Bir çok şey translate Spanish
22,088 parallel translation
Anlamsız gelen bir çok şey yapmak istiyorum.
Quiero hacer muchas cosas que no tienen sentido.
Oliver bu sene içinde yapamayacağını düşündüğün bir çok şey yaptın.
Oliver, has hecho muchas cosas este año que pensaste que no podías hacer.
Ama bir şey yapmaya kalkarsan işler sen ve sevdiklerin için çok kötü sonuçlanır.
Pero si tratas de hacer lo que sea, las cosas se pondrá mal para ti y las personas que amas.
15 yaşındaki bir muslukçuya göre kanunlarla ilgili çok şey biliyorsun.
Usted sabe mucho acerca de la ley - Para un fontanero de 15 años de edad.
Yani, Gary'nin şu anda onu arıyor olması adam beni gerçekten çok korkutuyor. Üstelik annem telefonuna cevap vermiyor ki bu... kötü bir şey işte.
Me refiero, Gary caza para ella en este momento es como si realmente me asusta.
- Evlilik çok güzel bir şey, bu yüzdendir ki Provenza sık sık evleniyor.
El matrimonio es algo bello, por eso Provenza lo hace tan seguido. Para.
- Çok korkunç bir şey.
- Suena horrible.
Yerleşim alanına gitmek halkının açlıktan ölmesine engel olsa da Çılgın At zamanla çok kötü bir şey yaptığını anlamaya başladı.
Pero mientras que el traslado a la reserva puede que haya salvado de la hambruna a su pueblo... Caballo Loco está empezando a darse cuenta de que hacerlo ha sido mucho peor.
Peki. Sana çok derin, karanlık ve kişisel bir şey söyleyeceğim şimdi.
Bueno, ahora te voy a decir algo profundo, oscuro y personal.
Bunun sadece Charlie'yle ilgili olduğunu düşündüğünü biliyorum. Ama bence çok daha büyük bir şey olabilir. Çünkü Charlie yerine aynadan çıkıp gelen şey tam olarak yakınlardan çıkmadı.
Y sé que tú crees que todo se trata de Charlie, pero creo... creo que esto es mayor porque lo que pasó por ese espejo en vez de Charlie no es algo que creció por aquí.
Efendi bunu çok istiyorsa, onun için değerli bir şey olmalı.
Si el Amo lo quiere tanto, debe tener algún valor para él.
Kaybedeceğin bir şey yok. Kazanacak çok şeyin var.
Tienes todo para ganar.
" Huzur içindeyken, mütevazı bir durgunluk ve alçak gönüllükten daha çok yakışan bir şey yoktur insana.
" Cuando hay paz, nada les queda mejor a los hombres que la humildad y la singular modestia.
Yaptığın iş senin egona hizmet etmek ve bana ve halkıma daha çok zarar vermekten başka bir şey yapmıyor.
Tu trabajo no hace nada, más allá de servir a tu ego y a mí y a mi pueblo nos causa más mal.
Hayır, eğer bu sabahki adam hakkındaysa açıkmaya gerek yok ama bir şey söylemeliyim, senin adına çok sevindim.
No, si es acerca del hombre de esta mañana, no necesito ninguna explicación, pero tengo que decirte que estoy muy feliz por ti.
Hepimizin utanç duyduğu bir şey vardır, hiçbir zaman unutamayacağımızı düşündüğümüz çok utandırıcı bir anın anısı.
Todos tenemos una cosa El recuerdo de ese momento que creemos que nunca lo superaremos.
Okuldan atılma hedefimi gerçekleştirmiş gibi görünüyordum ya, şimdi de bu okulda yine öğrenci olmaktan daha çok istediğim bir şey yoktu.
Ahora que parecía haber logrado no había nada que ansiara más
Çok kan kaybetti, şekerli, kalorili bir şey lazım. Kola olur. Çikolata ve viski.
Ha perdido mucha sangre, así que cualquier cosa con bastante azúcar, ya sabes, un montón de calorías, un refresco es bueno, chocolate y escocés.
- NE PİŞİRİYORSUN? - ÇOK BERBAT BİR ŞEY OLDU.
Por ahora un desastre.
Çok zor bir şey yaşadın ve sen bir kurbansın.
Has vivido el horror y has sido víctima.
İftirak herkesin istediğin bir şey değil. Bu çok fazla.
La secesión es algo que todos quieren.
İşte bu çok boş bir şey.
Miren, eso también, es vanidad.
Korkarım ki bilim böyle bir şey... zaferden çok başarısızlık var.
La ciencia es así... más fracasos que victorias.
Bir araya getirmesi cok sey var.
Hay muchas cosas que recoger.
- Çok saçma bir şey olmuş bu.
- Esto no tiene ningún sentido.
- Kafama tekmeyi yediğim için hiçbir şey göremiyorum, ama çok mutlu bir sahne olduğunu tahmin ediyorum.
- Está pasando. - No puedo ver lo que está pasando, después de que me hayan dado una patada en la cabeza. Pero me estoy imaginando una escena muy feliz.
Çok saçma bir şey mi oldu?
¿ Ocurrió una locura?
Çok hoş olmuşsunuz ama onun demek istediği Dwight'ı yanınıza almanızın harika bir şey olduğu.
Sí, te queda muy bien, pero ella quiere decir que es maravilloso que tengas a Dwight viviendo contigo.
Bence çok önemli bir şey bu.
Creo... creo que es importante...
Bu senin sandığından çok daha büyük bir şey.
Esto es mucho más grande de lo que crees.
Çok da önemli bir şey sayılmaz.
No es la gran cosa.
Üzerinde çalıştığım bir olay hakkında çok önemli bir şey farkettim. Ben gideyim... teşekkürler, Wally.
Me acabo de dar cuenta de la clave de un caso en el que he estado trabajando, así que voy a... gracias, Wally.
Yaşadığım süre içinde çok kötü bir şey yapmış olmalıyım.
Debo haber hecho algo muy malo en mi vida.
Çok iyi bir şey yapmış olursunuz.
Puedes hacerlo si quieres.
Kahraman gibi davranmak çok eğlenceli bir şey.
Es tan divertido pretendiendo ser un héroe.
O paradan bir şey elde etmek çok zor olacaktı.
Pero junto al teléfono indica un claro
Ama artık çok net gördüğüm bir şey var ve buna tüm kalbimle inanıyorum.
Pero hay una cosa que veo claramente ahora y creo con todo mi corazón.
Bu söyleyecek çok hoş bir şey değil.
Bueno, eso no es muy agradable
Çok fazla bilgi gibi bir şey var canım.
Hay algo que es demasiada informacion, querida
Yaptığım şeyin önemli olduğunu biliyorum ve Kelly'nin bana herkesten çok muhtaç ama keşke yardım etmek için yapabileceğim bir şey olsaydı.
Sé que lo que estoy haciendo es importante y Kelly me necesita más que a nadie más. pero quisiera que hubiera algo que pueda hacer para ayudarte.
Çok çenesi düşük bir şey.
Ladraba que no veas.
Bazen bir şey dememek çok şeyi anlatır.
A veces, no decir nada dice mucho.
Silah tasarısı gibi bir şey yapmayı çok isterim.
Me encantaría hacer algo como su proyecto contra armas.
Ryan, bu tamamen yeni bir şey ve çok pahalı. ... bunun için olan gerekli olan tekniği yazılımcılarımız bilmiyor, ve...
Ryan, eso es una entera, nueva y muy costosa técnica que nuestros programadores ni siquiera conocen, entonces...
Çok fazla bir şey göremedim.
No vi mucho.
Kafayı öbür tarafa çevirmek çok zor bir şey olmalı.
Eso es difícil de aceptar.
Daha önce çok az kişinin yapabildiği bir şey yaptın bana.
Lograste algo que pocos consiguen conmigo.
Arkadaşının çok ilgileneceğini düşündüğüm bir şey var elimde.
Tengo algo que le interesaría muchísimo a tu amigo.
Şu kilitle ilgili bir şey var, olması gerekenden çok daha büyük.
Algo acerca de este cerrojo... No es necesario que sea tan grande.
Üç yüz dönümü aşan bir arazi, görülecek çok şey var.
Unos 1.200 metros cuadrados. Mucho que ver.
Bence bu yaptığınız çok önemli bir şey. Ailenize zaman ayırmak yani.
Creo que lo que está haciendo es algo muy importante... pasar tiempo con su familia.
çok şey 46
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
seyahat 26
şeytan 474
şeyler 33
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
seyahat 26
şeytan 474
şeyler 33
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29