Gözlerin translate Spanish
3,961 parallel translation
Bu insanlar ölü gözlerin sizin üzerinizde olması için çabalıyor aynı zamanda size bakmaya çalışıyorlardı.
Esta gente solía desafiarte con la mirada.
Gözlerin mavi.
" Tus ojos son azules.
- Bir bak da gözlerin şenlensin.
- Regálate la vista con mi culo.
Sadece senin piton gözlerin yüzünden değil idrar yolu enfeksiyonum yüzünden.
Pero solo porque tienes ojos de serpiente y porque tengo una posible infección urinaria.
Robot gibi gözlerin var ya.
Malditos sean tus lindos ojos de robot.
"Gözlerin kapalıyken yaşamak kolaydır."
"vivir es fácil con los ojos cerrados".
Bu iş bitene kadar bütün gözlerin ve kulakların açık olmasını istiyorum.
Quiero todos los ojos y oídos con ella hasta que esto haya terminado.
Büyük gözlerin, köprülü bir burnun,
Tienes los ojos grandes, una nariz de puente alto,
Gözlerin ne alemde?
¿ Cómo están tus ojos?
Tamam, plastikle kaplı gözlerin bayram etsin!
¡ Recréate los ojos cubiertos de plástico con esto!
Gözlerin... o kadar sevecen... o kadar zarif... o kadar parlak ki!
Tus ojos tan amorosos, tan generosos ¡ tan brillantes!
Muhteşem gözlerin var.
Tienes unos ojos asombrosos.
Ve arabayla uzaklaşırken annen okulun camını gösterdi ve sen oradaydın yüzünü cama yapıştırmıştın ve gözlerin kıpkırmızıydı.
Y a medida que nos alejamos, tu madre apuntó a la ventana de la escuela, y ahí estabas... con tu cara contra el cristal... llorando desesperadamente.
Gözlerin çizgi çizgi görünüyor.
Hacen que se vean las líneas de tus ojos.
Gözlerin aksini söylüyor.
Tus ojos dicen lo contrario.
Keskin gözlerin varmış evlat.
Buena vista, chico.
Adam bana gözlerin kirisiyor derse, direk biçak altina yatarim.
Un hombre me dice que tengo arrugas, me opero enseguida, ¿ ves?
Güzel gözlerin var.
Tienes unos lindos ojos.
Gözlerin seni yanıltmıyor.
Vuestros ojos no os engañan.
Gözlerin zamanla her şeyden sıkılır.
Tus ojos se cansan de cualquier cosa.
İlişkilerin bitmesinin sebebi de bu gözlerin karşındaki insana bakmaktan sıkılıyor da ondan.
Eso es por lo que se rompen las relaciones, porque los ojos se cansan de mirar a la otra persona.
Evet senin de gözlerin hoşumş.
Sí. Tienes... era una bonita...
Senin Duke olduğunu varsayarsak gözlerin griye dönecek ve süper güçlü olacaksın.
Bueno, suponiendo que eres Duke simplemente se te pondrán los ojos plateados y tendrás una súper fuerza.
Öldüren Cazibe Gözlerin ışığa alışana kadar suratının ifadesini görmek için can atıyorum.
Estoy deseando que tus ojos se ajusten a la luz y veamos la cara que pones.
Harika bir burnun var, gözlerin derinde.
Vamos, tienes una buena nariz, esos ojos profundos.
Ağzımdan laflar çıkıyor ve gözlerin sakatlayıcı yargıyla kısılmış durumda.
Las palabras salen de mi boca, y entrecierras los ojos como si me estuvieras juzgando.
Gözlerin varsa, baksana adi herif.
Si tienes ojos, echa un vistazo, bastardo.
Bana yine gözlerin açık kestirdiğini söyleme sakın.
No me digas que estabas durmiendo otra vez con los ojos abiertos.
Baba yaşlandığında, gözlerin sulandığı zaman her gün elini tutup, seni öpeceğim.
Papá... Cuando estés tan viejo que tus ojos lloren... Sostendré tu mano y te besaré todos los días.
Gözlerin gördüğü halde çok yavaşsın.
Para ser un tío vidente, seguro que eres lento.
Hakikat orada gözlerin gerçekten göremiyor olsa da.
La realidad es que, incluso si sus ojos no están abiertos a ver las cosas en realidad.
* Bütün erkeklerin gözü üstünde * * Dudakların, kahverengi gözlerin * * Ve seksi saçların *
# Hiciste que todos los chicos miraran # # esos labios y tus ojos marrones y tu pelo sexy #
Hey, Kurapika... Gözlerin kızıllaşınca auran doruk noktasına çıkıyor.
Kurapika... tu aura aumenta de forma extraordinaria.
- Gözlerin yaşarmasını önlemesi gerekiyordu.
Se supone que hace que no llores.
- Senin de gözlerin yaşaracak.
- Vas a llorar.
" Gözlerin gerçeği asla saklayamadı.
Tus ojos nunca ocultaron la verdad.
Killua'dan bahsettiğimde gözlerin bir anlığına yumuşadı.
tus ojos mostraron compasión por un momento.
Gözlerin açık, Mike, gülümsemişsin.
Tus ojos están abiertos mike, estás sonriendo.
Gözlerin topta olsun.
Los ojos en la bola.
Bir kurdun vücudunu işgal ettiğini, seni ele geçirdiğini söyleyecek ve bir anlığına bile olsa buna inanırsan gözlerin kararacak ve hakimiyeti kaybedeceksin.
Te dirá que un lobo invade tu cuerpo tratando de tomar control. Y si lo crees, aunque sea por un momento te desvanecerás y perderás el control...
- Gözlerin... Peki.
- Lo estás haciendo otra vez.
Neden mavi gözlerin olduğunu hiç düşündün mü, Sean?
¿ Alguna vez te preguntaste por qué tienes los ojos tan azules, Sean?
Küçükken hatırlıyorum da, gözlerin fenaydı.
Recuerdo que cuando eras una niña, eras todo ojos...
Setteki gözlerin olmama izin ver.
Déjame ser tus ojos en el plató.
Bırak da gözlerin konuşsun, tamam mı?
Deja que los ojos hablen, ¿ sí?
Ben senin gözlerin olurum, bebeğim.
Yo seré tus ojos cariño.
- Senin büyük, güzel gözlerin benim Blair Underwood'unki gibi bir tenim var.
- Con tus grandes y hermosos ojos azules - y mi... piel a lo Blair Underwood. - Mmmm...
Senin gözlerin çok güzel.
Tú... tienes unos ojos preciosos.
Gözlerin seni ele veriyor.
La respuesta está en tus ojos.
Soydaşlarımdan çalınan gözlerin peşindeyim.
Estoy buscando los ojos que fueron robados a mi clan.
"Sadece senin gözlerin için"
No quiero ser Honey Boo Boo.