Çalındı translate Spanish
3,547 parallel translation
Minibüsün dün çalındığı bildirilmiş.
Estoy comprobándolo ahora. Vale, entonces ayer denunciaron el robo de la furgoneta.
40 milyon dolar değerinde değerli taş çalındı.
Han perdido 40 millones de dolares en piedras.
Bu tablo nihayet Aster Müzesinde hakla açıldığı gece çalındı.
Esta pintura fue robada la misma noche que el Museo Aster la dio a conocer finalmente al público.
Geçen hafta depomdan 10 bin dolarlık mal çalındı.
La semana pasada perdí 10.000 dólares de mercancías... de mi depósito.
Arabadan çalındı.
Se lo robaron del coche.
Partide fotoğraf çekiyordu ve aniden kamerası çalındı.
Estuvo sacando fotos en la fiesta, y luego se la robaron.
Sana nasıl çalındığını göstereyim mi?
¿ Quieres que te enseñe?
Araçlarımızdan biri çalındı.
Se robaron uno de nuestro vehículos.
Çalındı.
Ha sido robada.
- Arabam çalındı.
- Mi coche fue robado.
Her kapı çalındığında böyle yapamayız.
No podemos hacer esto cada vez que suena la puerta.
Taç mücevherleri 14. yüzyılın başında Westminster Abbey'den çalındıktan sonra İngiliz hükümeti onları buldu ve korunmaları için Londra Kulesi'ne kaldırdı.
Después de que las joyas fueron robadas de la Abadía de Westminster en el siglo XIV, el gobierno inglés las recuperó y las trajo aquí, a la Torre de Londres para cuidarlas permanentemente.
Kefen restorasyon odasından çalındı.
El sudario fue robado de la cámara de restauración.
Ranveer, madem kefen çalındı, peki nerede?
Ranveer, si el sudario fue robado, ¿ dónde está?
Bugün iki İHA düşürüldü. Bir ay içinde on yakıt hücresi çalındı.
Dos drones derribados en un día, 10 pilas de combustible robadas en un mes.
Middleton kamu güvenliği memurları,... Kleiman ve Tallis'i öğle saatlerinde müzik sever haydutlar tarafından,... çalındığını tahmin ettiğimiz,... bisikletleri buldukları için,... tebrik ediyoruz.
Felicitaciones a... Los oficiales de seguridad Kleiman y Tallis, Por el éxito en la recuperación de dos bicicletas,
Bu LA çalındı.
Fue robado de la Expo de autos de Los Ángeles.
Bir gece sarayın kapısı çalındı.
Una noche alguien llamó a la puerta del palacio.
Ki bu da sizin kasanın çoktan çalındığını düşünmenizi böylece gardınızı indirip ayrılmanızı sağlamak içindi.
Que era haceros creer que habían robado la caja para bajar la guardia y marcharos.
Çalındığını sandıkları için kartı dondurmuşlar.
La congelaron porque pensaron que había sido robada.
Bak, yüzüğün senden çalındığını düşünüyorsan polis raporu doldurman gerek.
- ¿ Qué, es un loro? Le dije que no puedo decírselo. Si cree que se lo robaron...
Dediğim gibi bu yüzük uzun zaman önce benden çalındı.
Como le decía me robaron el anillo hace mucho tiempo.
Çantam çalındı, o yüzden dolabın dibinden bunu çıkardım.
Mi mochila fue robada, por lo que sólo saque esto, desde el fondo de mi armario.
Uydu parçaları çalındı.
Componentes satelitales fueron robados.
Arabam çalındı ve bunu bildirmek için karakola gitmek zorunda kaldım.
Me han robado el coche. He tenido que ir a denunciarlo.
Göremezsiniz, çünkü tablo çalındı.
Y no puedes verle porque han robado el cuadro.
Bugüne dek pek çok tablo çalındı.
Han robado muchos cuadros.
Minibüsünü aldı. Çalındığını bildirirsek belki onu takip edebilirler.
Podríamos reportarla robada y podrían localizarla.
Bu gezegende çok gemi çalındı. O yüzden Bender, gözün açık olsun, tetikte kal.
Se roban muchas naves en este planeta, Bender, quédate aquí y has guardia.
Hiç Duke Ellington tarafından çalındın mı?
¿ Está arreglada por Duke Ellington?
Muhtemelen çalındı.
Probablemente robada.
Cartier'den, bir çift küpenin bir hafta kadar önce çalındığı rapor edildi.
Un par de pendientes, de un robo denunciado en Cartier hace una semana.
Dün gece iki helikopter çalındı.
Anoche s robaron dos helicópteros.
- Ne zaman çalındı?
¿ Cuándo te lo robaron?
Kimse olmayan paranın çalındığını belirtmez.
Nadie reportaría el robo de ese dinero, se supone que no existe.
Bu Amerika tarihinde yaşanmış en büyük soygun New York'taki zırhlı araç firmasının ofisinden 8 milyon dolar çalındı.
Es el mayor robo de efectivo de la historia norteamericana... $ 8 millones robados de la oficina de una compañía de transporte de caudales de Nueva York.
Dün gece 9 milyon doların silahlı soygunda çalındığı bildirildi.
Se ha reportado que se llevaron más de $ 9 millones en el atraco de anoche.
Ne kadarlık bir meblağın çalındığından bahsediyoruz burada?
¿ Como de cuánto dinero estamos hablando aquí?
Gazeteler önemsiz gibi gösteriyor ama aşağı yukarı 10 milyon doların çalındığını düşünüyoruz.
Sí, bueno, los periódicos lo están suavizando pero creemos que son más de $ 10 millones.
İki hafta önce, Georges Seurat'ın "Model, Rear-View" adlı tablosu Mexico City'deki bir koleksiyoncunun elinden takip ettiğimiz bir kadın tarafından çalındı.
HACE DOS SEMANAS, LA PINTURA "MODELO DE DETRÁS" DE GEORGES SEURAT SE LA ROBÓ UNA MUJER QUE TENÍAMOS VIGILADA A UN COLECCIONISTA DE ARTE EN LA CIUDAD DE MÉXICO.
Yalnız şöyle bir durum var. Kitap çoktan çalındı.
EL PROBLEMA ES QUE YA SE LO ROBARON.
Bu kadar kıymetli ve meşhur bir kitabın çalındığı benim nasıl kulağıma gelmedi peki?
¿ Y CÓMO ES QUE NO HE SABIDO DEL ROBO DE UN LIBRO TAN FAMOSO Y EXTRAVAGANTE?
Çalındığını kimse bilmiyor.
NADIE SABE QUE SE LO ROBARON.
Cumartesi gününe kadar kimsenin çalındığından haberi olmayacak.
NADIE SABRÁ QUE NO ESTÁ... HASTA EL SÁBADO.
Kocanın üzerinde çalıştığı şey düşünülürse haklısın tabii. Sen kesin onaylamamışsındır.
No me extraña con eso en lo que trabaja tu marido es imposible que te sientas cómoda.
Dorothy Mantooth tek başına yedi çocuk büyüten çalışkan ve yalnız bir kadındı ve öldüğü güne dek cinsel açıdan aktifti.
Dorothy Mantooth era una mujer soltera, muy trabajadora, que crio siete hijos sola, y continuó sexualmente activa hasta el día que murió.
Dava sonlandığında hasta değilsindir yeterince çalışmamışsındır.
fin del caso, si no estás enferma, no estás trabajando lo suficiente.
Buraya taşındığımızdan beri ilk defa biraz olsun çalışabilirim.
Es la primera vez desde que nos mudamos aquí que realmente puedo trabajar.
Gönlüm ne zaman çalındı kim bilir.
Quién sabe cuándo fue robado mi corazón.
- Tabii ki çalındı!
¡ Me robaron a mí!
Ya da, bu arada güvendiğim seçenek buydu bugün benim şanslı günümdür ve sen bir avuç dolusu Sovyet kanununu çiğnediğin için Sibirya'daki işçi kamplarından birinde on yıl çalışmak zorunda kalacaksındır.
O... y esto es un poco con lo que estoy contando... Este es mi día de suerte. Está violando una tonelada de leyes soviéticas, y se está enfrentando a 10 años en un campo de trabajo en Siberia.