALLY PUSHING IT, YOUNG LADY.
Ama şansını çok zorluyorsun.
But you're pushing pretty hard.
Şansını çok zorluyorsun, değil mi?
You do try so very hard, don't you?
Carmen, şansını çok zorluyorsun.
You're running out of chances, Carmen.
- Şansını zorluyorsun Gibbs.
You're pushing it, Gibbs.
Şansını fazla zorluyorsun, David.
- You're pushing your luck, David.
Eğer, özür dilemeye niyetliysen... şansını fazla zorluyorsun.
Hey, if an apology is coming your launch window is shrinking fast.