Senin ki translate Spanish
9,265 parallel translation
- Evet. Kimin annesi senin ki mi benim ki mi?
¿ Qué madre, la tuya o la mía?
İstiyorum ki, geldiklerinde... Senin kitabı okumanı istiyorum. Bana...
Cuando lleguen, quisiera que leyeras el libro para que me dieras tu opinión sincera.
Eminim ki zekice bir şeyler üretmek senin için oldukça zorlayıcıdır.
Estoy segura de que es todo un reto producir genialidades como...
Tabii ki bu senin işe dönmen gerektiği anlamına geliyor.
Por supuesto, esto significa que tu deberías volver a trabajar.
Dinle Trav, birbirimize zor zamanlar yaşattığımızı biliyorum ama gerçek şu ki, senin bir inek olduğunu düşünmüyorum.
Escucha, Trav, Sé que nos lo hemos hecho pasar mal, pero la verdad es, no creo realmente que seas un nerd.
- Kameran yok ki senin.
- No tienes una cámara.
- Ben senin paranı istemiyorum ki.
No quiero tu dinero.
Görkemli Şeytan, bu kurbanı kabul etmen için yalvarıyoruz bu kurban ki senin annen bu kadın ki tohumunu 666 boyunca taşıdı bu kadın ki cennet ve cehennem kitaplarının kehanetlerindeki gibi seni belki de hep beraber dine küfredebileceğimiz bu aşamaya getirdi.
Poderoso Satanás, te rogamos que aceptes este sacrificio de tu propia madre la mujer que llevó tu semilla durante 666 la mujer que llevó a término tu embarazo para que puedas regresar con nosotros en la blasfemia...
David ile senin aranda ki fark bu!
Esa es la diferencia entre tú. David!
Ki senin için seksi değildi, değil mi?
Lo cual no te excitaba, ¿ verdad?
Birkaç maliyet düşürücü önlem aldım ve bunlara yeni döşekler de dahil ki bunların senin bütçende olmadığını farkettim.
Por mi parte, tomé varias medidas para ahorrar costos, y eso incluye los nuevos colchones, que noté que no estaban incluidos en tu presupuesto.
Başlangıçta senin duyguların gerçek değildi ki çünkü sen kendini internette tanıttığın gibi birisi değilsin.
Nunca tuvimos química real al principio, porque no eres el hombre que me dijiste por Internet.
Kesin benim ölümüm her dakika dayak yemekten... Senin o Stella ile takıldığına kendimi o kadar inandırmıştım ki.
No puedo dejar de imaginar que me matarán a puñaladas y se me metió en la cabeza que andabas con esa tal Stella.
Senin arkadaşlarından başka hızlı ve ucuz kızları nereden bulacağız ki?
¿ De dónde sacamos esas chicas rápidas y baratas, si descartamos a todas tus amigas?
Fakat senin oğlun yok ki.
Pero tú no tienes hijos.
Tüm işi senin yerine ben yapamam ki.
No puedo hacer todo el trabajo por ti.
- Senin hayatın çok mu harika ki?
- ha intentado algo... - Ah, ¿ y tu vida es tan genial?
- Tahsilat senin sorunun değil ki.
Escucha, las cuentas tardías no son tu problema.
Senin için ideal ya da vasat var ve belli ki ben senin için vasatım.
Digo, conoces lo óptimo y conoces lo sub-óptimo. Y claramente, para ti estoy en la segunda categoría.
Sorun şu ki tatlım senin aletin yok.
El problema, cariño es que no tienes un pene.
Demem o ki bu gene senin tarafından bir avantaj.
Lo que quiero decir es que.. .. al decir la verdad, como siempre, tú te beneficiaras más que yo.
Üzgünüm, gerçekten deniyorum, ama son sefer bu siktiğim loserını gördüğümde, bana diyordu ki, ben senin hayatında sadece bir geçiş evresiymişim ve seni eninde sonunda tekrar kazanırmış, çok üzgünüm eğer bu konuşmayla çok da ilgilenmediysem.
Lo siento, lo estoy intentando de verdad pero la jodida última vez que vi a ese jodido jabroni, él estaba diciéndome que yo sólo atravesaba una fase de tu vida y que él volvería contigo en algún momento, así que lo siento si no estoy muy interesado en esta conversación.
Senin ISI ajanı olduğunu bilmiyorlar.... bir sonra ki haber sen olursun.
No saben que eres un agente de ISI. Si no encontramos a Javed en esta dirección dada entonces transmitiremos esta información en las noticias.
Bundan sonra, senin için birşey yapacağımı, hangi lânet şey sana söyletiyor ki?
¿ Qué diablos le hace pensar... que haré lo que me pida?
Senin gibi insanların ölmesi gerekirdi ama o duvarlar tam zamanında kurulmuş ki ölmemişsin.
La gente como tú debería estar muerta, pero estos muros se levantaron a tiempo, y no lo estás.
Ben sadece bir sivilim ve senin gibi resmi bir polis değil, ama benim için açık olan şu ki, Backstrom'un aşık olmaya ihtiyacı var.
Bueno, sé que sólo soy una civil y no una policía como tú, pero me parece obvio que lo que Backstrom necesita es una amante.
Senin için sıkıcı olmaya başlamıştır, fakat öyle şaşaalı bir hayat sürüyorsun ki.
Sé que te debe aburrir, pero llevas una vida tan glamorosa.
Dedi ki, senin gibi biri çok işine yarayabilirmiş.
Dijo que le vendría bien alguien como tú.
Düşündüm ki, onun her zaman burada olması, ve senin hiçbir zaman yatıya kalamaman biraz haksızlık, böylece...
Me pareció que era un poco injusto que ella siempre estuviera aquí y tú nunca tuvieras la oportunidad de quedarte, así que...
Senin kraliçeyle ne alakan olabilir ki?
- ¿ Qué quieres que le permite ofrecer a la Reina?
Senin babalık otel odası konusunda paradan kısmıyormuş demek ki.
Supongo que tu viejo tiene querencia por las habitaciones de hotel.
Ama federaller hâlâ Lobos'u yakalamak istiyorlar ki bu da senin hâlâ suçlamalara açık olduğun anlamına geliyor.
Pero los federales, quieren quedarse con Lobos lo que significa que aún eres vulnerable a los cargos.
- Tabii ki senin denetimin altında.
Con tu supervisión, claro.
Diyorum ki Santa Fe'deki bir ofiste senin de adın yazıyor olabilir.
De una oficina en Santa Fe con tu nombre. O una posible oficina.
Viktor, eğer bunu dinliyorsan, lütfen bil ki senin tarafını savunuyorum.
Viktor, si nos está escuchando sepa que intento abogar por usted.
Ben söylersem başım belaya girer resmen. Üzerimde öyle baskı var ki. Senin bunları yaşamana gerek yok.
Me jodería a mí misma si lo dijera, porque tengo exigencias que tú no tienes que aguantar, si aceptas que eres más viejo.
Berbat bir eş ve anneydi fakat içebilirdi, sikişebilirdi ve bu iki hobi senin zerre ilgini çekmeyecek şeyler olana değin. Belli ki birbiriniz için yaratılmışsınız.
Fue una esposa y una madre horrible, pero sabía beber y divertirse, y dado que esos son los dos únicos pasatiempos por los cuales demostraste algún interés, supongo que estáis hechos el uno para el otro.
Alice, benim derdim şu ki ; Sanırım senin tecrübe seviyene... -... uygun değilim.
Sabes, Alice, creo que mi mayor preocupación contigo es que... no sería capaz de llegar a tu nivel de experiencia.
Bunun senin için son derece utanç verici olduğundan eminim. Ama bu kadar zaman bunu beklemişken... - Düşündüm ki, biz hâlâ..
Bien, de acuerdo, estoy segura que esto es demasiado embarazoso para ti... pero todos esperábamos esto y pienso que deberíamos...
Senin aracın bu. Bende ne var ki?
Es tú camión. ¿ Qué tengo yo?
Yaptıklarım ve yapacaklarım belli ki senin içinde olduğun düzenbaz hayatın yanından geçmiyor.
Lo que he hecho, lo que haré... no es ni de cerca la vida deshonesta que obviamente has llevado.
Sanıyor musun ki tanrı senin gibi aptal bir kızı öylece affediverecek?
¿ Tú crees que Dios va a perdonar a una estúpida como tu?
Tabii ki, senin gibilerden daha fazla.
Claro, más como tú.
Niye senin için kötü olan şeylerde iyi hissedersin ki? Berbat bir gün değil mi?
Sí, me alegra que lo apruebes... Mamá. ¿ Por qué haces cosas tan malas para sentirte bien?
Bu senin sekreterin, ve hukuksuzca delil topluyor ki bu da tazminât falan ödemeyeceğimiz anlamına geliyor.
Esa es tu secretaria reuniendo pruebas de forma ilegal, lo que significa que no va a haber ningún tipo de acuerdo.
Her zaman açıklarsın zaten, ama bu demek oluyor ki senin bana anlattığın Louis'in ismini yazdırma hikayesi koca bir yalan- -
Siempre puedes explicármelo, pero esto significa que toda tu historia sobre cómo consiguió su nombre en la puerta es una mierda.
Niedermayer dedi ki, gerçek senin gördüğün ya da görmediğinin gerçeğidir.
Niedermayer dijo que la verdad es la verdad ya sea que la veas o no.
Canım acır mı diye çok korkuyordum ta ki senin ufaklığı görene kadar.
Estaba tan asustada de que me doliera hasta que vi lo diminuta que la tienes.
Oğlumun senin elinde olduğuna nasıl emin olacağım ki?
¿ Cómo se supone que tengo que estar segura de que tienes a mi hijo?
- Sen dört yıl içinde bir kez olsun vesayet anlaşmasını değiştirmeye kalkmadın çünkü, dürüst olalım ki, çocukların bende daha çok kalması senin yaşantına daha çok uyuyordu.
Hace cuatro años no te interesa cambiar el acuerdo de custodia. Porque, vamos a ser sinceros a ti te conviene más que yo los tenga más tiempo que tú.
Nasıl oluyor da hemen senin üzerine çıkabiliyorum ki?
¿ Como te superé en rango tan rápido?