Mesele bu translate Spanish
3,919 parallel translation
Yeter ki zamanında asılsın, bütün mesele bu.
Mientras le cuelguen a tiempo, eso es todo lo que importa.
Yani tüm mesele bu yoksa ne diye aile diye kasacaksın ki?
¡ Esa es su función! Si no, ¿ para qué vale?
Alex, mesele bu değil.
Alex, eso no es de lo que se trata.
Aranda o kimyasal uyum şeyi olan birini arayıp duruyorsun. Ama tüm mesele bu değil.
Sigues buscando personas con las que tienes esa cosa química, pero eso no lo es todo.
Mesele bu değil!
¡ Ese no es el punto!
Yani, evde yalnız oturup itfaiyecilerin ve müzisyenlerin bana asılmadığını sanıyorsan hiç şüphen olmasın mesele bu değil.
Así que si crees que estoy sentada en casa sola no siendo cortejada por bomberos y músicos debes estar seguro de que ese no es el caso.
Açıklayabilirim Ulrik ama burada asıl mesele bu seçimdeki başka önemli konulardan da bahsetmek mesela bir vergi reformu...
¿ No hay otro tema en el tapete? La reforma fiscal...
- Mesele bu, değil mi?
- Eso es un problema, ¿ verdad?
- Evet, işte mesele bu!
Sí, ese es el asunto. Es mañana.
Tüm mesele bu kıdem olayı Martin.
Se trata de prioridades, ¿ sabes, Martin?
Bakın, geleneksel seçeneğinizin bu olmadığını biliyorum ama bütün mesele bu değil mi zaten?
Mira, sé que esta no es tu elección tradicional, ¿ pero no es ese el punto?
Asıl mesele bu.
Esa es la pregunta.
Mesele bu, değil mi?
Esa es la pregunta, ¿ verdad?
Mesele bu mu sence?
¿ Es de lo que crees que va esto?
Mesele bu mu?
¿ Cuál es el problema?
İşte bütün mesele bu. Düşüncemizin katlanması mı güzel...
Esa es la cuestión.
Önümüzde, bu şirketin geleceğini maddi olarak etkileyen birçok mesele bulunuyor.
Hay varios problemas delante de nosotros que afectan materialmente el porvenir de esta compañía.
Mesele bu değil Ian...
No, no. No se trata de eso, Ian...
Tüm mesele bu.
Eso es todo.
Bu iş hiçbir şekilde kişisel bir mesele değil.
Y esto no es personal. Nada de esto es personal. Por supuesto.
Mesele tam olarak bu, öyle değil mi? Yeni nesile ilham vermek.
Inspirar a la próxima generación.
Mesele de bu ya.
Ese es el punto.
İşte mesele de bu Miles.
Mira, ese es el tema, Miles.
Mümkün değil, ne kadar para kazanacağı mesele değil. Ne için bu kadar direniyor?
¿ Qué está esperando por?
Kimse bu kadını mesele etmeyecek.
Nadie va a armar revuelo por esa mujer.
Bu Rüya Ölçeği'yle ilgili bir mesele değil.
Este no es un problema de la Métrica del Sueño.
Peki, mesele şu Bayan Florrick, endişemiz bu adamın hâlâ dışarıda olması.
La cuestión es, Sra. Florrick, estamos preocupados porque ese hombre aún está ahí afuera.
Bayan Morris, bu davalı tarafla ilgili bir mesele.
Señorita Morris, eso es un tema del abogado de la defensa.
Evet Kruse? Affedersin ama bu mesele birlik olma meselesi değil,.. ... üretim maliyetini yükseltme meselesi.
Se trata de un aumento de precios en la producción.
- Mesele de bu. - Evet.
Esa es la idea.
Bu ikimizin arasındaki bir mesele değil.
Esto no se trata de ti y de mí.
Bu da başka bir mesele.
¿ Ves? Eso es otra cosa.
Bu başka bir mesele ile ilgili.
Esto es una gran complicación, debo decir.
Bu adamda mesele kurbanlar değil.
No se trata sólo de las víctimas con este tipo.
Ama bu mesele hiçbir zaman o çocukla ilgili olmadı. Çocuk senin evinde silahlı korumalar eşliğinde güvende.
Pero esto nunca fue sobre el niño, está a salvo con seguridad armada en tu casa.
Mesele de bu Laurel.
Esa es la cuestión.
Bu mesele büyük.
Eso complica las cosas.
Özetle mesele, Birgitte Nyborg'un itibarının ilk parti liderleri panelinde ağır darbe almış olması... - Ki bu kanalda yayınlanmıştı. - Evet, doğru.
La credibilidad de Nyborg se está debilitando... porque tropezó en la primera ronda de debate de líderes.
Bu biraz daha küçük bir mesele.
Se trata... de un asunto más pequeño.
Görüyor musun? İşte mesele de bu Bonnie.
Verás, esta es la cosa, Bonnie.
Bu resmi bir mesele, seni ilgilendirmez.
Son asuntos policiales, no te interesa.
Geri kazanamayacağım şey, bu mesele duyulursa mahvolacak şöhretimdir.
Lo que no puedo recuperar es mi reputación, la cual quedará arruinada si esto sale a la luz.
- Mesele şu bu satışı her kim yapıyorsa, ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar.
El problema es que quien la esté vendiendo sabe exactamente lo que hace.
Bu senin için büyük bir mesele mi?
- ¿ Esto es muy grave para ti?
Zaten mesele de bu.
Bueno, la cosa es así.
Bu hassas bir konu Papa Cenapları fakat öyle bir mesele ki artık ihmal edilemez.
Es un asunto delicado, Santidad pero uno que no puede seguir ignorándose.
Bu mesele bekleyemez Papa Cenapları!
Este asunto no puede esperar, Su Santidad.
Mesele de bu, Sayın Yargıç.
Ese es el punto, señoría.
- Ama bu mesele daha bitmedi. - Ne garip. Senin kadar ben de onlara disiplinli davranıyorum.
Los disciplino tanto como tú.
Bu John Doherty'den daha büyük bir mesele.
Esto es más grande que John Doherty.
- Monroe, mesele de bu.
Monroe, precisamente por eso.