Olan olmuş translate Spanish
581 parallel translation
Meseleyi büyütmeyelim. Olan olmuş biten bitmiş, en iyisi konuyu kapatalım.
Entonces, es mejor si juega solo, y nos ayuda a nosotros a tapar todo esto.
Bir mil kadar kovalamış ve adam birden bire direksiyonu kırmış ve olan olmuş.
Lo siguió por un kilómetro y súbitamente... el hombre giró su coche violentamente, y ahí quedó.
Olan olmuş.
vale, vale.
Eğer bu başvuruyu yırtmama izin verirsen, olan olmuş geçen geçmiş diyeceğim.
Si me dejas que rompa la petición olvidaré lo que ha pasado.
Olan olmuş. Ardından ağlamanın yararı yok.
Un pequeño fallo, no hay que lamentarse por eso.
Her neyse, olan olmuş... biz başka bir şeyden bahsediyorduk, hatırladın mı?
Pero ya ha pasado todo... y estábamos hablando de otra cosa, ¿ recuerdas?
Olan olmuş.
Entonces hay otra...
Yazık. Ama olan olmuş.
Demasiado mal ya sido hecho.
Olan olmuş.
Lo hecho, hecho está.
Şimdi endişelenmenin sırası değil, Doctor. Olan olmuş.
Bueno, no se preocupe por eso ahora, Doctor, ya pasó.
Söylemeye çalıştığım şey şuydu... Olan olmuş.
Lo que intentaba decirle... es que el pasado no se cambia.
Olan olmuş artık.
Lo hecho, hecho está.
Evet, olan olmuş.
Sí, está hecho.
Tamam. Olan olmuş.
Bien... mis condolencias.
Olan olmuş zaten!
- ¡ Mi Oscarcito!
Olan olmuş artık.
Así que... mejor nos separamos por las buenas.
Olan olmuş bir kere.
A lo hecho, pecho.
Olan olmuş, biten bitmiş bir kere. Ne diyeyim?
Lo hecho, hecho está.
- Olan olmuş.
- Lo hecho, hecho está.
Arkadaşın haklıydı. Olan olmuş artık, uzatmaya gerek yok.
Tu amiga tiene razón.
Suçlu ben olmuş olsaydım, altında oyuk olan büyük bir taş bulur ve ganimeti yıllarca orada saklardım.
Si yo fuera el culpable, buscaría una piedra enorme y un gran hoyo debajo para enterrar el botín durante años.
Bu bana büyükbaba olmuş kapı komşum olan eski bir dostumu hatırlattı.
lncluso una antigua amiga me recuerda que pronto seré abuelo.
En az Vermont, Ohio, Virginia Kaliforniya ve Illinois kadar güzel olan bu yerler kesimhanedeki bir dana gibi paramparça olmuş ve durmadan kan akar bir durumda.
Una parte del mundo tan bella como Vermont, Ohio Virginia, California e Illinois yace herida y sangrando como una res en un matadero.
$ 600.000'ne mal olmuş olan bu saat dünyanın neresinde olursa olsun, oradaki saati gösterir :
Su construcción tuvo un costo de 600 mil dólares. Está hecho para saber la hora en cualquier lugar del mundo.
Burada önemli olan, olaya dahil olmuş o seçilmiş bölümün saygınlığı değil insan hayatı.
No es el prestigio de un departamento lo que está en juego... sino vidas humanas.
Önceden zor kararlar verme durumu olan hastalarınız olmuş muydu?
Ha tenido pacientes enfrentados a responsabilidades de mando?
Olan olmus.
El daño está hecho.
Olmuş olanı kimse geri döndüremez fakat şunu bilmeni istiyorum ki işlerin istediğimiz gibi gitmediği için üzgünüm.
pero... quiero que sepas... Que siento que las cosas no sean como esperaba.
Yüce Tanrım, sevdiğim bu kadını koru, sonunda karım olmuş olan bu kadını koru...
Dios mío, protege a esta mujer que amo y que ahora, finalmente es mi esposa.
Bugün, şehrimizin bu yeni bölgesinin kendi kendine yetmesini sağlamakla.. .. mükellef olan muazzam bayındırlık hizmetleri kompleksini.. resmen açmak gibi bir imtiyaza sahip olmuş durumdayım.
Esta es una de las raras ocasiones que se nos presenta para inaugurar un amplio complejo de obras públicas, destinado a hacer autosuficiente esta nueva parte de la ciudad.
Ne olmuş yani, bu kadar garip olan ne?
¿ Qué tiene de extraño?
Sahip olduklarımız ve kadınlarımıza olan arzuyla tahrik olmuş kana susamış bir barbar!
Un vándalo sediento de sangre que ansía nuestras posesiones y nuestras mujeres.
Cheyenne'nin güneyinde, askeri gücün bir tabyası olarak tüm batı boyunca meşhur olmuş sağlam, disiplinli, hudut askerlerinin yuvası olan sadece Russell kalesi bulunuyordu.
Al sur de Cheyenne se erigía el fuerte Russell, famoso en todo el Oeste como bastión de poderío militar y hogar del soldado fronterizo inquebrantable y disciplinado.
Bu bitkilere olan şey, oradaki yaratıklara da olmuş.
Es lo que le ha ocurrido a esas plantas y a esas criaturas.
Ne hissettiğim bir yana, bu ödül bence başka birine verilmeliydi... bu köyde çalışıp uzun bir hayat süren ve bu süre zarfında... hepimize örnek olmuş olan -
Pienso, no obstante, que debería ser para alguien que haya pasado largos años en la Villa un ejemplo para todos nosotros.
Var olmuş olan her şeyin, her yerde yok oluşu.
De todo lo que existe en todas partes.
Göktaşıyla olan çarpışmanın dışında bence daha fazlası olmuş.
En el choque con el meteorito sucedió algo más que las averías.
Scotty'nin ona olan inancı da etken olmuş mudur?
¿ Alguno de los dos da crédito a la firme creencia de Scotty en ella como factor?
Tüm tarih boyunca en "çok gizli" olmuş olan bir kurumun basitçe tenzil-i rütbesi.
Vamos a quitarle el velo al secreto más grande de historia.
Belki de kazaya sebep olan, gerçi istemeden olmuş ama onun kazanç bedelini vermek kaydıyla ödeme yapmayı kabul edecektir.
Quizás las personas que fueron el motivo involuntario de su muerte... acepten pagarle a usted, aunque sea por la pérdida de sus ingresos.
Bir zamanlar, siyah olan beyaz bir adam İnsan Oğlu olmuş. Ama genelde, onlar da garip yaratıklardır.
Se dice que un hombre blanco negro se convirtió una vez en "ser humano", pero en general son criaturas extrañas.
Şimdi, manastırda olan şu ; taş gibi bir rahibe yakışıklı bir gence aşık olmuş.
Lo que pasó en el convento fue que una monja muy guapa se enamoró de un joven apuesto.
Bıyıklı olan. - Ne olmuş ona?
¿ Vio a esa mucama, Anna, con el bigote?
Burada soyut olan şeyler hakkında düşünme kapasitesi olan yada böyle bir yetisi olan bu derde düçar olmuş insanlardan bahsediyoruz.
Hablamos de dos personas que, por supuesto, tienen la capacidad, o más bien sufren de la capacidad de interesarse muy profundamente en cosas que son muy, muy abstractas.
Pulford, o, faro satıcısıdır, Birinden olmuş olan, ateşin altında yuvarlaklaştırır,
Pulford le metió un tiro a un jugador.
Kazanma ihtimaliyle öyle sarhoş olmuş ki... bu iş için zorunlu olan bir şeyi unutmuş.
Está tan obsesionado con la idea de ganar que se ha olvidado de algo esencial en el procedimiento de hoy.
Olmuş olanı değiştirmenin doğuracağı sonuçlar hakkında bir şey bilmiyoruz.
No conoces las consecuencias de cambiar algo que ya ha ocurrido.
Bunun gibi bazı gezegenler artık yok olmuş bir yıldızın kalıntıları olan dev gaz bulutsularına komşu olacak.
Algunos mundos, como éste mostrarán una gran nebulosa gaseosa restos de una estrella que alguna una vez existió.
Ve galaksinin doğu köşelerindeki rahat medeniyetlerin bir çoğunda Rehber, bilginin ve bilgeliğin standardı olmuş olan Büyük Galaksi Ansiklopedisinin yerini almış durumda.
Y en muchas de las civilizaciones más informales en el extremo oriental externo de la galaxia, la Guía del Autoestopista ya ha sustituido a la gran Enciclopedia Galáctica como el depósito estándar de todo el conocimiento y sabiduría, dado que pese a que tiene diversas omisiones y contiene muchos supuestos,
Olan olmuş bir kere.
, lo que está hecho, hecho está.
Halk kazanan taraf olmuş ve kaybeden kimse yokmuş. Gel de bunu işinden olan fakir ve şanssız insanlara anlat.
La sociedad sale ganando, y nadie sale perdiendo, dice el pobre, desafortunado especialista que pierde su trabajo.
ölmüş 552
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20