Görüsme translate Spanish
6,167 parallel translation
Neden babamla görüşme konusunda ısrarcı olmadığını gayet net biliyorsun.
Sabes perfectamente por qué no insiste en encontrarse con mi padre.
Görüşme talebim olmuştu. Ama görünen o ki, korumamın yerini kaybettim.
Debería haber perdido una audiencia, pero parece que he perdido a mi lacayo.
Biri iş için görüşme bile yapmış ve kendisi şuan sorgu odasında.
A uno de ellos lo entrevistaron para el trabajo. Y está esperando en la sala de interrogatorios ahora mismo.
Oh, eğer teorimi Chicago P.D.'a götürürsem görüşme odasından çıkınca bana gülerler.
Si llevo mi teoría a la Policía de Chicago, se van a burlar de mí.
Her neyse, benimle bir görüşme yapmayı umuyormuş.
Como sea, estaba esperando conseguir una entrevista conmigo.
Rayna Hecht ile bir oyun oynamak istediniz, şüphesiz, bir görüşme yaptınız ve aklını çelmeye çalıştınız, ama beni karalamak için, şirketime olan bağlılığım hakkında yalanlar yaymak için.
Si quieres hacer una jugada por Rayna Hecht, adelante, reúnanse y haz tu propuesta, pero denigrarme, ¡ difundir mentiras sobre mi dedicación al bufete!
Buradaydı ama görüşme asla gerçekleşmedi.
Quiero decir, estuvo aquí, pero la reunión nunca ocurrió. Ella se fue.
Ama soylularla ya da diplomatlarla, yaptığım her görüşme aynı bitiyor.
Pero cada conversación que tengo con algún noble o diplomático termina de la misma manera.
Fort McNair'den ayrıldığı anlar sadece askeri mahkemede hazır bulunmaları ve Pazartesi seninle yaptığı görüşme için.
Las únicas veces que abandonó Fort McNair fueron... para las comparecencias en el consejo de guerra... y para tu entrevista del lunes.
Görüşme masasına davet edilmeyen tek ülke ise Almanya'ydı.
Pero un país que no fue invitado a la mesa es Alemania.
- Yüz yüze bir görüşme gerekli daha çok.
Esto necesita más un cara a cara.
Böyle ilkel bir şeyle görüşme yaparak gafil avlandığımızı düşünüyorum.
Siento como si me pillaran con la guardia baja al tener un enfrentamiento por algo que parece rudimentario.
- Bir görüşme yapıyorsan.
- Cuando estás haciendo una llamada.
Evet bir sürü de evrak işi ve görüşme var.
Sí, mucho papeleo, también, y entrevistas.
Her neyse, Meg'e bu hafta için Vermont'daki Green Mountain Üniversitesi için bir görüşme ayarladım.
Como sea, pude conseguirle una entrevista a Meg este fin de semana en la Universidad Green Mountain en Vermont.
Bana yeni görüşme ayarladılar, anlayacağın tekrar oraya gideceğim.
Me permitieron reagendar mi entrevista así que volveré a conducir hasta allá.
- Sadece CLIO ile görüşme yapmış.
El único número al que llamó fue el de CLIO.
- Sen de buraya ön görüşme için geldin demek.
Y has venido a por una pre-entrevista.
Bugün için bir görüşme ayarladım.
Cómo configuro una entrevista para hoy.
- Görüşme 6'da.
La entrevista es a las 6 : 00.
Aslına bakarsan, görüşme baya da eğlenceli geçmişti.
De hecho, hubo cierta hilaridad al respecto en esa reunión.
Bu görüşme tamamlandığı zaman,... Bay Winston Churchill'e bizzat rapor vereceğim.
Cuando esta reunión se dé por terminada debo informar directamente al Sr. Winston Churchill.
İş demişken, William'la ilginç bir görüşme yaptım.
Hablando de trabajos... Recibí un llamado interesante de William.
Hollywood'takilerle birkaç görüşme yaptım.
Entonces hice unas llamadas a Hollywood.
Yapmam gereken başka bir görüşme var.
Tengo que hacer otra llamada.
Yarınki görüşme olmayan görüşmemizi unutmadınız, değil mi?
No se olvides nuestras "negociaciones sin negociaciones" de mañana. Bien, "negociaciones sin negociaciones"... no, sino más bien "negociaciones".
Ne demek görüşme olmayan görüşme?
¿ Qué quiere decir "negociaciones sin negociaciones"?
- Bu ne? - Yarınki görüşme evraklarım.
Son mis negociaciones para mañana.
Ziyarete geldiği son üç seferde de kızı o soğuk, gri görüşme odasında beklettin. Elinde telefon, asla gelmeyecek kardeşini bekledi.
Bueno, las últimas tres veces en que vino a visitarte, la dejaste sentada en esa fría y gris sala de visitas, con el teléfono en su mano, esperando al hermano que nunca aparecía.
- John'dan görüntülü görüşme isteği var.
Recibiendo video-crónica de John.
Görüşme yapıyorum.
Todos queremos ir a comer.
Ben görüşme yapmam.
Yo no concedo entrevistas.
Onunla görüşme planları yaptın mı?
¿ Has hecho planes para verlo?
Kefalet ile ilgili görüşme yaptım.
Cady : I spoke to the bail bondsmen.
Görüşme talebinizi ciddiyet içinde kabul ediyoruz.
Tomamos en serio su solicitud de negociar.
Riley'le sahte bir görüşme yaptığın için çok teşekkürler.
Muchísimas gracias por hacerle esa entrevista falsa a Riley.
Görüşme ne demek?
¿ Qué es una entrevista?
Ne zaman bir doktorla görüşme şansım olacak burada?
¿ Cuándo voy a tener oportunidad de ver a un médico?
İşe döndüğüm için Bölge Amiri ile bir görüşme yapacağım.
Tengo la entrevista-vuelta-al-trabajo. y el Comandante de distrito echándome un ojo, así que...
Yakın zamanda baban ile bir görüşme ayarlayacağım.
Arreglaré una cena con tu padre pronto.
Yarın sabah için bir görüşme ayarlamışlar.
Tienen una reunión fijada para mañana por la mañana.
- Haklısın. Sana bir görüşme borçluyum.
Derecha, te debo una llamada telefónica.
- Görüşme yarınmış.Annem yanlış anlamış.
La entrevista es mañana. Mamá se equivocó. ¿ Qué?
Birkaç görüşme yaptım.
Hice algunas llamadas.
Midland ile bir görüşme ayarla.
Haga una cita con los Midland.
Anderson görüşme için bekliyor.
Anderson está aquí, como solicitó.
- İstersen görüşme ayarlarım.
- Yo intermedio si quieres.
Arada görüşme ayarladık ama çok zordu.
Es decir, nos las arreglamos para vernos de vez en cuando, pero es duro.
Görüşme sırasında.
Durante la entrevista.
Genel Kurmay Skinner'ı aradı ve Khan'la görüşme olmayacağını söyledi.
El Jefe de Estado acaba de llamar a Skinner y le ha dicho que la reunión con Khan no va a tener lugar.
Neden Lucas'la bir görüşme ayarlamıyorsun ondan sonra da konuşuruz, Charleston.
porque no lo configuras con Lucas, y después hablamos, Charleston.