Ama bu translate French
113,217 parallel translation
Ama bu haksızlık.
c'est pas juste.
Basit küçük bir kural, ama bu evde bu basit kurallar her ţey demektir.
C'est pas grand chose, mais dans cette maison c'est important.
Ama bu iđrençliđi baţýmýzdan defedemeyiz.
On ne peut pas se contenter d'ignorer cette mocheté.
Evet ama bu senin baţýna gelmeyecek.
Mais ça ne t'arrivera pas.
Bunu ben de biliyorum ama bu sana ortaklık vere...
Je sais, mais je peux pas pour autant...
Tebrik ederim Harvey ama bu sefer hangisi?
Eh bien, félicitations, Harvey, mais pour quoi? Louis?
Onlara biraz sert davrandığımı biliyorum ama bu sadece onların olabilecekleri en iyi avukat olmalarını görmek istediğim için.
Je sais que je peux être dur avec eux. Mais seulement pour qu'ils deviennent les meilleurs avocats possibles.
Milyonlar söz konusu değilse büyük şirketler için bu para hiçbir şey değil biliyorum ama burada 50 bin gibi bir para her şeyi değiştirebilir.
En droit corporatif, seuls les millions comptent, mais ici 50 000 $ font toute la différence du monde.
Ama bu sırada kurulla ilgili her şeyi öğrenmem gerek. Çünkü artık o da dahil olduğuna göre bu işi daha başlamadan bitirmek için elinden geleni ardına koymayacağına eminim.
En attendant, je dois connaitre les rouages de cette commission, car elle utilisera tous les sales tours pour terminer
Louis duyarsızmışım gibi düşünme ama bu benim için çok önemli.
Louis, je ne veux pas paraître insensible, mais c'est important pour moi.
Kim olduğunu bilmiyorum ama herkesin bir zayıf noktasının olduğu ya da ahlaksız olduğu bir dünyada yaşamak güzel olmalı. Ama bu durumda ben sadece izin aldım ve yerimi değerli bir avukatla değiştirdim.
Je ne vous connais pas, mais c'est pratique de vivre dans un monde où chacun a un point faible et est véreux, mais dans mon cas, j'ai pris un congé, et me suis fait remplacer
Ama bu sizi pek ilgilendirmiyor gibi çünkü siz kararınızı çoktan vermişsiniz.
Mais vous ne semblez nullement intéressée par ça car vous avez pris votre décision.
Ama bu duruşmanın eski firmam hakkında değil, Bay Ross'un avukat olup olmaması hakkında sanıyordum.
Mais j'avais l'impression que cette audition ne concernait pas mon ancienne société, mais si oui ou non M. Ross devrait être avocat.
- Hiçbir alakası olmaması gerekiyor elbette. Ama bu şirketlerin amacı insanlara yardım etmek değil, para kazanmak.
Cela devrait n'avoir aucune incidence, mais cette compagnie ne se préoccupe pas d'aider les gens.
Harvey eminim sen de farkındasındır ama bu, Jim Reynolds'la yolları ayırmak demek.
Je suis sûre que tu sais déjà ceci... cela voudrait dire lâcher Jim Reynolds.
Ama bu gece başka birisin.
Mais ce soir, vous n'êtes plus vous.
Evet ama bu sadece bizim isyanımız değil.
Oui, mais ce n'est pas notre émeute à nous seules.
Finallerin ve Todd'dan ayrılmanın stresiyle daha çok içmeye başladığını fark etmiştim ama bu kadar kötüleştiğini bilmiyordum.
Elle buvait de plus en plus avec le stress des exams et sa rupture avec Todd, mais je n'imaginais pas à ce point.
Son birkaç gün zor geçti ama bu trajedinin bizi yavaşlatmasına izin veremeyiz.
Je sais que ces deux derniers jours ont été durs, mais ne laissons pas cette tragédie nous ralentir.
Ama bu, adil savaşmamız gerektiği anlamına gelmiyor, değil mi?
Mais cela ne signifie pas qu'on doit se battre à la loyale.
Tamam, filmlerinde de, bu kitapta da böyle duygular, heyecanlar bunlardan söz ediyorsun ama kitapta biraz dağılmışsın.
Bon, dans tes films et dans ce livre aussi beaucoup de sentiments, d'émotions et dans le livre en particulier tout est assez confus.
Bu beyefendiyi tanımıyoruz ama yakışıklı olduğunu inkar edemeyiz.
Nous ne connaissons pas ce monsieur mais ne pouvons pas nier que c'est un bel homme.
Bu sayede bizi burada sorguladılar ama sizi karakola bekliyorlar.
Pour cela ils nous ont interrogés ici mais ils vous attendent au commissariat.
Ama işte, yıllardır gelmediğim bu Istanbul'a geldiğimden beri bu Istanbul'a geldiğimden beri yani Neval'i ilk gördüğümden beri ben varlığını tamamen unuttuğum bir duygunun içimde yeniden canlandığını hissettim.
Mais depuis que je suis à Istanbul je veux dire dans cette Istanbul-Ià depuis quej'ai vu Neval, un sentiment dont j'avais oublié l'existence s'est réanimé en moi.
Ikimiz de bu konuda eşitiz ama yalnız aramızda bir fark var.
On est égaux tous deux en cela il y a juste une petite différence.
Çok iyi bir anlaşma olmadığını biliyorum. Ama elindeki tek anlaşma bu.
Tu t'attendais à mieux, mais... c'est à prendre ou à laisser.
Boţa bir umut olabilir ama sonuçta bu da bir ţeydir.
Un faux espoir, mais, c'est déjà ça.
Ama en kötüsü bu deđil.
Mais ce n'est pas tout.
Herkesin söylediđi sadece bu deđil ama.
Oui, mais c'est pas tout.
Sadece birkaç gün geciktiğinin farkındayım ama ya hamileysen, bu harika olmaz mıydı?
Vous n'avez que quelques jours de retard. Mais un bébé... Ce serait formidable.
Daha yolun başında olduğumuzu biliyorum. Ama zaten bir süredir bu odayı temizlemek istiyordum.
Je sais qu'on n'en est qu'au début, mais je veux ranger cette pièce depuis longtemps.
Evet bunu biliyorum ama sana söylüyorum, dikkatli olmazsak başına bir şey gelebilir. - Eğer şanslıysa bu sadece dava olur.
Oui, je sais, mais comme je t'ai dit, si on n'est pas prudent, quelqu'un va s'en prendre à lui, et il sera chanceux si ce n'est que le poursuivre.
Louis acı içinde olduğunu bildiğimden bu söylediklerini duymazdan geleceğim. Ama işte bu yaptığın bile benim haklı olduğumu gösteriyor. Çünkü bana bu şekilde konuşabiliyorsan Tanrı o avukatların yardımcısı olsun.
Louis, je vais laisser passer ça, car je sais que tu es blessé, mais c'est pour ça que j'ai raison, car si tu peux me parler comme ça, que Dieu aide ces associés.
Rachel bu harika bir haber ama Louis bundan gerçekten vazgeçecek mi yani?
Rachel, c'est super, mais tu es en train de me dire que Louis est vraiment prêt à passer la main?
Bu konu üzerinde düşüneceğini söyledi. Ama sonrasında bir şey söylemedi ve söyleyeceğinden de şüpheliyim.
Il m'a dit qu'il y penserait, mais il ne m'a encore rien dit et je ne sais pas si je l'aurai.
Bunu biliyorum ve her daim minnettar olacağım ama sana bu şekilde daha iyi olduğunu söylüyorum, çünkü -
Je sais, et je t'en serai toujours reconnaissant, mais c'est mieux comme ça, car...
- Sen öne çıkmadan önce beraber son bir davada çalışmak istediğini anladım..... ama belli ki sen öne çıkmaya hazır değilsin, bu yüzden bu firma tamamen yok olmadan önce ücretsiz davalarımı almaya karar verdim.
- J'ai compris que tu avais dit que tu voulais une dernière affaire ensemble avant de prendre les rennes, mais tu n'es clairement pas prêt à prendre les rennes, Donc je vais prendre mes affaires pro Bono Avant que cet endroit n'existe plus.
Ama belki de bu gece hanımlar gecesidir.
Si c'est pas une soirée gonzesses.
Alabilir ama sen bu yüzden almadın.
Il peut. Mais il ne l'a pas fait.
Ama artık öğrendiğime göre bu işi burada bitirmeliyiz. - Oldu canım.
Et en le sachant, j'arrête là.
Samimiyetinizden şüphem yok Bay Rowe, ama sizi kandırmış olması bu kurulu da kandırabileceği anlamına gelmez.
Bien que je vous crois, M. Rowe, le fait qu'il ait pu vous berner ne signifie pas qu'il peut berner ce comité.
Kusura bakmayın ama sizin için nefesimi boşa harcamaktan sıkıldım çünkü bu duruşmanın amacı Mike Ross'un değişip değişmediğini belirlemek.
Avec tout mon respect, Madame, j'en ai assez de gaspiller ma salive avec vous parce que le but de cette audition était de déterminer si Mike Ross s'était amendé.
Ama unutma bir öncekinde geç kalmak hoşuna gitmemişti bu sefer hiç de geç değil.
Souvenez-vous, vous n'avez pas aimé être en retard la dernière fois. Ne le soyez pas cette fois.
Evet bu gerçekten üzücü ama benim de elim kolum bağlı.
Oui et je suis vraiment navrée, mais j'ai les mains liées.
Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama bence bu işi aceleye getiriyorsun.
- Je comprends ce que tu fais, mais tu te précipites.
Çok güzel bir sloganmış Harvey ama gerçekte ne demek bu?
C'est un super slogan, Harvey, mais qu'est-ce que ça veut dire?
Caputo'yu suçlayacaksanız buyurun. Ama bence asıl sorun bu çatlak karıların bir silahı olması.
Blâmez Caputo, si vous voulez, mais le problème, c'est que ces allumées ont un flingue.
Evet ama bence şehir ona karşı bu kadar çabuk güvenmemeli.
La ville ne devrait pas lui accorder sa confiance trop rapidement.
Sonsuza deği bilmem, ama belki bu sabah için kalabiliriz.
Pour toujours, je ne sais pas, mais peut-être pouvons-nous nous contenter de ce matin?
Bu Amerikalılar kendilerine vatansever diyorlar ama hepsi birer hain gibi ölecek.
Ces Américains... se prétendent patriotes, mais mourront comme des traîtres.
Yaptığımız işi seviyorum ama bazen bu gemiden çıkmak istiyorum.
J'aime ce que l'on fait. Mais des fois, j'aimerais m'échapper du vaisseau.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32
ama bu imkânsız 18
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32