Tabii bu translate Spanish
6,303 parallel translation
- Saldırgancaydı. Ama tabii bu senin her zamanki halin.
- Es ofensivo, pero eso siempre ha sido tu punto fuerte.
Ama tabii bu Harold Price cinayetine kıyasla çocuk oyuncağı kalır.
Pero eso es un juego de niños, comparado con una sentencia por el asesinato de Harold Price.
Tabii bu hâlâ bu evde önemliyse.
Si eso aún le importa a alguien.
Tabii bu Scott ve Kira'yı kurtarırsa.
si eso salva a Scott y Kira.
Duvarın diğer tarafında bekleyen babamla konuşmama izin ver. Tabii bu şeyin tamamını eriteceksen hep beraber de konuşabiliriz.
Me permite hablar con mi padre, que está del otro lado del muro... pero si fundes eso, todos podremos hablar.
Tabii bu büyük olay başımıza geldi ve sen bana bunu yapanın kardeşin olduğunu söylüyorsun. Ve üstüne bir de bana para teklif ediyorsun.
Salvo que esta cosa enorme acaba de pasar, y me estás diciendo que lo hizo tu hermana, y después me estás ofreciento dinero.
Seni öldürmeye gelse de gelmese de kurtarmak için orada olacağız. Tabii bu ne kadar faydalı olduğuna göre değişir.
Si estamos o no allí para salvarte cuando él te encuentre, es tu decisión, dependiendo que tan útil resultes.
Kanser olmuş. Tabii bu çok kötü bir şey.
Tiene cáncer, que, como sabes, es algo gordo.
- Yarışma değil bu. - Yarışma olmadığını biliyorum, tabii ki değil.
Sé que no es una competencia.
Bu yer Solano karteliyle ilgili elimdeki son bağlantı ve bu adamlar onu koruyorlar. Tabii.
Ese lugar es el último vínculo que tengo con el cartel de Solano y estos tipos lo están protegiendo.
- Bu bana garip geliyor, Çünkü biri sana yapılanı bana yapmış olsa bunu hesabını vermelerini isterdim, tabii birini korumuyorsam.
- Eso es lo misterioso para mí, porque si alguien me hiciera lo que ten han hecho a ti... querría asegurarme de que ellos son los responsables, a menos que estuviera encubriendo a alguien.
Sadece bir kuşak bu ülke için yeterli olur elini doğru oynarsan tabii.
Una generación. Sólo eso basta en este país. Si sabes jugar tus cartas.
Bu, garip durumlara sebep olabiliyor tabii.
Se presta a alguna situación embarazosa.
Üç yatak odası, hizmetçi odası, çalışma odası, ve tabii ki bu manzarası var. Eldorado ;
Tres dormitorios, el cuarto del servicio, un estudio y, por supuesto, esta vista.
Tabii ki değil, muhtemelen fare kulakları giymek ister bu da kimsenin işine gelmez.
Por supuesto que no, posiblemente querría ponerse orejas de ratón, y entonces nadie ganaría.
Ekibi tırmandıkça, duvara sabitlenmiş ipler bıraktılar. Bu da onların, malzemeleri yukarı çekmelerine ve uzun bir dinlenme ve rahatlama için aşağıya inmelerine yaradı... ve tabii geri dönüp ipleri daha yukarı taşımalarına da.
Mientras su equipo escalaba, dejaban cuerdas fijas, que les permitían subir avituallamientos, bajar al suelo para un descanso extendido y después trepar de nuevo para subir las cuerdas un poco más alto
Tabii ki. Bu geceyi ultimatom vermek için düzenlemedim.
Por supuesto.
Tabii eğer bu senin de aile işlerinden değilse.
A menos que, claro, sean asuntos de tu familia.
Tabii ki bize kalp rahatsızlığın olmadığını ve bu yüzden de kurumuna yalan söylemediğini söylemeyeceksen bu durumumuzu değiştirmeyecek.
A menos que no sea que digas que no tienes una condición cardíaca y por tanto no has estado engañando a la Agencia, no va a cambiar nada.
Güzel, Bu tabii bir şey.
Sí, bueno, es normal.
Biraz... sulu bir yolculuk oldu... ama telefonuma bir şey olmamış tabii ki sinyal falan yok ama bu benim sitemin ana sayfası.
Fue un... acuoso arribo... pero mi teléfono sobrevivió... obviamente no hay servicio, pero esa es la página de inicio de mi sitio.
Bu senin için kötü oldu tabii.
Lo cual es malo para ti.
Tabii, bu o kadar da basit değil.
Bueno, no es tan sencillo.
Komugi ile birlikte olmam için bu gerekiyorsa tabii ki kullanabilirsin.
puedes hacerlo.
Şu an önceliğimiz bu değildi tabii.
Esto obviamente no es una prioridad ahora mismo.
Tabii geçmez. Bu sıralar dünyada olup bitenden haberiniz yok, değil mi?
Por supuesto que ya saben de qué se trata estos días, ¿ verdad?
Evet, tabii. Diş perisi bu gece bizi ziyarete gelse de bütçemiz düzelir.
Bueno, sí, y si el hada de los dientes debería visitar nuestras almohadas esta noche, eso resolvería nuestros problemas de presupuesto también.
Tabii sakıncası yoksa bu gecelik, yarın ev arayacağım.
Solo esta noche, buscaré algo mañana, si os parece bien.
Tabii eğer bu bir tarihse.
Incluso si es una fecha.
Şimdi, ben kendim ruhlara inanan biriyim, bu nedenle tabii ki ruhsal olaylara daha yatkınım.
Ahora, yo soy un espiritista, y por lo tanto, claro está, estoy bastante familiarizado con los fenómenos físicos.
Tabii beklediğiniz her gün, beklediğiniz her dakika bu sayılar artacak.
Por supuesto, por cada día que espere, por cada minuto que espere, esos números aumentan.
Sanırım bu oyunu nasıl oynayacağımızı çözdüm tabii hava bükücüleri ve Korra'yı bu işten nasıl sağ çıkartacağımızı da.
Creo que ya sé una manera para que los maestros aire y Korra salgan de una sola pieza.
Tabii ortada dolanan birçok viral video var. Birçok reklam ajansı bu fenomenden para kazanmaya çalışıyor.
Por supuesto, con tantos vídeos virales, muchas agencias de publicidad intentan hacer caja con el fenómeno.
Değişim genetiktir, ama davranış kişiye göre modüle edilebilir görünüşe göre bu seferkinde değil tabii.
La variante es genética, pero el comportamiento puede ser modulado... por el individuo aunque no en este caso, al parecer.
Tabii, nereden bu örnek?
Seguro, ¿ de quién es la muestra?
Bildiğiniz gibi bütün harcamalar üniversite tarafından karşılanıyor. Tabii fazladan bir şey isterseniz bu durumda...
Por otro lado, ya sabéis que todos los gastos corren a cargo de la Universidad, salvo que queráis algo extra,... en cuyo caso...
- Tabii. İstifa etmen de bu yüzden mi?
Vale. ¿ Y por eso renuncias?
Bu konu beni alakadar etmez tabii.
No es que sea asunto mío.
Bu işi düzeltmezsen tabii, çünkü düzeltmezsen Jessica seni hapisten kurtarsa bile kovacaktır.
A no ser que arregles esto, porque si no lo haces, incluso si Jessica se las arregla para evitar que vayas a prisión, te despedirá.
Affedersin, bu saatte rahatsız etmeyecektim ama önemli olduğunu düşündüm. BaşsağIığı dilememin yani. Karım da diliyor tabii.
Lo siento, no quería molestarte tan temprano, pero pensé que era realmente importante, ya sabes, ofrecerte mis condolencias y las de mi esposa.
Tabii ki bu gece uğrarım.
Por supuesto iré esta noche.
Yapacağınız şey bu muydu? Tabii ki.
Chico lo pueden hacer?
Evet, torunun annesiyle tanışmak için bu da bir yol tabii.
Bueno, esa es una manera de conocer a la madre de tu nieto.
Yani, tabii, bu kadınla harika bir geleceğim olabilirdi, ama sen, benim dostum.
es decir, seguro, podría haber tenido un futuro maravilloso con esta mujer, pero tú, tú eres mi colega.
Suçlular her zaman olay yerine geri geldiğini söylerler ama bu aslında tam olarak doğru değil tabii salak değilsen.
Dicen que los delincuentes siempre vuelven a la escena del crimen... pero eso no es verdad a no ser que sean... idiotas.
Ki bu iyi bir şey ve hatta gösterişli de, tabii böyle bir şey olana dek ve sonrasında saçmalık oluyor.
Que es todo fino y elegante hasta que sucede algo como esto y entonces es una mierda.
Tabii ki parmağın var. Tam senlikti bu. - Gerçekten kaçmış mıydı?
No, claro que sí, quiero decir, la forma en que- ¿ De verdad escapó?
İşte bu. Tabii ya.
¡ Eso es, claro!
Bu, gerçeğin farkına varmadan önceydi tabii.
Eso fue antes de que supiéramos que Romero tenía razón.
Bu mümkünse tabii.
Es eso posible.
Tabii ki tam adresi bulamıyorum ama adamının bu bölgede bir yerlerde olduğu kesin.
Pero, no hay duda de que tu chico cuelga su sombrero o su capucha en algún lugar de esta área. ¿ Estás seguro de eso?