Cinayet translate Spanish
27,346 parallel translation
- Onarıcı adalet de ne? - Ona bu alternatifin cinayet davalarında düşünülemeyeceği konusunda bilgilendirdim.
- Le informé que esta alternativa no puede considerarse bajo un cargo de asesinato.
- Tekrardan, bu bir cinayet davası.
- Una vez más, se trata de un caso de asesinato.
- İlk defa onarıcı adalet cinayet suçlamaları için kullanıldı... ve müvekkil bunun için suçlanıyor mu?
- ¿ Es la primera vez que la justicia restaurativa se aplica aquí a un cargo de asesinato, y el cliente es castigado por ello?
Çünkü dün gece evinizde cinayet girişimi oldu ama ilginçtir şehir dışındaydınız.
Porque un supuesto asesino estuvo en tu apartamento anoche, y tú justo estabas fuera de la ciudad.
Önemsiz cinayet.
Homicidio por negligente.
Birisi seni öldürmediği sürece bu önemsiz cinayet olurdu.
A menos que alguien te mate a ti, eso sería homicidio inteligente.
En azından zanlılarınız cinayet suçlamasına itiraz edemesin.
Al menos sus sospechosos no pueden objetar un cargo por homicidio.
Ve bu bir cinayet yüzünden suçlu.
Y este es culpable de asesinato.
Toplu cinayet falan yapmayin, çocuklar.
No hay asesinatos en masa, los niños.
Kurbanlar masum olmasa bile hiç bir cinayet faili meçhul kalmamalı ve hiç bir katil serbestçe dolaşmamalı.
Y aunque no hubo víctimas inocentes, ningún asesinato debe ir sin resolver, y ningún asesino debe caminar libre.
Önceki gün olan rahatsızlık verici cinayet konusunu tartışmak için geldiğimi itiraf ediyorum.
Bueno, confieso que estoy aquí para hablar el tema incómodo de los asesinatos que ocurrió el otro día.
Korkarım ki, cinayet silahını atmak için çok geç kaldın.
Ahora, ya es demasiado tarde para, uh, enajenar del arma del crimen, me temo.
Paris'te cinayet.
Asesinato en París.
20 yıldır kayıp bir çocuğun DNA'sı... aniden bir cinayet mahallinde ortaya çıkar.
El ADN de un niño desaparecido hace 20 años... es encontrado en una escena de crimen.
Jesse'nin DNA'sının iki cinayet mahallinde de olması biraz fazla tesadüf eseri.
Muchas coincidencias. Muchas coincidencias. El ADN de Jesse en la escena del crimen.
Bu iki işaret son cinayet mahallerindeydi.
Estas dos runas estaban en las últimas escenas del crimen.
Her ne demekse. Eğer henüz olmadıysa beş cinayet daha işlenecek.
Bueno, significa que va a haber cinco asesinatos más, si no han sucedido ya.
İki cinayet mahallinde de aynı ağaç tipi kullanılmıştı.
Ambas escenas del crimen usaron exactamente el mismo tipo de madera.
- İki cinayet davası aynı ölçülü kütüklerle bağlantılı.
Dos casos de homicidio involucran vigas con la misma medida.
- Sonraki cinayet yerini bulabiliriz.
Me gustaría saber dónde va a matar al siguiente.
Cinayet gecesi, Olympic'te bir Honda Civic havaya uçtu.
La noche del asesinato, un Honda Civic explotó en el Olympic.
Ve o zamandan beri cinayet işlenmedi.
Y no ha habido más asesinatos desde entonces.
- Cinayet soruşturmasıyla ilgili herhangi bir şey yapamaz.
- No puede estar en nada relacionado con asesinato. - Una locura.
Şimdi karakola gidip, cinayet üzerinde çalışan ekibe bunu anlatmamız lazım. Catherine, onunla beraber Sowerby Bridge'e gelmeni istiyor. Cinayeti soruşturanlara bunları anlatırsın diyor.
Que vamos a tener que volver a comisaría y contarle esto al equipo que está trabajando en los asesinatos.
Kendine de bir iyilik yap Başpolis. Şu iki cinayet için kanıtlarını bulmada elini çabuk tut ki biz de seni eleyebilelim.
Y hágase un favor, sargento, dese prisa con sus coartadas para los dos primeros asesinatos para que podamos descartarla.
Cinayet suçlaması konusunda amcamın beni ikna etmesine izin vermemeliydim.
Y pensar que yo dejo que mi tío me persuadir contra pulsando un cargo de asesinato!
Çoğu başarılı katil cinayet konusunda İsviçre çakısı gibidir.
Los asesinos a sueldo con más éxito matan con cuchillos del ejército suizo.
Ailesi yüzünden cinayet işleyen kaç katil olduğunu bilsen şaşarsın.
Te sorprendería cuántos asesinos hacen lo que hacen por culpa de sus padres.
Cinayet konusunda zamanaşımı da yok, o yüzden seçeneklerini bir değerlendir.
Y los asesinatos no prescriben así que, tienes que pensar en las opciones que tienes.
Sıradan bir cinayet silahı değil.
No es exactamente un arma de lo más común.
Evet ama bu çiziciler cinayet silahı da değil.
Sí, pero estos punzones tampoco es que sean exactamente armas homicidas.
"Bir metal parçası da bulundu, muhtemelen cinayet silahına ait."
También se ha recuperado un fragmento de metal posiblemente un trozo del arma homicida.
Cinayet silahı.
El arma homicida.
Adli tabip Bianca'nın cesedinden cinayet silahının bir parçasını çıkarabilmiş ve bunu çılgınca analiz edeceklerini biliyorum.
El forense pudo recuperar un trozo del arma homicida del cadáver de Bianca y sé que tienen un espectrómetro de masas ultimísimo modelo.
Paul'un aileyle bağlantısı varsa cinayet silahlarını öyle buluyordur.
Y si este Paul está relacionado con la familia así fue como consiguió las armas homicidas.
Cinayet soruşturması açıldı.
Ahora hay una investigación por asesinato.
Cinayet sebebini henüz bilmiyoruz. Ancak pornografi işiyle ilgilendiğimizi söyleyebiliriz. Filmlerinde oynayan pek çok kişiyi araştırıyoruz.
Y hasta el momento no tenemos ningun motivo especifico uh, pero estamos definitivamente interesados en su trabajo con la pornografía y sabemos, quienes estan involucrados con él.
Bunu imzalarsan, onu tekrar cinayet işlemesi için serbest bırakmış olacağız.
Si firmas esto, la estaremos liberando para matar otra vez.
Bu bana cinayet için sebep gibi geldi.
A mí eso me parece un buen motivo para asesinar.
Gerçekten, ben olmadan siz nasıl cinayet çözeceksiniz?
Sinceramente, ¿ cómo resolvíais algún asesinato sin mí?
Cinayet saatinde iş için Philadelphia'da idim.
Estaba en Filadelfia de negocios a la hora del asesinato.
- Cinayet ise kanuni değil.
El asesinato, por el contrario, no lo es.
- Henüz belli değil, ama artık bunun cinayet soruşturması olduğunu biliyoruz ve hemen Damian'ın kardeşiyle konuşmalıyız.
- Todavía no está claro pero ahora sabemos que esto es una investigación de asesinato y quiero hablar con el hermano de Damian lo antes posible.
Ama cinayet utanç vericidir.
Pero sí lo es el asesinato.
Daha dün gece kapımızın dibinde bir cinayet oldu.
La pasada noche tuvimos un asesinato en nuestras tierras.
DNA eşleşmesi yoktu, bulunan bir cinayet silahı yoktu.
No había coincidencia de ADN ; no se encontró ningún arma homicida.
Bunu "Cinayet Dosyası" nda görmüş veya görmemiş olabilirim.
Puede o no que haya visto esto en "Reportera del crimen".
Soru şu ki, sırları cinayet işlemeye değer miydi?
La pregunta es : ¿ valía la pena matar por sus secretos?
Eğer şansın olsaydı bir cinayet kurbanına ne sorardın?
¿ Qué le preguntarías a una víctima de asesinato si tuvieras la oportunidad?
Bu parlayan şeyler, bir cinayet kurbanının üzerindeydi.
Este material glowy, que estaba en una víctima de asesinato.
Kim cinayet işlemen gerektiğini söylüyor? Onlar.
Ellos.