Çığ translate Spanish
75,461 parallel translation
Çığlık attığını duydum ve tehlikede misin diye koştum geldim.
Te escuché gritar, así que vine corriendo a ver si estabas en peligro.
Muteber hukuk kitabı Evlilik Yasası'nda John Locke'ın 1690'daki çığır açan çalışmasından alıntı yapılmış. Yasaların uygulanması sorumluluğunu...
En el tomo legal pertinente, Derecho nupcial, se cita la obra pionera de 1690 de John Locke, donde postula que las leyes del país se basan en la...
Üzülerek söylüyorum ki bu, çığlık atan iguana saatinin dramatik ironi öncesi son çığlığıydı.
Lamento decir que esta fue la última vez que sonó el reloj de la iguana chillona antes de la ironía dramática.
Yapma Bette Tüm o saçma basın bildirilerinde ikinizin ne kadar da muhteşem anlaştığınızı çığırıyorlar.
Por favor, Bette. Todos esos comunicados ridículos del estudio que venden lo maravillosamente bien que se llevan son sandeces.
Dedektif. Aradığımız adamı ortaya çıkarmak için tek yapmamız gereken bu gizemli paket bizdeymiş gibi davranmak.
Detective... con el fin de atraer a nuestro asesino especialista en ocultarse, todo lo que necesitamos hacer es que alguien finja que tiene ese misterioso paquete.
Evet, artık her tarafından kan çıkmadığı için.
Sí. Ahora que ya no te estás desangrando por dentro.
Ben emin değilim ve bu işin sonucu ortaya çıktığında...
Yo no lo tengo tan claro. Y me huelo que todavía puede pasar algo malo.
Sen ve geyik batırdığınız şeyler ortaya çıkmadan temizleyin.
Bullwinkle y tú arreglad este lío antes de que eclosione.
Biri çizgiyi aştığında ortaya çıkıyor kafasını kesip kasabadan gidiyorsunuz.
Si uno se pasa de la raya, aparecen ustedes, le cortas la cabeza y dejas la ciudad.
Yoldan çıkan avcılar için yaptığımız şeyler var.
Tenemos maneras de tratar con cazadores que se rebelan.
Kız bir anda ortaya çıktığını ve sonra onun peşinden geldiğini söyledi.
La chica dice que apareció de la nada y que va a ir a por ella.
Sadece ben ve Sam'in iş için çıktığını bilmeni istedim ve olay şu cadı ikizler Max ve Alica.
Oye, solo quería hacerte saber que... Sam y yo nos dirigimos a un caso con esos gemelos brujos, Max y Alicia.
Sığınağı kitlerken mistik bir bastırıcı oluşturmuş olmalı.
Debe haber puesto algún tipo de amortiguador místico en el bloqueo del búnker.
Buraya tam zamanında dostunuz ayartıcı şeytan tarafından yakalandığında geldim.
Llegué justo a tiempo para ver a vuestro compañero ser emboscado por un demonio tentador.
Malikanede sadece bir tane kamera mevcut, o da binanın girişinde. Ama kat planlarına bakıldığında o gece ekstra üç çıkış daha kullanımdaymış.
Hay una cámara de vigilancia en el entorno de la casa, en el hall de entrada, pero, segun los planos, había otras tres salidas en uso esa noche.
Ama bağışlayıcılığımız tuttu değil mi?
Pero fuimos misericordiosos, ¿ no? Nosotros...
Dışarı çıktığında ne oldu?
¿ Y qué pasó cuando saliste afuera?
Gece 11 ile 1 arasında olduğunu düşünüyoruz. Ancak Trish'in dışarı kaçta çıktığına ya da ne kadar süre baygın kaldığına dair fikri yok.
Creemos que entre las 11 y 1 de la mañana... pero Trish no tiene claro a que hora salió
Uyandığında çıldırdı.
Fue divertido. Cuando se despertó, se asustó.
Sorun çıkmadığı sürece bir şey yapmana gerek yok.
No tienes que hacer nada, a no ser que haya algún problema.
- Paul artık onun bakıcılığını yapamam. - Joe'yu aramaya gidecekmiş.
Paul, no puedo seguir siendo su protectora.
Benim aldığımı da nereden çıkardın?
¿ Qué te hace pensar que fui yo?
Sadece doğu kapısının açıldığını öğrendiğimizde ortaya çıkıp saldıracağız.
Solo nos mostraremos cuando sepamos que la puerta este está abierta.
Yapma ama Violet'cığım.
Por favor, Violet.
Yaşınızdan dolayı bir konuşmanın dışında kalmışlığınız varsa Baudelaireların, kaderlerini belirleyecek bu konuşmaya katılamayarak üst kata çıkarken neler hissettiklerini anlamışsınızdır.
Si alguna vez los excluyeron de una conversación debido a su edad, saben cómo se sintieron los Baudelaire al no poder participar en la conversación que definiría su destino.
Çıktığın an sana onları geri veririm.
- y te los devuelvo en cuanto salgas.
Çıkarlarınızın ne kadar farklı olduğunu veya farklı olup olmadığını resmi veya gayriresmi bir şekilde belirlemem.
No puedo decir, de manera oficial o no oficial, cómo se ven afectados sus intereses.
Üzerine teklifler yağacağını düşünmüştü ama en büyük çıkışı en büyük hayal kırıklığına dönüştü.
Y pensó que le lloverían las ofertas pero su mayor reaparición se volvió su mayor chasco.
Merhaba karıcığım.
Hola, esposa.
1935'te Dangerous filmiyle Oscar'ı kucakladığında ödülün poposunun, eski kocasının kıçını hatırlattığını söylemişti.
Cuando consiguió el premio por Peligrosa en 1935 le dijo a la prensa que su trasero le recordaba al trasero de su primer marido.
Gıkı çıkmadı. Ondan sonra da sevgilimle yatmaya kalktı.
Y luego intentó acostarse con mi novio.
Arka dişlerinizi çıkardığınızda yanaklarınız, daha zarif bir açıyla kıvrılıyor.
Cuando te quitas los de atrás las mejillas se curvan en un ángulo más elegante.
Joan'a haşlamaya çıktığı için ne kadar kötü hissettiğini söyledin mi?
¿ Le dijo a Joan lo mal que lo pasó en The Roast?
Eğlendiğimi, gençliğimin tadını çıkardığımı ve sıranın bana geldiğini görüyorsun. Ama bunu kaldıramıyorsun.
Me viste ahí divirtiéndome, siendo joven y aprovechando mi momento, y no lo soportas.
Şu anki rahatsızlığınız ile bizzat mahkemeye çıkabilecek misiniz?
En su estado, ¿ es capaz de comparecer ante el tribunal? ¿ En persona?
Charles'ın durumu ortaya çıktığında, onunla Jimmy ilgilendi, değil mi?
Cuando la dolencia de Charles apareció, Jimmy cuidó de él, ¿ no?
Gerçeği ortaya çıkarmak adına hastalığımı abarttım.
Exageré los síntomas de mi enfermedad para sonsacar la verdad.
Chuck, biraz daha geriye gitmek istiyorum. Hastalığının ilk ortaya çıktığı zamanlardan konuşalım.
Chuck, quisiera que nos remontáramos un poco en el tiempo y que hablemos de cuando los síntomas aparecieron por primera vez.
Kuzey yolunda gıcıklık yapan bir matkap kafasıyla ilgilenmem gerekiyor.
Tengo una cabeza de perforadora que me está fallando en la 40 Norte y la tengo que revisar. Sí.
Attığın her adımın keyfini çıkar ama beklentilerini düşük tut.
Valore cada paso adelante, pero modere sus expectativas.
Dokuzuncu delikte göletin sıkıntı çıkardığını duydum.
He oído que el agua es complicada en los últimos nueve hoyos.
Sadece yüzümün erimiş titanyumdan çıktığı bölümü gördüğünüzden emin olmak istedim.
Todas cosas que sabéis. Solo quería asegurarme de que veíais la parte en la que mi cara sale de titanio fundido.
Tamam... Hatcher'ın bulunması haberlere çıktığından beri, APB yazılımının indirmesinde artışlar yaşadık, ve daha fazla suç bildirisi almaya başladık.
Bien... desde que el secuestro de Hatcher llegó a las noticias anoche... hemos tenido un pico de descargas de la aplicación de APB, y tenemos un montón de reportes entrando.
Sonra temize çıkacak ve hapisten çıktığı gibi ölen kızın sahnedeki dansını yapacak.
Entonces se demuestra que es inocente y la sacan de la celda para hacer el número de la chica muerta sobre el escenario.
Yeniden düzlüğe çıktığın için senin adına çok sevindim Bob. Bizim başarımızdan birinin faydalanabilmesine de çok mutluyum.
Realmente estoy encantada por ti, Bob, de que le hayas dado la vuelta a todo, y me hace muy feliz que alguien esté consiguiendo el crédito por nuestro éxito.
Çıkardığı sesi duyuyor musun?
¿ Las puedes oír?
Bence inandırıcılığı performansınla geçirirsin.
Creo que uno vende la credibilidad con su actuación.
40 sene önce Kansas'ta kimin senin aciz kıçını yaladığını taktığımı mı sanıyorsun cidden?
¿ Crees que me importa una mierda? ¿ Quién te besó el patético culo en Kansas hace 40 años?
Konuşacak bir filmim olmadığı sürece insan içine çıkamam.
No puedo mostrarme sin tener una película de la que hablar.
Ayrıca onu baştan çıkarmaya çalıştığını da söyledi.
También ha dicho que has intentado seducirlo.
Rus hava sahasından çıktığımız zaman, ülken ihlal...
Una vez que salgamos del espacio aéreo ruso, tu país estará violando...