Itiraz translate Spanish
7,840 parallel translation
- Neye itiraz ediyor?
- ¿ Cuál es su protesta?
- Hepimiz donmuştuk ama artık kız kardeşinin sihri yok oldu. Hiç kimse benim gibi... yüce gönüllü bir lidere itiraz etmeyecek.
- Todos estábamos congelados, pero ahora que se ha desvanecido el hechizo de tu hermana, nadie discutirá con un nuevo líder benévolo como yo.
Henry ve Mark itiraz etti ama ikna ettim onları ve...
Henry y Mark dijeron que no, pero yo los convencí, y... bueno le dimos una paliza... le quitamos la ropa y...
Amerika Birleşik Devletleri hükümeti bu adamı Noel Baba ilan ettiği için bu mahkeme buna itiraz etmeyecektir.
Como el gobierno de los Estados Unidos declaró a este hombre Santa Claus esta corte no lo disputará.
Zorlanmaya itirazım olmaz.
No me importa un desafío.
Sana ne yapmanı söylersem, kendi güvenliğin için itiraz etmeden yap.
Lo que te diga que hagas, solo hazlo por tu propia seguridad.
- daha çok itiraz etmediğini anlamıyorum.
- es porqué no protestas más.
- İtiraz etmiyorum çünkü buralar önemli kısımlar değil. Eğer itiraz edersem
- No protesto más porque son preguntas suaves y si protesto
Tek söyleyebileceğim, geçirdiğimiz günü de göz önünde bulundurursam erken bir akşam yemeğine itiraz etmem. - Öyle mi, Mouch?
Todo lo que estoy diciendo es, teniendo en cuenta el día que hemos tenido, no me opondría a una cena temprana.
Artık buna itiraz edemez.
Bueno, no creo que ahora mismo te lo discutiera.
Karara itiraz etmeliyiz.
Debemos apelar a la Corona.
Eğer bir itirazınız yoksa.
A menos que alguno de ustedes tenga objeciones.
Evet, "görevi suistimal ile hak kaybetme" yi savunacaksa,... ben de itirazınızı reddedeceğim, çünkü hukuk konusunda o haklı.
Y yo denegaré su objeción, porque ella está en lo correcto según la ley.
- Hadi canım. - Sayın Yargıç, iddia makamı itiraz hakkını tüketmiştir.
- Su Señoría, la fiscalía ha agotado sus recusaciones sin causa.
Bu protokolün ihlaline şiddetle itiraz ediyorum, -...
Me opongo fuertemente a esta violación de protocolo,
- Elbette itiraz edersiniz.
Por supuesto que objeta...
- Sayın Yargıç, itiraz ediyorum.
Su Señoría, objeto.
Hiç itiraz etmeden bize her şeyi anlattı.
Nos dijo todo tan agradablemente.
Seni şahsi işlerime koşmama bir itirazın mı var?
¿ Tienes una queja porque te pedí un favor personal?
Bu konuda itirazı olan varsa, bunu yanlış bulan varsa gelip benimle konuşsun.
Y si alguien tiene algún escrúpulo con esto... si cree que está mal en algún sentido... que venga a hablar conmigo.
Herhangi bir nedenle bu evliliğe itirazı olan varsa bir adım ileri çıksın ya da sonsuza kadar sussun.
Si alguien, por cualquier motivo, se opone a este matrimonio, que él o ella de un paso al frente, o calle para siempre.
Onunla ilgilenen ajanların peşine düşmene itirazımız yok.
Pero no nos oponemos a que vayas contra los agentes que lo manejan.
Yaşça büyük oluşuma yaptığın atfa itiraz etsem de Stewart'ın gidişinin özellikle bana acı verdiğini söyleyebilirim. Çünkü... Ne kadar oldu, Stewart?
Aunque me molesta la referencia de mi antigüedad, diré que la partida de Stewart es especialmente dolorosa para mí porque ¿ por cuánto Stewart?
- Sayın Hakim... "Lekelemek" kelimesine itiraz ediyorum.
- Su Señoría, impugno el uso de la palabra, "mancillar".
Burada muhtemel bir hukuki itiraz hakkı görüyorum.
Veo una posible objeción legal.
"Avusturya hükümeti, yengenizin Klimt tablosunu geri vermeyecek." "Galeriye miras bırakılan diğer 4 Klimt tablosu da kalacak." "Bu da itiraz edilemez bir gerçektir."
" El gobierno austriaco ha decidido conservar el retrato de Klimt de su tía... y cuatro cuadros más de Klimt, donados a la galería en su testamento, un hecho que alegan es incontestable.
Buna itiraz etmeliydin Baahu!
Usted debería haber objetado, Baahu!
Hayır, tanık itiraz edemez.
El testigo no puede objetar.
- İtiraz ediyorum.
- Protesto.
İtiraz ediyorum.
Protesto.
İtiraz ediyorum Sayın Yargıç, söylenti.
Protesto, Señoría ; de oídas.
İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç... ilgisiz.
Protesto, Señoría... relevancia.
O halde Bishop davasını daha iyi yapabilecek başka birine vermek olası değil mi? İtiraz ediyorum.
Entonces, ¿ no es probable que le hayan dado los casos de Bishop a alguien que pudiera hacerlo mejor?
- İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç.
- Objeción, Su Señoría.
- İtirazı kabul edecektim zaten
- De todas formas no iba a aceptarla.
- İtiraz ediyorum
- Protesto.
- İtiraz ediyorum Sayın Yargıç.
Argumentativo.
- İtiraz ediyorum Sayın Yargıç.
Rumores.
- İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç.
Objeción, Su Señoría. Relevancia.
- İtiraz ediyorum Sayın Yargıç.
Objeción, Su Señoría. Son rumores.
Polisin şüpheli bulduğu trafik kazasında Trey Wagner'in ölmesi bu olaydan ne kadar zaman sonra oldu? - İtiraz ediyorum.
- Objeción.
İtiraz ediyorum Sayın Yargıç.
Objeción, Su Señoría.
İtiraz kabul edildi.
La objeción se mantiene.
İtirazı olan?
Fantástico. ¿ Alguna objeción?
İtiraz için cüret mi ediyorsun?
¿ Te atreves a objetar?
İtirazını dile getirmesi doğru bir adım olurdu..
Protestar en voz alta hubiera sido un buen inicio.
- İtiraz ediyorum.
- Objeción.
İtiraz etmek zorundayım Jim.
- Sí. No lo creo, Jim.
- İtiraz ediyorum!
- ¡ Objeción!
İtiraz ediyorum.
Objeción.
İtiraz ediyorum. Sayın Hakim?
Objeción. ¿ Sr. Juez?
itiraz yok 21
itiraz ediyorum 679
itirazı olan var mı 23
itirazım yok 18
itiraz etme 19
itirazın mı var 19
itiraz reddedildi 49
itiraz kabul edildi 45
itiraz ediyorum sayın yargıç 25
itirazı olan 21
itiraz ediyorum 679
itirazı olan var mı 23
itirazım yok 18
itiraz etme 19
itirazın mı var 19
itiraz reddedildi 49
itiraz kabul edildi 45
itiraz ediyorum sayın yargıç 25
itirazı olan 21
itiraf 19
itiraf et 188
itiraf edin 23
itiraf etti 36
itiraf edeyim 53
itiraf ediyorum 130
itiraf etmeliyim ki 124
itiraf etmeliyim 82
itiraf et 188
itiraf edin 23
itiraf etti 36
itiraf edeyim 53
itiraf ediyorum 130
itiraf etmeliyim ki 124
itiraf etmeliyim 82