Göremedim translate Spanish
2,987 parallel translation
Tam göremedim, tekrar.
No ví bien, de nuevo por favor.
Steve, birlikte geçenki inişimizden sonra seni Paris'te göremedim.
Bueno Steve, yo no te vi en París, después de aterrizar.
Neden bunu o zaman göremedim?
¿ Por qué no vi eso entonces?
Evde seni göremedim.
Te extrañé en la casa.
Didi'yi göremedim, o iyi mi?
No he visto a Didi. ¿ Está bien?
Yüzünü göremedim.
No vi su cara.
Sanırım onu yedim ama göremedim mi?
"Creo que se lo comió, pero no lo vi".
* Aptal gibi davrandım, göremedim şimdiye kadar *
* Y he sido una tonta * * Y he estado ciega *
Ama yüzünü bile göremedim.
Nunca he visto su rostro.
Oyunumu daha göremedim.
No he visto mi juego aún.
Bunun geldiğini göremedim.
¡ Ah! No lo vi venir.
Aynanın içindeyken hiçbir şey göremedim.
Yo no podía ver nada mientras yo estaba en el espejo.
Bir daha da göremedim zaten.
Nunca volví a escuchar de ella.
Sizin kopyayı izlemek istedim ama Dustin Hoffman'ın Judge Wapner'ı izlemek istediği sahneyi göremedim.
Intenté ver su copia, pero no vi a Dustin Hoffman llamando con gracia al juez Wapner.
Bunu nasıl göremedim ki?
¿ Como es que no lo vi venir?
Öğleden sonra kulüpte göremedim.
No lo he visto en el club en toda la tarde.
Üstünde ismini göremedim.
No vi que tuviera tu nombre.
Ama kim olduğunu hiç göremedim.
Pero nunca puedo ver quién es.
Dışarıda Toby'nin kamyonetini göremedim.
No he visto su camioneta fuera.
Masum bir adam, hayatının on yılını ben gerçeği göremedim diye kaybetti.
Un hombre inocente perdió una década de su vida porque no pude ver la verdad.
Çünkü biz de bir gelecek göremedim.
Porque no podía ver un futuro para nosotros.
Yüzünü göremedim.
No pude ver su cara.
Görmem için uzattı ama sete çağrıldık o yüzden göremedim.
Gracias. ¿ Quieres ver algo escandaloso?
- Geldiğini göremedim.
- No pensé que fuera a pasar eso.
Ben göremedim çünkü bir sürü insan araya girdi ve ne olduğunu anlamak için orada toplanmaya başladı.
Yo no podía ver porque un montón de gente se había acercado y fueron a reunirse alrededor para ver lo que estaba pasando.
Hiçbir belge göremedim henüz.
No veo documentación que lo avale.
kimseyi göremedim. at silahını.
No hay nadie ahí. Suelta el arma.
Andrew'u etrafta göremedim.
No he visto a Andrew.
Karımı göremedim.
Extraño ver a mi esposa.
Ooh. Giriş cümlene rağmen, sorduğun soruda saygıya dair hiçbir şey göremedim?
¿ cree que alguien se acordará de su campaña a las primarias? A pesar de tu introducción, no detecto ni una pizca de respecto en esa pregunta.
Seni hiç dalga üzerinde göremedim Ellie. Ne iş?
No te he visto coger una ola todavía, Ellie. ¿ Qué pasa?
Ama işin parçası bu. Seni göremedim.
Pero ese es el trabajo.
Ama ilki öyle gözlerimi aldı ki diğer ikisini aslında göremedim bile.
Pero la primera me cegó tanto que ni siquiera miré las otras dos.
Ama ben göremedim. Gösterdikleri diğer bir şeyse bir bilgisayar ağı sistemiydi.
La otra cosa que me enseñaron fue un sistema de computadoras en red.
Ben bunu da göremedim.
Ni siquiera vi eso.
Ben daha göremedim.
Aún no me llega.
Önemli bir şey göremedim.
No le veo la importancia.
Daha kolay bir yol göremedim.
No pensé que más fácil cualquier.
Onur konuğunu göremedim. Ya sen?
No veo al invitado de honor. ¿ Tú?
- Çok karanlıktı göremedim.
Estaba muy oscuro. No pude ver bien.
Marina aradı ve Dadı Lyons kardeşini ziyaret ediyor, beklemek için bir sebep göremedim.
Marina telefoneó, y con la Niñera Lyons visitando a su hermana, No podía ver ninguna razón para esperar. Pero seguramente...
Harold'u göremedim, ama bunu buldum.
No vi a Harold, Pero, sí vi esto.
Temizlikçi de böyle demişti ama onu bir daha göremedim.
Eso fue lo que dijo el conserje, y nunca lo volví a ver otra vez.
Sorun şu ki yerel kaynaklarda, parlak turuncu renkli olanından hiç göremedim.
El problema es que no encuentro un suministrador local que las venda de color naranja brillante.
Çünkü, göremedim.
Porque no pude.
Bu gözden ırak yerde yanlış hiçbir şey göremedim. Eve dönmek için bu adayı terk etmem benim için epey zorlayıcı olacak.
Os digo que no hay nada malo en este remoto lugar, y debo admitir que será con melancolía cuando deje esta isla y vuelva a casa.
Ve ben Michael'a o kadar odaklanmıştım ki onun ne kadar korktuğunu göremedim.
Estaba tan enfocada en Michael, que no vi lo asustada que estaba.
Başıma ne geleceğini göremedim.
No vi lo que venía.
Hiçbir şey göremedim.
No vi nada.
Önceden görmediğim bir şey göremedim.
Nada que no hubiera visto antes.
Bu gözden ırak yerde yanlış hiçbir şey göremedim.
le pasa a Kenny?