Iki gündür translate Spanish
1,470 parallel translation
Kuzenimi iki gündür görmemiştim.
No he visto a mi primo en dos días.
Ama ağrısı vardı ve iki gündür pek bir şey içmedi.
Se sentirá mejor si le damos líquidos intravenosos y medicación para el dolor.
Gerçekten benden hayatımın kalanını ıssız bir dünyada... sadece iki gündür tanıdığım biri ile geçirmemi mi bekliyorsun?
¿ Realmente esperas que pase el resto de mi vida en un planeta desolado con alguien que acabo de conocer hace menos de dos días?
Senin'hayırlı olsun'partin iki gündür devam ediyor.
Esta fiesta de inauguración empezó hace dos días.
Tom, iki gündür bu konuyla ilgili Harry'e yalan söylüyoruz.
Tom, hemos estado mintiendo a Harry sobre esto y ya llevamos así dos días.
Son iki gündür bir hareketlilik ve fısıldamalar var.
Los últimos días han habido muchos cuchicheos e idas y venidas.
Ondan iki gündür hiç haber almadım.
No le vi en dos días.
Onları iki gündür görmedim.
No los he visto en dos días.
O zaman iki gündür niye telefona bakmıyor?
Entonces, ¿ por qué no atiende el teléfono? - Pasaron dos días. - Bobbie.
Son iki gündür nerelerde yağmur yağdı öğrenin.
Averigüen dónde llovió en las últimas 48 horas.
Seni iki gündür hiç görmedim.
No veo ni un hilo de cabello tuyo Son más de 2 días.
Bu iki gündür devam ediyor böyle.
Desde hace dos días.
Tanrı aşkına, iki gündür kendi başına ve şimdiden bir çeteye girmiş.
¡ Por Dios! Se quedó solo dos días y ya ingresó a una pandilla.
Zaten iki gündür Yahudisin.
Apenas llevas dos días de judío.
Bakın, son iki gündür kusup durduğum için evde yatıyordum.
He pasado los 2 últimos días en la cama, vomitando hasta mis intestinos.
Zavallı adam iki gündür çok sıkıntı çekiyordu.
El pobre la había tenido difícil los últimos días.
Son iki gündür sanki... kendinde değil.
El último par de días el no ha estado siendo el mismo.
Son iki gündür seni görmedim.
Apenas te he visto en los dos últimos días.
Kaptan neredeyse iki gündür yemiyor ve uyumuyorsunuz.
Capitán no ha comido ni dormido en casi dos días.
- Peki o zaman, iki gündür uyumadım.
De acuerdo, entonces dos días.
Son bir iki gündür neden işe gelmediğini biliyor musun?
¿ Tienes idea de por qué faltó a trabajar los últimos dos días?
- Sadece iki gündür ayaktayım.
Sólo llevo dos días sin dormir, aún puedo sumar.
- İki gündür gerçek bir uyku çekemedim.
No he dormido en dos días.
- İki gündür birşey yemedin.
No has comido en dos días.
İki gündür pencereden bakıyorum.
Llevo los últimos dos días espiando por la ventana.
Harry iki gündür aramamıştı,
Harry no ha llamado en dos días, excepto para decir que alguien iría a buscar su TV.
İki gündür pipimi kurcalıyordum ve en sonunda Stan'in annesinin memelerini düşününce, bu küçük... bu beyaz şey geldi. Harika Butters ama artık dedektifçilik oynamıyoruz.
Genial, Butters, pero ya no vamos a jugar a detectives nunca más.
İki gündür hiç bir şey boşaltmadan beklettiler.
Llevaba ahí unos días y no lo han descargado. - 10-4.
İki gündür kayıp.
- Desapareció hace dos días.
İki gündür kayıp. En son okulda görülmüş.
Esta desaparecido desde hace 2 días, y fue visto por última vez en la escuela.
- Hayır. - İki gündür okula gitmiyor.
Faltó a la escuela dos días seguidos.
İki gündür yaşlı bir antilobu takip ediyorlar.
Durante dos días, han estado rastreando un ñu adulto.
İki gündür seni görmüyorum.
Hace dos dias que no te veo.
İki gündür görmedik.
¿ Estás preocupada por tu amante?
Son iki gündür iki salak tarafından takip edilirken... küçük bir şey öğrendim. Evet?
¿ Sí?
İki gündür trendeydim, ayaklarım kasılmıştı...
Estuve en un tren, dos días, las piernas se me endurecieron.
İki gündür hiç durmadan yol alıyoruz.
Llevamos dos días sin parar.
İki gündür.
Hace dos días.
İki gündür sıçmadı.
Hace dos días que no va de cuerpo.
İki gündür.
Hace dos días que estoy acá.
İki gündür nerede kalıyordun?
¿ Dónde se ha quedado estos dos días?
İki gündür dışarı çıkmamıştım.
Llevo dos días sin salir No sé nada
İki gündür otopsiden otopsiye koşuyorum. Tamam biraz içtim bunda büyütecek ne var?
Llevaba dos días seguidos trabajando, así que tomé un trago.
İki gündür parmağımı ovuşturuyorum.
He tratado de sacarlo 2 días.
İki gündür ortalarda yoksun, gitmelisin.
Una ausencia de dos días no puede ser tan grave.
İki gündür buradasın.
Estás cansada.
İki gündür aynı şeyi söylüyorsun.
Llevas diciendo lo mismo hace dos días.
İki gündür.
Dos días.
- İki gündür buradasınız. 72 farklı ülkenin birasını mı içtiniz?
¿ Han bebido cerveza de 72 países distintos?
Kötüydüm ama şimdi uyumaya başladım. İki gündür panik atak geçinmedim.
Ya estaba harta antes, pero ahora estoy... empezando a dormir un poco, hace días que no he tenido un ataque de pánico.
İki gündür.
Han pasado dos días.