Ben de senin translate Spanish
12,751 parallel translation
Keşke ben de senin kadar emin olabilsem.
Ojalá estuviera tan segura como tú.
Ben de senin çocuğunum.
Yo también soy tu hija.
Söylediklerini dinliyorum ve önemli olduğunu biliyorum ama sana söylediklerimden daha önemli değil ve ben de senin dinlemeni istiyorum.
Escucho lo que dices y sé que es importante, pero no es más importante de lo que te estoy contando y necesito que lo escuches.
- Ben de senin canını.
Y yo no me voy a arriesgar a que resultes herido otra vez.
Olma. Ben de senin kadar istekliyim.
Soy tan entusiasta como tú.
Ben de senin kadar suçlu hissediyorum Carson.
Me siento tan culpable como Ud., Sr. Carson.
Ben de senin annenim ve seni korumak benim görevim.
Y yo soy tu madre y mi trabajo es mantenerte a salvo.
Sen benim için bir kanser gibiydin, ben de senin için.
Fuiste un cáncer para mí, Oscar, y yo lo fui para ti.
Ben de senin ailenim ve bana sırtını dönemezsin.
Soy tu familia, y no puedes darme la espalda.
Ben de senin için aynısını söyleyecektim.
Iba a decir lo mismo de ti.
Charles Barkley sikimde değil ve ben de senin sikinde değilim.
Me importa una mierda Charles Barkley, y a ti te importo una mierda yo.
Eskiden ben de senin gibi yapardım da artık...
Yo solía ponerse nervioso acerca que, al igual que usted, pero ahora...
Ben de senin olduğun yerden başladım ve dürüst olmak gerekirse kalbim hâlâ orası için atıyor.
Sabes, empecé exactamente dónde estás y para ser honesto, sabes, mi corazón todavía está allí.
Çünkü ben de senin yerindeydim.
Porque ya estuve en tu lugar.
Tamam, ben de senin- -
Bueno, supuse que...
Ben de senin bir yerlere varacağını sanırdım.
Y yo que pensé que ibas a llegar a algo.
Geldiğim yerde, ben de senin gibi bir Hızcı'ydım.
De donde vengo, era un velocista, como tú.
Ben de senin sırrını biliyorum.
Bueno, yo también sé tu secreto.
Fakat senin aksine ben ilaçlardan cıvkı çıkmış beynimde ilk zuhur eden şeyleri kelimelere dökmüyorum.
¡ Pero a diferencia de ti, no vomito las primeras palabras que aparecen en mi cerebro de drogadicta!
Senin aksine ben iki yıldır temizim.
¡ A diferencia tuya, llevo dos años de sobriedad!
Keşke ben de onu senin kadar tanıyabilseydim.
Desearía haberlo llegado a conocer como lo hiciste tú.
Kendimi ben de en fazla senin kadar değiştirebiliyorum.
No puedo cambiar lo que soy más de lo que tú puedes.
- Ondan çok önce ben senin arkadaşındım.
Mucho antes de eso, era tu amigo.
Yine de ben asla senin yaptığını yapmazdım.
Aun así, yo nunca haría lo que tú haces.
- Ben senin tarafındayım.
- Estoy de tu lado.
Ben senin için riske girmeden önce giydirme oyunları oynuyordun.
Estabas jugando vestir antes de que tomara una apuesta por ti.
Ben de bu diziyi senin izlediğin kadar izledim Lois.
vio lo mismo que tu ves, Lois.
- Randall... Senin özgürlük anlayışını ben istemiyorum.
Bueno, Randall, no quiero tu clase de libertad.
Peki, Maui senin öldüğünü resmederse, ben de onun sağladığını yasaklarım.
Vale, si Maui te viese muerta, yo también prohibiría que bebiese.
Tamam, saçmalıyorum gibi gelecek biliyorum ama ben senin tarafındayım.
Está bien, sé que suena como si hablara disparates, pero estoy de su lado.
Onu ben öldürmeseydim Lucy öldürecekti ve Mara'nın çalışması, senin çalışman mahvolacaktı.
Si no lo hacía yo, lo mataría Lucy y el trabajo de Mara sería en vano.
Ama senin aksine ben ebediyim ve parlak haberci döndüğünde Yüce Ayini tamamlayan ben olacağım.
Pero yo soy eterna, a diferencia de ti, y cuando el mensajero de los astros regrese, seré yo quien complete el Gran Rito.
Ben sadece senin akıl sağlığını kurtardım!
¡ Acabo de salvarte la cordura!
Yardım merkezinden senin yüzünden kovuldum ben.
Me despidieron del centro de acogida por tu culpa.
Ağırına gidiyor çünkü ben henüz otuz yedi yaşında buralı olmayan, işinde başarılı bir kadınım. Önceki kıdemli ortağımız emekli olurken senin yerine beni yönetici olarak seçti.
Estás ofendido porque soy una mujer de 37 años, que no es de aquí, buena en mi trabajo... y cuando nuestro socio fundador se retiró, me eligió a mí, y no a ti, para sucederlo.
Ben de şu an asla senin hayatının bir parçası olmama kararı veriyorum.
Ahora soy yo la que decide que no quiere ser parte de la tuya.
- Rachel, evlilikler hep bitiyor ve ben de sadece, eğer Mike'la aranız bozulursa senin iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
Rachel, los matrimonios terminan todo el tiempo... y quiero estar seguro de que estás atendida... si algo va mal entre Mike y tú.
- Hayır Louis, bu senin takacağın bir şey. Çünkü senin aksine ben paraya değer vermem.
No, Louis, es algo que tú harías... porque a diferencia de ti, a mí en realidad no me importa el dinero.
Evet ama senin bir şeye ihtiyacın var ve ben de az önce sana iyilik yaptım.
Un hombre puede, pero tú necesitas algo, y acabo de hacerte un pequeño favor.
Senin istediğin kadar ben de değişmesini görmek istiyorum.
Quiero verla cambiar tanto como tú.
- Sana sözüm var. Senin aksine Michael, ben taahhütlerime bağlıyımdır.
Y a diferencia de ti, Michael, yo honro mis promesas.
Senin gibi bir soluk, tecrübesiz küçük sopa için Ben hiçbir faydası yok.
No me sirve de nada un pequeño palito pálido e inexperto como tú..
Ve senin sevgin, ben um... varsayalım Ben senin yanında Cehennemde sona erecek hayatımı değişmez eğer, o beni uyarmaya.
Te obligó a viajar hasta aquí para avisarme de que sino cambio mi vida, acabaré en el Infierno junto a ti.
Senin de söylediğin gibi... Tıpkı diğer Mary gibi ben de, oğlumun yüksek bir gaye için feda edilmesini kabul ediyorum
Como sugeriste... como la otra Mary, acepto que mi hijo debe ser sacrificado para un fin mayor.
Üzgünüm Kontes, ama senin aksine ben, Kendi oğlumun ölümünü asla bir zafer olarak göremedim.
Lo siento, Condesa, pero, al contrario que usted, nunca podría considerar la muerte de mi propio hijo un triunfo.
Senin aksine ben kendimi uyduruk umutlara kaptırmıyorum.
A diferencia de ti, yo no me envuelvo en un delgado velo de falsa esperanza.
Ben senin tarafındayım!
¡ Estoy de vuestro lado!
Ben senin kıyafetlerini yerde veya koltukta yakalarsam... senin de Charlemagne'le... samimi bir sohbet yapman gerekecek.
Y si yo recojo tu ropa del suelo o de la silla tendrás que tener una charla íntima con Carlomagno.
Ben şehirdeki her şeyi bulunduran tek kişiyim. Senin kıymetli Suboxone'un da dahil.
Soy el único en la ciudad que tiene de todo incluyendo tu precioso Suboxone.
Aslında ben senin işini dinlemek isterim.
De hecho, me encantaría saber más acerca de tus negocios.
Tıpkı senin gibi ben de kendime bir unvan verdim Doktor.
Me concedí un título por la misma razón que tú,
ben de seninkini 17
ben de seninle geliyorum 74
ben de seninle geleyim 42
ben de seninle geleceğim 27
ben de seni seviyorum 508
ben de seni özledim 83
ben de seni 212
ben de memnun oldum 71
ben de 4552
ben de istiyorum 74
ben de seninle geliyorum 74
ben de seninle geleyim 42
ben de seninle geleceğim 27
ben de seni seviyorum 508
ben de seni özledim 83
ben de seni 212
ben de memnun oldum 71
ben de 4552
ben de istiyorum 74
ben de öyle 1115
ben de gidiyorum 77
ben de bilmiyorum 136
ben de üzgünüm 58
ben de biliyorum 56
ben de istemiyorum 51
ben de geliyorum 183
ben de öyle düşünüyorum 92
ben de varım 59
ben de dedim ki 91
ben de gidiyorum 77
ben de bilmiyorum 136
ben de üzgünüm 58
ben de biliyorum 56
ben de istemiyorum 51
ben de geliyorum 183
ben de öyle düşünüyorum 92
ben de varım 59
ben de dedim ki 91