Aslında bu translate Spanish
12,708 parallel translation
Bunun hakkında çok konuşuyorduk yani, size aslında bu bir kilise töreni olmazsa nasıl hissedeceğinizi sormak istemiştik.
Así que hemos estado hablando mucho sobre ello, queríamos pedirles... que, ¿ cómo se sentirían si en realidad no fuera... exclusivamente una ceremonia en la iglesia.
- Aslında bu pek komik değil.
- En realidad no es divertido.
- Aslında bu pek komik değil.
- No es gracioso.
Aslında bu akşam toplantıya gelmeyi düşünmüyordum ama beş parasızım ve kahve içmek istedim.
No tenía planeado asistir a una reunión esta noche, pero estoy sin blanca y quería un café.
- Tamam. Hemen âşık olmayın, çünkü aslında bu gelinliği almayacağım ama tasarımı kopyalayacağım.
Aún no se enamoren de él... porque no compraré este vestido.
Aslında bu oldukça başarılı.
Eso es... Es bastante brillante.
- Aslında bu bana uymaz.
En realidad...
- Aslında bu değilsin sen.
- Tú no eres así.
Evet, aslında bu basit bir prosedürdü.
Sí, en verdad, fue bastante sencillo.
Evet, aslında bu yerin doğal güzelliğini görmek beni çok daha iyi hissettirdi.
Sí, saben, ver la belleza natural de este lugar realmente me hace sentir mejor.
Aslında bu hep yaptığım bir şey.
Es algo que de hecho hago.
Ve aslında bu takip etmesi çok basit bir hikaye.
Y es un argumento muy fácil de seguir.
Aslında bu doğru değil.
De hecho, eso no es cierto.
Tıpkı herkesin yaptığı gibi benim işimi de yapabileceğini söylemiştir, ama aslında bu bir beyin ameliyatı.
Seguro que ella dice que puede hacer mi trabajo tan bien como los demás, pero esto realmente cirugía cerebral.
Aslında bu uluslararası bir salgın.
Después de todo, esto es una epidemia internacional.
Stefan kazandı. Bu durumda siz kaybetmiş oldunuz. Aslında o kadar da kötü bir şey değil bu.
Y Stefan gana, lo que significa que los dos perdéis, lo que no es tan malo en realidad porque eso significa que podemos mataros a los dos.
Hayır, aslında bu yüzden değildi.
! No.
Bu aslında... tam ihtiyacım olan şeydi.
De hecho es... es exactamente lo que necesito.
Aslında, seni bu sezon Dolphins'te oynatmak istiyorum.
De hecho, quiero que te pongas el uniforme de los Dolphins esta temporada.
Aslında, Shin Se Gi ve Cha Do Hyun aynı kişi olduğu için sanırım bu, kendine güveniyor demek.
Bueno, ya que al final, Shin Se Gi y Cha Do Hyung son la misma persona... Entonces... ¿ eso significa que llegó a creer en sí mismo?
Senin bebeğine yaklaşmamamı söyleyen bu adam aslında pornocunun tekiymiş.
Aparentemente, ese tipo que te dijo que no me dejases acercarme a tu bebé, bueno, él... era un gran adicto al porno.
Bu aslında iyi bir fikir Clay.
Sabes, Clay, creo que esa sería una buena idea.
- Bu biraz sorun olabilir aslında.
- Eso podría ser un problema.
Annesi bu mektubu öldükten sonra ona gönderilsin diye yazmıştı. Gönderildi de aslında ama Caroline insanlığını çoktan kapatmıştı.
Su madre envió esta carta, esperando que llegara después de su muerte, lo que hizo, pero Caroline ya había desactivado su humanidad.
Aslında Elena ve senin gibi olmam gerek. Asla sahip olamayacağım bir geleceğin hayalini kurmalıyım. Doğru olan bu sonuçta.
Realmente debería ser más como tú y Elena, y jugar a creer en el futuro que no puedo tener porque eso es sano.
Aslında tüm bunları bu akşam için almıştım.
Sabes... Es que compré varias cosas para esta noche.
Biliyor musun, bu hastalık aslında lanet olmayabilir.
¿ Sabes? , puede que la enfermedad al final no sea una maldición.
Aslında içimden bir ses bu mesele daha kapanmadı diyor.
De hecho, tengo una corazonada de que este aún no termina.
Aslında seninle bu sabah bir konu hakkında konuşabilmeyi ümit ediyordum.
En realidad, esperaba que pudiéramos discutir una cosa esta mañana.
Aslında amacım bu değildi, ama... bir defa başlayınca...
No pretendía hacerlo, pero... una vez que empecé...
Aslında, sadece geçen yıl iki düğün planlamışsınız. Bu çiftlerden bir ya da her ikisi de daha önce evlenmiş.
- Bueno, de hecho, usted ha organizado dos bodas solo el año pasado donde uno o los dos miembros de la pareja hubieran estado casados previamente.
Bu hiç... Aslında çok şirin.
Eso no- - eso- - es tierno.
Aslında, bu daha da derine iniyor gibi.
En realidad, creo que esto va más allá que eso.
Aslında bu, olağanüstü bir hediyeydi.
pero lo que ellos veían como un trastorno de la mente era, en realidad, un don excepcional.
- Ben orada gizem yazarı dostlarımla... - Aslında benim bu akşam için planım var.
- Hice planes para esta noche.
Bu da bu olayın aslında hiç terörle ilgili olmadığı başında beri hırsızlıkla ilgili olduğu anlamına gelir.
Esto no era por terrorismo, era un robo.
Bay Henderson sinirlendi fakat bu nedenle planlarını değiştirecek değil. Aslında birçok mülkü kontrol altına alıyorlarmış.
El señor Henderson estaba enojado, pero no cambiaría sus planes por eso y la verdad es que están tomando mucha tierra a su cargo.
Şehirden vazgeçme sebebin de bu aslında, değil mi?
Digo, por eso es que te vas a ir de la ciudad, ¿ correcto?
Laurie, daha önce hiç kitap kabul etmedik Aslında kabul etmiyoruz bu materyalleri, fakat Kerry kitapların kraliçesi bana dedi ki Biraz önce "sıradakini" okudum,
Bien, Laurie, debería decirte que casi nunca aceptamos material no solicitado pero Kerry aquí presente es la reina del montón sin fin de manuscritos y vino a mí y me dijo,
Sadece bugün seninle savaşa girişmekle ilgilenmiyorum aslında. Ki bu da neden şanlı ordumu kapının dışında bıraktığımın gayet açık bir nedeni.
No estoy interesado en una guerra contigo... no hoy, de todos modos... que es precisamente la razón... por la que dejé mi glorioso ejército de ángeles fuera de tus puertas.
- Bu sabah Harrison Walters'a rastladım aslında.
De hecho, me he encontrado con Harrison Walters esta mañana.
Aslında kuzenimle beraber geldiğimden bu yana ilk kez bu kadar fazla kalıyorum.
De hecho, es el tiempo más largo que he pasado en Londres desde que mi prima hizo su presentación.
- Geldiğimden bu yana çalışıyorum aslında.
He estado trabajando desde que llegué.
Aslında, bu kadar olabileceğini asla hayal edemedim, tamam mı?
De hecho, nunca podría imaginarme que podría llegar tan lejos, ¿ vale?
Teşekkür ederim, Dr. Tyler, fakat, aslında, burada olmamın sebebi bu değil.
Gracias, Dra. Tyler, pero en realidad, no es por eso que estoy aquí.
Aslında hala tıp dergileri okuyorum canım Bu sayede de...
Bueno... sabes, aún me mantengo al día con las revistas médicas, así que...
Mevzu da bu, aslında sürekli konusunu açıyorsun.
Ese es el problema. Siempre sacas el tema.
Aslında, her iki olayın da, birbiri ile bağlantılı olduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. Bu da, ölü sayısının 11 olduğu anlamına geliyor.
Finalmente hemos confirmado que ambos incidentes estan, de hecho, conectados, lo que eleva el número total de cuerpos recuperados a 11.
Aslında, yani olması gereken de bu...
La verdad es que, por supuesto, tenemos nuestro propio
Bu arada gerçeği söylemek için en uygun an geldi sanırım. Ben aslında NCIS'in yeni yüzü falan değilim.
Ah, por cierto, ahora probablemente sea un buen momento para mencionar... que en realidad no soy la nueva cara del NCIS.
Aslında bir şey bulamadım ama Teğmen Wilt iki gece önce bu bilgisayardan Annandale'deki bir ev bilgisayarına girmiş.
Puede que no sea nada, pero parece ser que la alférez Wilt accedió remotamente desde este portátil a un ordenador personal en Annandale, hace dos noches.