Sorun bu translate Spanish
11,590 parallel translation
Ama sorun bu işte Clara asla söyleyemeyeceğim gerçekler var.
Ya ves, el problema es... Clara... hay verdades que nunca pueden ser contadas.
- Hiç peşimi bırakmayan bir sorun bu.
- Es un inconveniente de toda la vida.
İşte sistemdeki sorun bu.
Y eso es lo que está mal con el sistema.
Sorun bu değil zaten. Ben... - Biz yürütemedik sadece.
Es solo que... no pudimos hacer que funcionara.
Bu seferki sorun nedir ha?
Nunca he oído tantas. ¿ Qué ha ido mal esta vez?
Tanrı bilir şu an nerededir ama yemin ederim istediği bir şey yapıyordur ve beni aklından bile geçirmiyordur! Ve bu benim için sorun değil. - River...
¡ Dios sabrá dónde está ahora pero te prometo que está haciendo lo que cuernos se le antoje y que yo le importo un rábano, y a mí no me molesta en absoluto!
Sorun da bu.
Ese es el problema.
Çünkü bu sorun bende olsaydı kafamda hesap yapıyordum. Kafaya kurşun yemenin sana ödeme günü vermekten daha ucuz olduğunun farkına varıyordum. Ama ben benim.
Porque si esta mierda fuera yo... y estuviera haciendo los números en mi cabeza... creo que me daría cuenta de que poner una bala en tu cabeza... es mucho más barato que pagarte, pero ese solo soy yo.
Bu kadar yaklaşmışken sorun istemiyorum.
No quiero problemas, no estando tan cerca del objetivo.
Bu sorun... - Olabilecek şeyleri mi görüyorsun?
Este presentimiento, ¿ ve cosas que podrían pasar?
Gerçek kişiyi ortaya çıkarın ve kendinize sorun "Kendi hayatımda bu kişiye güvenebilir miyim?"
Destape la persona real y te preguntas, "puedo confiar en esta persona con mi vida?"
- Evet ama sorun FBI'da bu telin olmaması.
Sí, el problema es que el FBI no tiene este cable.
Bu durumda sorun olmayacağına emin misin?
¿ Estás segura que esto está bien en tu situación?
- Bu sorun değil.
No hay problema. Volvemos a llamarlos.
Bu bir sorun mu?
¿ Eso es un problema?
Sen onların hayatını değiştirebilirsin çünkü sen buna inanıyorsun ve Trevor bu benim için sorun değil.
Sí, puedes cambiar sus vidas porque crees en eso, y Trevor, está bien.
Dalga geçiyordum bu arada. Sorun olmaz.
Estoy bromeando, por cierto.
Sorun da bu zaten, alışmamalısın.
Ese es el problema, no debería ser así.
- Bu sorun değil.
- Eso no es problema.
Bu sorun ne zamandır var?
¿ Cuánto tiempo... cuánto tiempo has tenido este problema?
Kendinize sorun. Bu noktaya geldiysek kim güvende ki?
Preguntaos a vosotros mismos, ¿ si hemos llegado a esto, ahora quién está a salvo?
Kedinize sorun... eğer bu duruma geldiysek, hangimiz güvende?
Preguntaos... si hemos llegado a esto, ¿ quién está a salvo ahora?
Sorun şu ki, bu şövalyelik işinde başarılı olacağımdan emin değilim.
Pero no sé si sea bueno en estos asuntos de caballeros.
Bebeğin peşinde olsaydım bu, gerçekten de bir sorun olurdu.
Eso sería un problema si fuera tras el bebé.
Sorun o kelepçeler değil, bu.
Esas cadenas no son el problema.
Sorun da bu ya, komiserim.
Ese es el problema, teniente.
Sorun da bu zaten.
Y ese es el problema.
Dönüşmedi. Çok endişeli göründüğünüzden Esther'e geçmişte ne söylediğini sorun. Bu beladan bizi kurtaracağını düşünüyorum.
No lo es, pero como parecía tan ansioso por preguntarle a Esther... sobre lo que dijo en el pasado, pensé que nos ahorraría tiempo, y me lo quedaría grabado.
Sorun da bu zaten. O enerjinin büyük çoğunluğunu Hava Büyücüsü ve arkadaşlarını küçük yolculuğa çıkarırken güçlerini bastırmak için kullanmıştık.
Bueno, ese es el problema, que ya usamos la mayor parte de su energía intentando disminuir los poderes meta durante nuestro viajecito aéreo con Weather Wizard y compañía.
- Bu sorun olmazdı.
No me molestaría.
Esther'a bunun olabileceğini anlatmaya çalıştım ama o bana bu işi hiçbir sorun çıkmadan halledeceğime dair söz verdirdi.
He intentado decirle a Esther que podría ocurrir esto, pero luego me hizo prometerle que haría desaparecer esto sin problemas.
Evet. Sorun da bu zaten.
Sí, ese es el problema.
- Bu sorun olur mu?
- ¿ Está bien? - Bien.
Pekâlâ. Kimse bu gemide bir şeylerin gerçekten bulunmasını istemediği müddetçe bu kadar sorun üretmez.
Nadie pasa por tantos problemas a menos que haya algo que no quiera que veamos.
Çünkü eğer senin sonunu getirecekse, bence bu hiçbirimiz için sorun olmayacaktır
Porque si es tuyo, entonces creo todos estamos bien con eso.
- Benim için sorun değil. Ama belli ki, kendimde bir sorun var demektir bu.
Y no pasa nada por eso, pero deja claro que tengo un problema conmigo misma.
Ama bu kız yoksul insanlarınızdan biri ve galiba onu insanlık dışı koşullara maruz bırakmak sizin için sorun olmadı çünkü size zarar verme şansı hiç yoktu.
Pero esta chica es una de vuestras pobre gentes, y supongo que sentíais que estaba bien subyugarla con condiciones inhumanas porque no había ninguna posibilidad de que os hiciera daño en algún momento.
Yaptığımız her şey yasaldır ve gıda bakanlığı onaylıdır. Bu yüzden hiçbir sorun yok.
Todo lo que hacemos es completamente legal y aprobado por el gobierno, por lo tanto está bien.
Bu akşam karımla baleye gidecektik. Restoranla ilgili bir sorun çıkmış.
- Iré con mi esposa al ballet esta noche, y no nos ponemos de acuerdo con el restaurante.
Bu neden şimdi sorun oldu Erik?
¿ Por qué es un problema ahora, Erik?
Bu lojistik bir sorun, endişelenmenize gerek yok.
Es sólo una cosa de logística, nada de qué preocuparse.
Sadece bu sorun çözülünceye kadar bekleyeceğim.
Solo hasta que la situación se resuelva.
Erkenden boşalırsa, bu sorun olur.
Si él eyacula demasiado pronto, sólo podría significar problemas.
Bu arada, doksurubisini ufak ticaret sırrı olarak nereden bulduğunuzu söylememeniz hiç sorun değil ama sürekli iş almayı düşünüyorsanız...
A propósito, está bien si quieren mantener secreto dónde fue que consiguieron el doxo, pero si les interesa, podemos repetir el negocio.
Bu gece hemen uyusak sorun olmaz umarım.
Espero que no te importe que hoy simplemente nos vayamos a dormir.
Eğer bu ilişkide bir sorun varsa daha rahat etmeni sağlayabiliriz.
Si hay algún aspecto en nuestra relación que podamos ajustar para que estés más cómodo...
- Yani bu büyük şovda yardımcım olmak senin için sorun değil?
Así que usted es fresco con ser mi ayudante de cocinero para el gran espectáculo?
Bu çok büyük bir sorun!
No es la gran cosa.
Bu yine de Lance'in sorun olduğu gerçeğini değiştirmez.
Aún no cambia el hecho de que Lance es un problema.
Bu durumu biyomekanik bir sorun yerine mekanik bir sorun olarak görüyorsun.
Estuvo pensando que esto es un problema mecánico, no uno biomecánico.
Tamam, bu şirkette bundan sonra enerji içeceğinin adını bile ağzına alman yasak. Sorun değil ;
De acuerdo, no tienes permitido ni siquiera decir "bebida energizante" nunca más, mientras trabajes en esta compañía.