Şansımız varmış translate English
126 parallel translation
Şansımız varmış ki, bize yardım etmek için Bay Lushin ortaya çıktı.
It's lucky Mr. Lushin came along to help us.
Şansımız varmış ki, zamanında geldik.
Lucky we got her in time.
- Ama yine de, bizim şansımız varmış.
- But lucky for us, all the same.
Şansımız varmış.
Great stroke of luck.
Şansımız varmış Esther.
We're in luck, Esther. - Why?
Şansımız varmış ki evimizi satmıştık.
Luckily we'd already sold our horse.
Şansımız varmış, hanımefendi.
Our luck's holding, ma'am.
Şansımız varmış.
We're lucky.
Şansımız varmış!
We're lucky.
- Evet, şansımız varmış.
- Yes, we were lucky.
Şansımız varmış.
Hey, we're in luck.
Fazla şansımız varmış gibi görünmüyor.
We don't have much choice.
Hala şansımız varmış.
There's a chance.
Neyse, şansımız varmış.
Dang, that was lucky.
şansımız varmış, yarın sabah yola çıkacakmış.
We are lucky, he is not leaving until tomorrow morning.
- Şansımız varmış kaçtık.
- That was a lucky escape.
Şansımız varmış ki "kabusları" nı polise anlatmasını önledim.
Luckily, I stopped her from telling the police about her "nightmares".
Şansımız varmış.
We were lucky.
Şansımız varmış ki geldiniz.
Luckily you arrive.
Şansımız varmış.
Lucky.
Şansımız varmış, Johnny!
We lucked out, Johnny! We lucked out!
Şansımız varmış.
we're in luck.
Şansımız varmış.
Hey, we in luck.
Şansımız varmış Daniel-san.
Feel lucky, Daniel-san. Lucky?
Şansımız varmış, bir şeyin izini buldular.
On a lucky shot, they picked up traces of something.
Şansımız varmış, Milou.
Now is our chance, Snowy.
Bay Bernard Huppup'la anlaştım. şansımız varmış meşgul değildi.
Mr. Bernard Huffer, who was luckily not busy.
Şansımız varmış böyle bir utanca maruz kalmadık. Çünkü benim ufak kınalı kuzumun hafifliğinden yastık çalışmamış.
Fortunately for all of us, embarrassment was averted when my little faun proved too light to activate it.
Şansımız varmış!
What luck!
Sanki canlı çıkma şansımız varmış gibi konuşuyorsun.
Because you think we'll get out of this alive?
- Şansımız varmış.
We were really lucky.
Şansımız varmış ki, silahı kurtarabildik.
Luckily, we were able to save the weapon.
- Şansımız varmış ki Sparky'nın götü kocaman.
- We got lucky, Sparky's got a big ass.
Şansımız varmış ki diğerini kurtarabildik yoksa iki tane koymak zorunda kalacaktık, ve yürüdüğünüzde...
Luckily we were able to save the other one or else we'd have to put in two, and when you walk...
Şansımız varmış.
We just got lucky.
Şansımız varmış!
We're in luck!
Şansımız varmış!
Suki, suki!
Bir kızı var, şansımız varmış ki buradaydım.
There's a daughter. It was lucky I was here.
Şansımız varmış.
We got lucky.
Şansımız varmış ki gelebiliyoruz.
As luck has it, we can make it.
Şansımız varmış.
Yay for our side.
Şansınız varmış yine Şans mı?
- Is very lucky. lucky?
Az da olsa sansımız varmıs!
There's a thin slice o'luck!
Şansımız varmış.
We both got lucky.
Kırmızı 7'ye oynuyor, bakalım ne kadar şansı varmış.
He's riding seven red, let's see how lucky he gets.
Şansımız varmış baba.
That's the word.
Bir ilişki izleyebilecek bir şansım varmış gibi değil, yalnız olduğumu fark etsem bile. Neredeyse, yapayalnızsın.
It's not like I would have had a chance to pursue a relationship, even if I had realized I was alone.
Şansım varmış ki kocanız oradaydı.
Luckily, your husband was there.
Şansımız varmış ki, söndürebildim.
Can I offer you some cookie dough?
- Şansımız varmış da kar yağmıyordu.
We're lucky it wasn't snowing.
Havadan yana şansımız varmış.
We lucked out with the weather.