Belki değil translate French
3,415 parallel translation
Belki bilinçaltı, belki değil ama, sert davranıyorsun.
Peut-être est-ce inconscient peut-être pas, mais tu es dur avec elle.
neden beni istemiyorsunuz prenses o hizmetçi değil, seni aptal... belki diğeri ne yaptığını biliyordur, Huh..!
Pourquoi la servante m'en veut-elle? Ce n'est pas la servante, idiot. Peut-être que l'autre aurait su quoi faire.
Benzerlik çok fazla değil ama belki bir şeyler canlandırabilir.
La ressemblance est vague, mais ça peut aider à susciter un souvenir.
Belki şimdi, ama devre arası kendinizi dans eden salaklar konumuna düşürdükten sonra değil.
Peut-être, mais plus après votre stupide danse du show de la mi-temps.
Belki de bu senin fikrin bile değil.
C'était peut-être même pas votre idée.
Belki şimdi değil, ama yakında.
Peut être pas maintenant, mais bientôt.
Belki tam bir milyon değil.
Peut-être pas tout à fait un million.
Belki bu dünya çocuklara göre değil artık.
C'est sûrement plus un monde pour les enfants
Ne olacağı belli değil ki. Oradan çıkamayacağım belki de.
Il se peut même que je ne m'en sorte pas...
Belki de değil.
Pas sûr.
Belki buradan değil ama zincirin aşağısında bir yerlerden.
Peut-être pas quelqu'un d'ici, mais en aval.
Yani, belki de düşüp, kafasını vurmuştur, değil mi?
Elle a pu tomber et se cogner la tête, non?
Belki ama o bir suçluya verilen ikinci şanstan dolayı öldürülen ilk kişi değil.
Peut être, mais elle ne serait pas la première personne a se faire tuer parce qu'elle a voulu donner une seconde chance à un criminel.
Bak, böyle konular pek umurumda değil ama bu çok büyük para. Belki bütün paran?
Je ne veux pas spéculer sur de tels sujets, mais c'est pas mal de fric.
Belki de burada tek başına yaşadığındandır. Hiç arkadaşı yok, değil mi?
- C'est peut-être de vivre tout seul.
Belki geleneksel değil ama çok şık bir hareket.
C'est certes peu orthodoxe, mais c'est d'une telle classe!
Evet, belki gerçek bir popülarite eleştirisi olarak sonuçlanmadı ama umurumda değil.
Donc voilà, la vérité n'a pas donné lieu à un exposé cassant sur la popularité, mais peu m'importe.
- Belki. Belki de değil.
- Peut-être... peut-être pas.
Belki dünyanın en büyük veya en moderni değil ama sembolik bir yer işte. Onu görmeyi isteyerek büyüdüm.
C'est pas le plus grand du monde, ou le plus moderne, mais il est emblématique, et c'est mon rêve de le voir.
- İspanya? - Evet. Sen belki orada flamengo dansçısı olabilirsin, kulağında çiçekle değil mi?
Tu pourrais être... danseuse de flamenco avec une fleur sur l'oreille.
Belki de o kadar çok beklememiz gerekmez, değil mi?
On n'aura pas à attendre bien longtemps.
Belki ama uzun süre için değil.
Peut-être, mais pas avant longtemps.
Belki, beklediğiniz gibi değil ama... Hala sizin çocuğunuz.
Peut-être pas celle dont vous réviez, mais.... c'est toujours le votre.
Bunu biliyorsun. - Belki şimdi değil. Ama yakın zamanda.
- Peut-être pas maintenant, maintenant mais dans un futur rapproché.
Belki Bay Walker ve Bay Wandell benden daha zengin, Olivia'ya benim alamayacağım güzel şeyleri alabilirler, ama... seçtikleri yaşam şekli, bu benim değer yargılarımla örtüşmüyor ve kız kardeşiminde içinde yetişmesini istediğim bir tarz değil.
Peut-être que MM. Walker et Wandell ont plus d'argent que moi et qu'ils peuvent lui offrir des choses que je ne pourrai pas. Mais la vie qu'ils ont choisie, n'est pas faite des valeurs auxquelles je crois. Et avec lesquelles ma sœur doit grandir.
Belki gelir. Çok geç değil.
Il n'est pas tard.
Belki 300 trilyon değildir ama kesinlikle trilyonersin, değil mi?
Et bien peut être pas Trente, mais tu es millionaire n'est ce pas?
Belki çok hoş değil, ama köpek kadar sadıktır.
Pas aussi joli, mais aussi fidèle qu'un corniaud.
Dinle, emlak piyasası şu aralar pek iç açıcı değil... Ama umuyoruz ki belki de - çevre biraz etkili olur ve...
Je sais que le marché immobilier sort à peine de son marasme, mais on espérait que peut-être ce quartier
Ben olsam ona fikir değil, sorun derdim. Evet, belki de sorun budur, Kara.
Peut-être bien.
O depremin ne kadar büyük olduğunu gördüğüm zaman, ehh... Ben belki değiştirile bilirim, Ama sen değil.
et bien... mais toi tu ne l'es pas.
Belki her küçük kız değil.
Peut-être pas toutes.
Belki de bunu hırsızlık için değil, intilkam için yapmıştır.
Donc peut-être que son motif était la revanche et non le vol.
"Hayır, Warwick, aynı şey değil." diyeceksiniz belki.
Vous pensez, " Rien à voir.
d Belki seni sevmedim d d sevebileceğim kadar sık değil d
♪ Maybe I didn t love you ♪ ♪ quite as often as I could have ♪
Hayır, tamam. Belki sana göre değil.
Non, il te faut autre chose.
Jenny belki Vanessa'dan haberdardır diye düşünüyorsun değil mi?
Tu penses que Jenny l'a peut être entendu de Vanessa?
Belki bugün değil, yarın da değil.
Pas tout de suite. Pas même bientôt.
Belki de gerçekten tatmin olmuştur, değil mi ama?
Ou alors, elle prend vraiment son pied.
Belki ona bir orgazm yaşatmak istedin ya da onu geri kazanmak istedin, her neyse... Ama bu yaptığın iyi bir şey değil Ray, ikiniz için de iyi değil.
Tu voulais peut-être la faire jouir ou la récupérer, mais il ne faut pas.
Belki de sorun benden değil de senden kaynaklanıyordur.
Ce n'est peut-être pas moi le problème. C'est peut-être toi.
Senin köpeğin değil belki ama senin problemin.
Ce n'est pas votre chien... mais il est votre problème.
Belki ana bağlantı noktasından benimle senkronize olursan daha hızlı olabilir. Dediğimi anlıyorsun değil mi?
Moins si vous m'aidez depuis le pont.
D.E.A. Ajanı, muhabir, belki. Dinle, bu hiç önemli değil.
Officier des Stups, journaliste.
Belki mesele içtiği an değil, golf arabasına bindiğinde alkolün metabolizmasında olup olmadığıydı.
Eh bien, peut-être que le moment important n'est pas quand il a bu mais si l'alcool était dans son système au moment ou il était dans la voiture de golf.
Belki öyle, belki de değil.
- Peut-être, peut-être pas.
Bizim şirketin yaptığı iş bu değil. Belki de bu işe girmeliyiz.
Ma société ne fait pas ça, mais on va y penser.
Senin değil o. Birisi onu bırakmış, belki sonra yiyecektir.
On l'a laissé pour le manger plus tard.
- Ne? Belki birisi elimizde ama bu Bartley değil.
- Ce n'est pas lui.
Belki de zihin kontrolü yeterlidir, değil mi?
C'est un contrôle de l'esprit non?
Belki sen özel değil de sapıksındır.
Au lieu d'être spécial, t'es peut-être juste un taré.
belki değildir 19
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75