Sebebi translate Spanish
23,885 parallel translation
Neal'la görüşmemi istediğinde, onun bu işi istemesinin gerçek sebebi belgelenmemiş bir hastaya onaylanmamış bir ameliyat yapabilsin diyeymiş.
Que la verdadera razón por la que quería el trabajo Fue para que pudiera realizar una cirugía no aprobado En un menor extranjero indocumentado.
Ama önemli bir şeyi yapmanın sadece bir sebebi vardır.
Pero el verdadero motivo para hacer algo importante, solo es uno.
Hayır, garip olmamasının sebebi de o.
No, exactamente por eso no es extraño.
Burada olmamızın sebebi budur.
Es por eso que estamos aquí.
Aramamın sebebi o.
Él es la razón que se llama.
Yanlış seçimlerinden ötürü onu öldürmeye sebebi olan biri vardı.
Había otra persona que tenía motivos para matar a él por sus malas decisiones.
Bunun bir sebebi de ilişkilerin benim için zor olması.
Parte de la razón para eso es que las relaciones son difíciles para mí.
Buraya getirilmemizin hiçbir mantıklı sebebi yok.
No hay ninguna razón lógica ¿ Por qué nos trajeron aquí.
Doğruyu söylemek gerekirse başımızın üstünde bir çatı olmasının sebebi sensin.
La simple verdad es que tú eras la que nos dabas un techo.
Bu saldırının arkasında her kim varsa sessiz kalmalarının bir sebebi var.
Hay una razón por la que la gente que ha hecho esto se mantiene en silencio al respecto.
Bir sebebi de buydu.
Eso es parte del problema.
- Olmamasının bir sebebi var.
No, hay una razón por la cual no es un buen lugar.
Bilimsel araştırma sebebi olduğunu savunuruz.
Defenderemos la causa de la investigación científica.
- Sormamın sebebi...
- Sé que no te importa. El tema es que te estoy pidiendo, um...
Endişelenmemin sebebi baban değil.
Estoy nervioso, pero no es a causa de él.
Bir sebebi yoktu. Tamam.
No se trataba de nada.
Beklemeyi seçmesinin tek sebebi annesine hamile olduğunu söylemek istememesi.
La única razón por la que ella quiere esperar es para evitar contarle a su madre que está embarazada.
Benim bu anlaşmayı yapmamda ki tek sebebi unutuyorsun.
Olvidas la única razón que tengo para llegar a este acuerdo.
Bence bunun bir sebebi de annelerimizin, babalarımızın, ninelerimizin ve dedelerimizin bizim için yemek pişirmelerinin bıraktığı etkili anılardır.
Y creo que, en parte, se relaciona con que todos guardamos recuerdos vivos de cuando nuestros padres o abuelos cocinaban para nosotros.
Biliyorsun ki, Dramaworld, seni ilk buraya gönderdiğinde, bu beceriksiz kızın burada olmasının bir sebebi olmalı diye düşündüm...
Cuando Dramaworld te envió, pensé que debía haber una razón para que esta blanca incompetente llegara.
Ya birinin onu öldürmek için bir sebebi vardıysa?
¿ Y si alguien tenía un motivo para matarle?
Her şeyin bir sebebi var.
Todo pasa por algo...
Sen... Restoranımı kaybetmemin sebebi sen misin?
¿ Tú... eres la razón por la que perdí mi restaurante?
Seninle tekrar karşılaşması için bir sebebi olabilir mi?
¿ Podría ser la razón por la que volvió a salir contigo?
Tüm ailemin ölmesinin sebebi o adam.
Ese hombre es la razón por la que toda mi familia está muerta.
Evet. Ama hâlâ hayatta olmanın sebebi de o adam.
Sí... pero también es la razón por la que sigues viva.
Burov meselesini ilerletememenin sebebi vicdanının seni rahat bırakmaması olabilir Nina'ya olanlar yüzünden.
Puede ser posible que estés demorando lo de Burov a causa de tu conciencia, por lo que pasó con Nina.
- Ziyaretimin sebebi de bu zaten.
¿ De verdad cree que soy tan estúpido? Bueno, esa es la razón de la visita.
Bay Clifton'ın ölüm sebebi kalp kriziymiş.
La causa de muerte del Sr. Clifton fue un ataque cardíaco.
Onun ölmesinin sebebi sen değilsin.
No es tu culpa que haya muerto.
- Nedir bunun sebebi?
¿ De qué va todo esto?
- Evet, öldü. Böylece buradaki insanların, başına ne geleceğini umursamaya daha da az sebebi var.
- Así que hay menos y menos razones para que alguien aquí te de una mierda ¿ Qué te pasa?
En sevdiğim eğlencelerimden biri olmasının sebebi de o.
Por eso uno de mis pasatiempos favoritos es escuchar a uno de Louis de mensajes.
Anne buradaysak ve bu konuşmayı yapabiliyorsak bunun tek sebebi benim Griffith Park'ta gömülmüş bir cinayet kurbanına tanık olmamdı.
Mamá, la única razón por la que estoy aquí teniendo esta conversación es porque presencié cómo una víctima de asesinato era enterrada en Griffith Park.
Biliyor musunuz, soruşturmanın başından beri bu kadını öldürmek için sebebi olmayan biriyle tanışmadık.
todavía no hemos conocido a nadie en este caso que no tuviera un motivo para matar a esta mujer. ¿ Hacia dónde vamos ahora, capitán?
O insanlarla iletişimi kesmemin bir sebebi var, anlıyor musun?
Hay una razón por la que no mantengo contacto con aquellas personas, ¿ no?
Bütün bunların sebebi ne?
Qué... De qué se trata todo esto?
Şu anda riskli davranışları azaltmak için iyi bir sebebi var.
Bueno, no. Ella tiene una buena razón ahora para reducir los comportamientos de riesgo.
- İyi de Jared'ın sebebi nerede?
Sí, pero ¿ Dónde está el motivo de Jared?
Bu öfke göstergesi ama cinayet sebebi değil.
Bien, eso suena enojado. Pero no es un motivo.
Henüz düşünmediğimiz bir cinayet sebebi var.
Hay un motivo que todavía no hemos considerado
Bunu yapmanın sebebi, Chris Walker'a olan inanılmaz benzerliği miydi yoksa?
¿ Se basó en el extraordinario parecido a Chris Walker?
Çünkü bulduğun bu kısmi izleri babanın cinayetindeki bir tanığa ait olası bir parmak izi oluşturmada kullanmak için bile bir soruşturma sebebi gerek.
Porque incluso usando estas parciales que has encontrado para formar una impresión probable de un testigo del asesinato de tu padre, se requiere un motivo de investigación.
Sebebi bu.
Por eso.
Bunun sebebi her an ölebileceğimizden korkmamızdır belki de.
Seguramente sea porque tenemos miedo de que mueran en cualquier momento.
Bırakmamın tek sebebi bu.
Eso es todo. Es la única razón por la que me fui.
Birden fark ettim ki, bunun sebebi yazılan her şeyin birbirini gerçekten çok seven iki insanla ilgili olmasıydı. Birbirlerini korumak isteyen birbirleri için en iyisini isteyen iki insanla ilgiliydi.
Y me di cuenta de que era porque estaba escrito por dos personas que realmente se querían... dos personas que realmente querían protegerse mutuamente, que realmente querían lo mejor para el otro.
- Burada olmanızın gerçek sebebi ne mesela?
- ¿ Qué hacen aquí en realidad?
Ölüm sebebi anevrizmaydı.
Fue un aneurisma.
Zelena'nın orada mahsur kalmasının sebebi, birinin asayı ondan almış olması. Yani Belle ve Zelena aynı diyardalar.
Zelena debe de estar atrapada porque alguien se la quitó, lo cual significa que ambas están en el mismo reino.
Çünkü buraya Sihirsiz Diyar demelerinin bir sebebi var bence.
¿ En serio? Porque creo que hay una razón por la que este lugar se llama "La tierra sin magia".