Ama bu gerçek translate French
1,381 parallel translation
Ama bu gerçek tamam mı?
Ça va se faire.
Sorunun bu ama bu gerçek bir soru değil, öyleyse ne fark eder?
Ce n'est pas une vraie question, c'est quoi l'intêret?
Yalancı, benimki beşinci sınıftayken başlamıştı. İmkansız Ama bu gerçek
Menteur, j'en avais en 5ème pas du tout c'est la vérité
Ama bu gerçek.
Ce sont les faits.
Ama bu gerçek gibi hissettiriyor. Anlıyor musun?
Mais tout ça, c'est tellement vrai, tu sais?
Salak espriler yok, ama bu gerçek düğün için geçerli sanıyordum.
Pas de blagues idiotes. Mais pour le vrai mariage.
Bilemezsin. Ama bu gerçek.
Je n'en ai pas, tu dois me croire.
Ama bu gerçek bir haber!
Mais ce sont de vrais infos!
Tabi, var. Ama bu gerçek bir iş.
C'est un vrai coup.
İnkâr ediyor, ama bu gerçek.
Elle l'a nié, mais c'était la vérité.
Ama bütün bu rahibelik işinin aslında gerçek duygularını inkar etmenin bir yolu olduğundan eminim. Anlaşılabilir.
Cette histoire de bonne sœur, c'est une manière de nier ses sentiments.
Bu gerçek... Siz bunun daha önemli olduğunu söylediniz, ama değil.
Vous venez de dire que c'était le plus important
Bu, omuzlarından büyük bir yük kalktığı hissi. Ama Amerikanları gerçek özgürleştiricileri olarak karşılamıyorlar.
C'est comme si on leur enlevait un lourd fardeau de leurs épaules, mais ils n'accueillent pas les Américains comme des vrais libérateurs.
Bunca zamandır sana hep yalan söylüyordum... gerçekten ama bu sadece gerçek.
Je t'ai menti tout ce temps... Vraiment... mais ça n'est rien d'autre que la vérité.
İnanılmaz ; ama gerçek bu.
Je n'y crois pas! Je ne vous blâme pas, mais c'est la vérité...
Zor bir gerçek bu ama tek bir ses olmalı.
- Oui.
Ama bu sefer arkadaşım, bu gerçek.
Cette fois, mon cher, ce n'est pas du chiqué.
Bu kadar iyi bir gözlemcisin. Ama beş yıl boyunca kız kardeşimle evli kalmana rağmen gerçek kimliğinden şüphelenmedin.
Tout observateur que vous êtes, vous avez été marié 5 ans avec ma sœur sans vous douter de qui elle était.
Ama gerçek şu ki aklından geçen tek şey şu oluyor... "Bu gerçekten b. ktan bir şey."
Mais la vérité, c'est que la seule chose qui te traverse vraiment l'esprit, c'est... ça craint.
Gerçi bu durumu resmen açıklamamışlardı ama gerçek duygularını gösteren olaylar yaşanmıştı.
Bien qu'aucune n'ait abordé le sujet, elles n'avaient pas caché leurs sentiments. Maman, tu détruis notre fort.
Melek gibiyim. Gerçek bir melek gibiyim ama bu hiç işimi görmüyor.
Je suis un saint, un vrai saint, et ça ne me rapporte rien du tout.
Kurgusal olabilir ama bu mermi lanet oldukça gerçek görünüyordu olabilir.
Oui, eh bien, ces balles me semblaient très réelles.
Bu ölüm şey çok gerçek olmayabilir, ama benim için.
La mort ne te semble pas réelle, mais elle l'est pour moi.
Bu Mea Culpa oyun gerçek eğlence ve tüm, ama biz hiçbir şeyi çözmeyecek değildir.
Ce jeu de mea culpa est sympa, mais on ne résoudra rien.
Ama gerçek şu ki, bu yeteneğine rağmen sen tek kişisin..
Mais la vérité, c'est que, malgré vos capacités, vous n'êtes qu'un homme...
Bunu söylemek hoşuma gitmiyor... ama gerçek bu ve insanlar böyledir.
Et ça ne me fait pas plaisir de devoir vous dire ça, mais c'est la vérité, c'est comme ça que sont les humains.
Belden aşağı vurduğum için üzgünüm ama gerçek bu.
Je suis désolée de te le dire comme ça, mais c'est la réalité
- Hayır. Anlamam 15 yılımı aldı ama gerçek bu.
Ca m'a pris 15 ans pour m'en rendre compte, mais c'est la vérité
Ama gerçek bu.
Mais c'est vrai.
Bak, seninle olmaktan ben de memnunum. Ama gerçek Haley yoldan çıkarttığım bu enkaz değil. Senin değiştiğini görmek istemiyorum.
Ecoute, j'aime être avec toi, mais avec la vraie Haley, celle pour qui j'ai eu le coup de foudre.
Hayatından çıkarılmış olmam talihsizlik ama gerçek şu ki hayatından çıkarıldım ve bu değişmeyecek.
C'est dommage que j'ai été coupé de sa vie, mais le fait est là, j'ai été coupé de sa vie! Et ça ne va pas changer!
Biliyorum inanması zor ama yemin ederim bu gerçek.
Je sais que c'est dur à croire, mais, je te le jure, c'est la vérité.
Bakın, göçmenlerin zamanının bu kadar boktan olması çok kötü, ama acı gerçek şu ki eğer hepsini bizim zamanımıza kabul edersek, bizim zamanımızı da boktanlaştıracaklar.
Ecoutez, ça craint que l'époque des immigrants soit si merdique, mais la triste vérité est que si nous les laissons tous revenir à notre époque, ça va rendre notre époque aussi merdique que la leur.
Kabul, bu heyecan verici bir deney, ama onun gerçek bir uzaylı olduğundan emin değiliz.
D'accord, c'est une expérience génétique extraordinaire mais nous ne savons même pas s'il est réellement extraterrestre.
Ama gerçek bu.
Mais c'est la vérité.
Ama bu, çoktan yenilmiş olan bir düşmandan kaçmak değil midir? Asla gerçek bir samuray lideri olamayacaksınız ve üstelik zavallı, işe yaramaz bir köye çektirmiş olduğunuz ızdırap...
Pour d'honorables samouraïs, perdre son temps sur un si petit village n'aurait aucun intérêt.
Oh, bu gerçek bilet ama siz yanlış giriştesiniz.
Pas pour cette entrée. Vous êtes de l'autre côté.
Ama dediklerimi unutmayın, eğer bu adam asılırsa, Mangal Pandey... işte o zaman gerçek isyan başlayacaktır.
Mais comprenez bien, si vous pendez cet homme,
Bu hayali dış düşmanı yaratırken genelde kendimizi için bir düşman yaratırız sonra o, ego için gerçek bir tehlike olur. Ama aslında onu da ego yaratmıştır.
In creating this imaginary external enemy, it usually made a real enemy for ourselves, and that becomes a real danger to the ego, but that s also the ego s creation.
Üzgünüm, ama gerçek bu.
Désolé, c'est la vérité.
- Tamam, tamam. - Kaba olmak istemem ama gerçek bu.
Je ne veux pas être grossier, mais c'est vrai.
Ama bu konuda gerçek olan bir şey yok.
Ouais, mais la vérité n'est pas ici.
- Biliyorum. Ama hiç gerçek, canli, yetiskin bir erkek arkadasim olmadi o yüzden bu sözcügü sik sik kullanacagim.
Je sais, mais n'en ayant jamais eu un adulte, à demeure, je vais user et abuser du mot.
Pekâlâ dinleyin. Bu dünyada çok yeni olduğunuzu biliyorum ama burada geçerli olan tek bir gerçek vardır.
Je sais que c'est nouveau, d'être humain, mais il y a une vérité universelle :
İşte, detayları bilmiyorum, ama Lena'yı iyi tanıyorum ve böyle söylediğine göre bu gerçek olmalı.
Je ne connais pas les détails, mais je connais Lena, et pour qu'elle dise ça, ça veut dire que... Que ce doit être vrai.
Gerçek adım Sharon ama bu isimden nefret ediyorum ve ayrıca George benim daha çok'Lola'gibi göründüğümü söyledi.
Mon vrai nom, c'est Sharon, mais je déteste Sharon. Et George dit que Lola me va mieux.
Ama iki ünlü sanat eksperi... gerçek olduğunu söyledi, siz nasıl bu kadar eminsiniz?
Comment pouvez-vous en être sûr alors que 2 autres experts l'ont authentifié?
Bu sana biraz garip gelebilir ama... hayır, hayır, hayır! Gerçek şu ki, Elizabeth şu anda burada ve bizimle.
Ça va vous sembler très étrange, mais... je vous assure qu'elle est là, avec nous.
Ama nihaî sonuç, planın gerçek özelliği korkuydu. Korku, bu hükümetin en büyük aracı haline geldi. Bu arada, başbakan tarafından oluşturulmuş yeni pozisyonlara politikacılarımız sonunda atandı.
Mais le résultat final, tout le génie de ce plan, c'était la peur... devenue outil de gouvernement et moyen pour notre homme d'être nommé au poste nouvellement créé de Haut Chancelier.
Ama bu hüzünlü, sıkıcı ve gerçek insanlar türünden.
La mienne dit le morne et triste lot des gens normaux.
Ama bu onun gerçek annesi!
Oui, mais elle, c'est sa vraie mère.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23