Şansın varmış translate English
269 parallel translation
Şansın varmış!
What luck!
- Şansın varmış ki ben Kontes değilim.
It's a good thing I'm not the countess.
Kötü şansın varmış.
You've had hard luck.
- Şansın varmış.
- You're lucky.
Ne şansın varmış, Ally.
You've had some luck, Ally.
- Şansın varmış.
- Lucky for you.
Şansın varmış ki peşinden gelmemişim.
It's lucky I didn't.
Şansın varmış Jason.
You're lucky, Jason.
Hey, şansın varmış.
Hey, you're in luck.
- Şansın varmış.
Well, that was lucky.
- Şansın varmış.
- You were lucky
Şansın varmış ki hep ıskalıyorum... ama isteyerek değil.
You're fortunate because it seems I do miss although it's quite by accident.
Şansın varmış. Ben de şimdi dışarı çıkıyordum.
I was just going out.
Şansın varmış.
Then you're in luck.
Şansın varmış ki çocukları severim.
Lucky for you I like kids.
Şansın varmış evlat, sana yeni bir görev buldum.
Well, you're in luck, kid. I think I got you another assignment.
Şansın varmış.
Looks like you got lucky.
Şansın varmış.
Well, you're in luck.
Neyse, biraz da şansın varmış.
Anyhow, you've had some luck.
Mike, şansın varmış.
Mike... he knew the chances.
Bak, şansın varmış, bu kara adam yufka yürekli.
I'd give him 100 headaches. You're lucky a black man has a loving heart.
Şansın varmış beyaz çocuk.
You in luck, white boy. Come on.
- Şansın varmış ki ben biliyordum.
Well, lucky for you I did.
Şansınız varmış ki, bu oyun tiyatroda oynanmıyor.
You're fortunate the Theater Gill isn't putting this on.
Şansı varmış ki takma bacağını kopartmıyorlar.
He's lucky they don't kick the artificial leg out from underneath him. And you're a slumberer.
- Şansınız varmış, gördüğünüz üzere.
- Fortunately for you, as you can see.
- Şansınız varmış ki, Old Yeller yanınızdaydı.
- Lucky you had Old Yeller.
- Öyleymiş. Şansınız varmış ki bu beyefendi işini biliyor.
Lucky for you this gentleman knows What he's doing.
Şansın varmış.
I'll try again later.
Tek şansın gün ışımadan bu siperlere varmış olman.
Your only chance is to get into these trenches before daylight.
Neyse ki şansınız varmış!
[People] well, there... You were just lucky... My truck...
- Poker mi? Şansınız varmış.
sit down.
Şansınız varmış!
You're lucky!
Şansınız varmış, bayan.
You were lucky, miss.
Şansınız varmış. Boş yerimiz var. Ne güzel.
- You're in luck, we got a vacancy.
Şansın varmış.
You were lucky.
Şansınız varmış.
You're in luck.
Şansınız varmış yine Şans mı?
- Is very lucky. lucky?
şansımız varmış, yarın sabah yola çıkacakmış.
We are lucky, he is not leaving until tomorrow morning.
Şansımız varmış ki "kabusları" nı polise anlatmasını önledim.
Luckily, I stopped her from telling the police about her "nightmares".
Hayır, şansı varmış, ama altı ayını hastanede geçirdi.
- Dead? No, luckily she survived, but had to spend six months in hospital.
Ne kötü bir şansım varmış ki seni tutukladılar, sen de beni Pums'a yolladın.
It was my bad luck that they arrested you and that you sent me to Pums.
Şansınız varmış.
You are lucky.
Şansınız varmış.
You were lucky.
Şansın varmış.
You are a lucky man.
Şansınız varmış.
You were lucky!
- Ama şansınız varmış.
But you're lucky.
- Bence kralın şansı varmış.
- The king was lucky.
Şansınız varmış ki buradan geçiyorduk. Arabaya binin.
Luckily they traced your call and we were in the area.
Şansın varmış, ben haktanır bir kara adamım!
Man, kick his ass!
Şimdi pek öyle gözükmese de anlaşılan şansınız varmış.
I guess you were lucky, even though it might not seem that way right now.