Nısan translate Spanish
67,472 parallel translation
Otobüsün üstünde Turgle diye bir dizinin reklamını gördüm sanırım.
Vi el anuncio de un programa en un autobús : Turgle. Eso creo.
Olanların ortaya çıkamayacağına yalnızca kendim ikna olmuşum sanırım.
Supongo que me convencí a mí misma de que pasó hace tanto tiempo que nadie lo descubriría.
Biriyle okulda saldırı plânladığını sanıyor.
Cree que planeas un ataque en el instituto con alguien.
Bunun olmasını istediğimi mi sanıyorsun?
¿ Crees que quería que todo esto pasara, Eric?
Sanırım sesini duyduğuma göre polis merkezi işinin peşini bıraktın herhalde.
El hecho de oír tu voz me hace suponer que no llevaste a cabo tu idea de la comisaría.
Silahın olduğunu söylemiştin sanırım.
Aunque has dicho que tenías una pistola.
İzlerini kapattığını sanıyordum.
Creía que habías cubierto tus huellas.
Anladığım kadarıyla arkadaşınız aramızdaki hukuku tam anlamıyla anlatmamış sanırım.
Algo me dice que aquí su socio no ha sido completamente sincero sobre nuestra historia.
Burasının sensiz ne yapacağını bilmiyorum. ... ya da burada çalışan insanların.
No sé si eres tú la que no puedes vivir sin este sitio, o son ellos los que no pueden vivir sin ti.
Sanırım Naseri bir çeşit kamera ile kadını izliyor.
Y creo que Naseri está vigilándola con algún tipo de cámara web.
Sanırım Naseri kadını bir tür web camerasıyla izliyor.
Y creo que Naseri esta vigilándola con alguna clase de cámara web.
Dünyaya onları yok etmeye çalışan kadını nasıl yendiklerini göstermeye çalışıyorlar.
Quieren mostrarle al mundo que pueden vencer a la mujer que intentó destruirlos.
Rebecca'nın eski bir çalışanından özellikleri aldık, ve sinyal gönderimi yapıyoruz böylece tepki vermesini sağlamaya çalışacağız.
Recibimos las especificaciones del antiguo operativo de Rebecca, y estamos enviando señales con la esperanza de obtener una respuesta.
Sanırım gözlerine bakmam lazım Bana şansının ne olduğunu söylerken.
Creo que necesito mirarte a los ojos cuando me digas qué posibilidades tiene.
Ve sanırım yapamayacağını bilmeliydim.
Y debería haber sabido que no lo haría.
Sanırım Rebecca'yı tanımak için yeterince şey öğrendim Evet, o-o bazı sınırları zorlamaya hazır, Ama asla yaptıklarını yapmazdı.
Creo que ya he aprendido lo suficiente de Rebecca como para saber que sí, está dispuesta a sobrepasar ciertos límites, pero nunca haría lo que tú has hecho.
Sanırım bu yüzden denemek çok kolay oldu Ve kendi hayatını al.
Supongo que por eso te resultó tan fácil intentar quitarte la vida.
Karını kurtardığını mı sanıyorsun, John?
¿ Crees que estás salvando a tu esposa, John?
Senin bu durumla ilgili bir sıkıntın olmayacak sanırım.
Bueno, parece que tú has vivido bien con ello.
"En yakın akraba" yı mesafeyle ilgili mi sanıyor gerçekten?
¿ Cree que eso significa "pariente más cercano"?
Sanırım alışkın olduğunuz kütüphaneler kadar güzel değildir ama...
Supongo que no es tan bonita como las que tenían ustedes, pero...
Her şeyin bu adamın dediği şekilde sonuçlanacağını sanıyorsanız hepiniz ahmaksınız demektir.
Estáis todos locos si pensáis que este camino conduce donde él dice.
Patronun karısı olmanın avantajları var sanırım.
Ser esposa del dueño tiene sus ventajas.
Gazeteci olarak, muhtemelen o adamın sadece yanımda çalışan yakışıklı çocuk olduğunu hissedeceksiniz.
Como periodista, imagino que notas que aquel no es más que un chico bonito que contraté yo.
Ne yaptığını sanıyor bilmiyorum.
No sé qué cree que hace.
Kafamı daha fazla karıştıramazsın sanıyordum ama tebrikler, bir yolunu buldun.
No creí que pudieras confundirme aún más, pero felicitaciones, lo lograste.
Sanıyorum ki Burt Lancaster'ın annesi ve teyzelerinde yarattığı etki ona bir tür sihir gibi gelmiş.
Me imagino que el efecto de Burt Lancaster en su mamá y sus tías. Debió verse como magia.
Sanırım yardımıma ihtiyacınız var.
Creo que necesita asistencia.
Sanırım migrenimin tutup korkaklığıma yakışır şekilde kaçmamın zamanıdır.
Creo que me dará un dolor de cabeza y me iré como la cobarde que soy.
San Francisco'nun üst düzey vergi veren güzel insanları, bu adam, Ajan Jeffery Bendix, erkek egosunu tatmin etmekten başka bir sebebi olmaksızın bu kutsal törenin ortasına dalıp, bu önemli anı ihlal etti.
Buenos ciudadanos de la categoría fiscal más alta de San Francisco, este hombre, el agente Jeffery Bendix, irrumpió en medio de esta ceremonia sagrada y violó este momento único sin más motivo que el de gratificar su ego de macho.
Sanırım Winslow, Wise, Allegretti Marks Hukuk Firmasını tanıyorsunuzdur.
Seguramente conoce el estudio jurídico Winslow, Wise, Allegretti Marks.
Mesela bir anda 5 milyon dolarlık bir ödeme alsam kocamın bir soruşturmayı askıya aldığı gün hem de üstüne de soruşturma açılan adamın kendisinden bu konudan bahsetmem gerektiğini akıl edebilirdim sanırım.
Por ejemplo, si de pronto hubiera recibido un pago por una suma global de cinco millones de dólares el mismo día en que mi esposo abandonó una investigación sobre el hombre que realizó ese pago, me las hubiera arreglado para decir una puta palabra al respecto.
Girdim ama önce kilit noktanın neresi olduğunu çözdüm. Planlı çalışan, işi bilen adamların neler yaptığını izledim.
Aposté, pero primero averigüé dónde estaba la verdadera acción, dónde estaban los tipos que tenían un plan, tipos con una rutina, que eliminaban las conjeturas.
Sizi soruşturmak yerine ilanınızı tartışan bir komite yarattınız.
En vez de un comité para investigarte, lograste uno para discutir tu declaración.
İç Güvenlik ve çağrı hattımız sayesinde Masterson'ın Güneybatı Virginia'da olduğunu sanıyoruz.
Gracias a Seguridad Interior, creemos que Masterson está en el suroeste de Virginia.
Çoktan elimde olmadığını mı sanıyordunuz?
¿ Creían que no lo tenía aún?
Çenesi çalışanın mı, silahı olanın mı?
¿ La charlatana o la que tiene el arma?
Bu şeyin beni koruyacağını mı sanıyorsun?
¿ Piensas que esta cosa me protegerá?
Attığını sanıyordum.
Pensé que habías tirado eso.
Sanırım bu parçalar bıçağın beni anında öldürmesi için büyülendi. Tabi sonunda kırdım onu.
Supongo que las partes adicionales encantan el cuchillo para matarme en el acto en caso de romper el trato.
Gerçekten savaşma şansın olduğunu mu sanıyorsun?
¿ En serio piensas que tienes alguna oportunidad?
Kitaba göre soyunup suya atlayacaksın sanırım.
Bueno, según los libros, te desnudas y saltas dentro, imagino.
Rohan, ben çalışan bir kadınım.
Rohan, soy una mujer trabajadora.
Senin için müsait olacağını mı sanıyorsun?
¿ Crees que es libre para ti?
Senin için müsait olacağını mı sanıyorsun?
'¿ Crees que somos tus siervos?
Sayın Yargıç, savunma, Bayan McGuire 4 sanık için olumlu bir kimlik tespiti yaparsa memnun olur.
Señoría, la defensa estaría de acuerdo con estipular, que la señora McGuire ha identificado positivamente a los cuatro acusados.
Kızını sanıklarla buluşacağı Rocky Point Park'a sürükledi.
Se llevó a su hija al parque Rocky Point, donde se encontró con los acusados.
Ve tüm bunlardan sonra, sanıklar ayrılmaya hazırlandıktan sonra Bayan McGuire birden fiyatını arttırmaya karar verdi.
Y luego después, cuando los acusados ya se iban a ir, La señora McGuire de repente decidió subir su precio.
Seni öldürdüğümü sanıyor, hatırladın mı?
Cree que yo te asesiné, ¿ lo recuerdas?
Cerrahların neşter kullandığını sanıyorum, kasap bıçağı değil.
Creo que los cirujanos usan escalpelos, no cuchillos de carnicero.
Çocukluğundan kalma bir bakışı vardı. Birine öyle bir bakardı ki bir anda ateş alacaklar sanırdın.
Tiene esa mirada que tenía desde que era pequeña, cuando miraba a la gente tan fijamente que parecía que arderían en llamas.