Ağlıyor translate French
2,156 parallel translation
Çocuk ağlıyor.
Le gamin hurle.
Ağlıyor musun?
Tu pleures?
- Ağlıyor musun?
- Tu pleures?
İçin kan ağlıyor.
C'est dans ton sang.
- Ağlıyor muydum? Evet!
- Comme un petit bébé.
İşte, Bay direnişçi. Ağlıyor diye onu eve geri aldım.
Dit celui qui m'a suppliée à genoux de le reprendre.
- Hayır, herkes ağlaya... - Kesiyor muyuz, ağlıyor muyuz?
On coupe ou on chiale?
Ellerin parçalandığında ağlıyor muydun?
Tu pleurais quand tes mains ont explosé?
Ağlıyor musun?
- T'es en train de chialer?
Onu sevdiği için mi yoksa bir malikane kaybettiği için mi ağlıyor?
Elle pleure parce qu'elle l'aimait ou parce qu'elle a perdu un manoir?
Ağlıyor musun?
Tu chiales?
Sonra saat 11'de ağlıyor ve...
Et alors dès 11 heures il crie et...
Sizce bu adam, kızından ayrılacağı için mi ağlıyor? Hayır...
Croyez-vous qu'il pleure parce qu'il doit laisser sa fille partir?
Gökler mi ağlıyor?
Les larmes des cieux...
Ne zaman kadıncağızın aklına gelsen hüngür hüngür ağlıyor.
Quand elle pense à toi, elle pleure.
Conner neden ağlıyor?
Pourquoi Conner pleure?
Ağlıyor muydun?
As-tu pleuré?
- Harika, şimdi de bebek ağlıyor.
Super, le bébé pleure.
Ağlıyor mu?
Il pleure?
Ama, kalbim hâlâ, bunca yıldan sonra geride bırakacaklarım için kan ağlıyor.
Pourtant, mon cœur saigne à l'idée de tout ce que je laisse ici, après tant d'années.
Ve inan bana, bu iş nasıl biterse bitsin,... haftaya beraber Paris'te olacağız. Sen de arkadaşlarının omzunda ağlıyor olacaksın.
Croyez-moi, quoi qu'il arrive, on sera à Paris la semaine prochaine pendant que vos copines vous consoleront.
Gökyüzü Ruhları ağlıyor!
Les esprits pleurent.
Annenizin gözü yaşlı, hüngür hüngür ağlıyor kadın! Komşularınızın kolları arasında!
Votre mère pleure dans les bras des voisines.
"Evladıııım!" diye ağlıyor! "Evimin direğiiii!" diye ağlıyor!
Elle pleure pour son fils, le pilier de sa maison.
Babanız da ağlıyor. Göstermiyor kimseye ama geçmiş bir köşeye, içine içine ağlıyor adam!
Votre père est dans un coin, il ne le montre pas mais il pleure.
Ananız, babanız niye ağlıyor? He?
Pourquoi vos parents pleureront?
Ağlıyor musun? Ya ağlamıyorum ama...
Maman, tu pleures?
Ağlıyor musun?
Vous pleurez?
- Ağlıyor musun? - Biraz
- Tu pleures?
Bunu bilmek üzücü Arkadaki adam içerde ağlıyor.
C'est dommage de savoir que la sirène mâle est triste.
Yatağımıza girince, Sierra ağlıyor.
Quand on va dans les cocons, Sierra pleure.
Sierra ağlıyor.
Sierra pleure.
Biri ağlıyor.
Quelqu'un pleure.
Ağlıyor.
Elle pleure.
- Çok az ağlıyor.
- Elle ne pleure pratiquement jamais.
Lily, geri onun yüzüne ağlıyor mu? Maalesef, evet.
- Malheureusement.
Neden herkes ağlıyor?
Pourquoi pleurez-vous?
Ağlıyor musun?
Ils sont secs.
Ne yapacağım? Ağlıyor baba.
Elle pleure!
Birisi ağlıyor. Çok büyük bir acı hissediyorum.
Quelqu'un pleure, comme submergé par la douleur.
Ona ne yaptın bilmiyorum ama kızım içeride gözlerini kör edercesine ağlıyor.
J'ignore ce que tu lui as fait, mais ma fille est en sanglots.
Birkaç gay herif benim için ağlıyor.
Un couple d'homos a pleuré.
Tırsmıştım. Bir herif bebek ve tırsmak hakkında mı ağlıyor?
Pleurer à cause d'une poule et d'un bébé?
İçim kan ağlıyor.
- Je suis mort de l'intérieur.
Sonrasında hatırladığım tek şey oturmuş ağlıyor, bana çılgınca laflar sayıyordu... Onu nasıl kontrol etmeye çalışıyormuşum ona saygı duymuyormuşum bu insanların güvenini kazanmak için ne kadar çok çalışmış şimdi giderse insanlar onun yeni sömürgecilerden olduğunu düşünecekmiş benim gibi.
Puis elle a dévalé à travers un champ, en me criant dessus... des absurdités... que j'essaye de la contrôler, que je ne la respecte pas, du fait qu'elle a travaillé dur pour gagner la confiance de ces gens
Sonra daha yüksek sesle ağlıyor ve parmaklığı sarsıyorsun.
Alors tu pleures plus fort et tu secoues les barreaux du berceau.
Ağlıyor muydun?
Tu as pleuré?
Ağlıyor musun?
T'es blonde?
Kim ağlıyor?
Qui pleure?
- Söylesene ağlıyor musun?
Tu pleures.
"Memleket sağolsun!" diye ağlıyor annen!
Elle dit vive mon pays.