Sıra senin translate Spanish
313 parallel translation
Şimdi sıra senin.
Y ahora te toca a ti.
Haydi. Sıra senin.
Ya está bien, venga, te toca.
Sıra senin, Dumbo.
Ya está, Dumbo.
Hayır, sıra senin.
No, tú eres el próximo.
Sıra senin.
Te toca.
Bir dahaki sefer sıra senin.
¡ Tú serás el próximo!
Şimdi sıra senin.
Ahora te toca a ti.
Sıra senin.
Es tu turno.
Kasabanda bir şamata yapıyorsun Albert, onun için ilk sıra senin doğal hakkın.
Si se trata de hacer saltar el pueblo, le toca a un autóctono.
Sıra senin.
Le toca.
- Sıra senin, hayatım.
- Todo tuyo, cielo.
Şimdi sıra senin!
¡ Ahora sí!
Sıra senin.
Es su caso, lo siento.
- Tamam. Şimdi, sıra senin.
Te toca.
Tamam oğlum sıra senin.
Vamos, muchacho, te toca.
Bugün sıra senin.
Hoy te toca a ti.
Lucius, sıra senin.
Lucio, tu turno.
Hurbagnac, sıra senin.
Hurbagnac, es tu turno.
Brouillard, sıra senin.
Brouillard, es tu turno.
- Zeke, sıra senin.
- Zeke, te toca a ti.
O sıra senin gibi bir gelini olacağını bilmiyordu.
Entonces no sabía que tendría una nuera como vos.
Sıra senin.
Procedan.
Pekala, sıra senin, ahbap.
Déjamelo a mí.
Hawkins, sıra senin.
Hawkins, tu turno.
Sıra senin.
Usted da.
# Şimdi sıra senin
El momento es
Bu ara sıra senin de denemen gereken bir şey canım.
Deberías intentarlo alguna vez.
- Sıra senin.
- Te toca.
- Sıra senin.
- Ud. es el siguiente.
O zaman ya senin yerin ya da parkta bir sıra.
Entonces supongo que o tu casa o un banco del parque.
Senin genç bayanların, yeni bir sınıra öncülük etme şerefine sahip olduğu için gurur duymalısın.
Debería estar orgullosa de que sus jóvenes tengan el privilegio de ser las pioneras de un nuevo territorio.
Bunun yanı sıra, senin yetiştirdiğin adamlardan biri olduğu da hesaba... katılırsa, 600 yen gayet adil bir para.
Además, yo me gradué en una de sus universidades. Creo que 600 es un precio justo.
- Bayan Fusari, sıra Bayan Canduso... - Oğlum Frank evlendiğinde 19'undaydı. - Neyin var senin?
Frank, mi hijo, se casó a los 19 años.
Senin yaşına gelmiş bir adamın... ara sıra iyi uyuması lazım. Bilirsin ya.
- Un hombre de tu edad debería pasar una buena noche de vez en cuando.
Senin sıra numaran 22. Yirmi iki.
- Tiene el número 22.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
... pórticos esculpidos, puertas, galerías... corredores transversales que conducen a salones desiertos... decorados al gusto de otra época... habitaciones silenciosas, donde el ruido de los pasos es absorbido... por alfombras tan espesas, tan gruesas... que uno no oye ni sus propios pasos... como si su propio oído estuviera muy lejos... muy lejos de esta entumecida y árida decoración... lejos de estos elaborados frisos bajo la cornisa... con sus ramajes y guirnaldas... como hojas muertas... como si el suelo aún fuera de arena y gravilla, o losetas... sobre las que avanzara una vez más... a tu encuentro... entre lujosos muros panelados... estucos, molduras, cuadros... entre los cuales avanzaba... entre los cuales me descubrí... esperándote... muy lejos del lugar donde estoy ahora... antes que tú, esperando una vez más... por alguien que no vendrá... que ya no nos separará... arrancándote de mí.
Ben kaçırınca sıra senin.
Cuando falle podrás tirar.
Dinle. Bu şantajı sakince kabul etmemiz senin için görünüşte çok sıra dışı gelebilir.
Esta aparentemente tranquila aceptación del chantaje debe parecerte rarísima.
Senin üzerindeki deney başarılı olursa sıra bana gelecek.
Si tu experimento es un éxito, entonces será mi turno.
Adım mezar taşına kazınacak. Sıra bana geldiğinde sonsuza dek senin yanında uzanacağım.
¡ Mi nombre estará escrito en la lápida... y cuando llegue mi turno... me echaré contigo para siempre!
Sıra senin, genç adam.
Quiero estar allá.
Bu konuda sıra dışı ya da gizli bir şey yok. Senin öğrenme programınla da bir ilgisi yok.
No por que tenga algo secreto o poco común... pero no tiene nada que ver con tu programa de aprendizaje.
Ve insanlar senin kendini sıra dışı konulardan bahsetmeye mecburmuşsun gibi hissettiğini söylüyor.
Y la gente dice que usted siente la obligación de hablar de temas que normalmente...
Bu kraliyet ziyaretinde Kralın güvenliği için senin resmi soumluluğunun yanısıra benim de birinci katip olarak sorumluluğum, güvenliği için kişisel sorumluluğum, olduğunu söylüyordum.
Estaba diciendo, que junto con su responsabilidad oficial por la seguridad del rey en su visita real yo también, como Primer Secretario, tengo una responsabilidad. Una responsabilidad personal por su seguridad.
Sıra dışı biri de değilim ama senin sevginle ve koruyuculuğunla daha iyi olacağıma inanıyorum.
Sé que no soy inusual. Pero, con tu amor y protección, creí que mejoraría.
Bunun yanı sıra, senin binbaşı, bana kesinlikle daha yakışıklı ve eşit rütbeli bir subay bulacağına söz verdi.
Además, tu Mayor prometió encontrame... un oficial hermano del mismo rango, y mucho más atractivo.
Senin evliliğine sıra geldiğinde kocaya kaç.
Cuando te toque casarte a ti, hazme un favor :
Şimdi sıra bize geldi, çünkü egonu tatmin edecek yeni bir oyunun var. Şu muhabirle düşüp kalkarak TV yıldızı olmak. Senin neyin var?
Ahora vas contra nosotros porque tienes delirios de grandeza, y le haces la pelota a esa periodista para salir en la tele. ¿ Qué te ocurre?
Senin gibi insanlar benden sıkça vicdanımı sorgulamamı ister ve ben de ara sıra sorgularım.
Gente como tú me dice todo el tiempo que examine mi consciencia y a veces lo hago.
Parfümümün kokusunu almış, o sıra Jungle Gardenia'yı seviyordum. "Bu kız ceketi değil. Senin" dedi.
Le sintió el perfume que me gustaba usar, el Jungle Gardenia, y me dijo : " Este abrigo no es de una chica.
Senin yöntemini denedik. Sıra benimkinde.
Ya probamos a tu manera, probemos ahora la mía
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
senin adına çok sevindim 42
senin mi 196
seninle mi 82
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
senin adına çok sevindim 42
senin mi 196
seninle mi 82