Benim değil translate French
26,223 parallel translation
Çünkü onlar benim değil.
parce que ce ne sont pas les miens.
O benim değil.
Ce n'est pas à moi.
Onun kelimeleri, benim değil.
Ce sont ses mots, pas les miens.
- Bu senin suçun, benim değil.
C'est de votre faute, pas la mienne.
Sadece benim değil. Rachel'ın da düğünü.
C'est aussi le mariage de Rachel, pas que le mien.
Bu senin savaşın. Benim değil.
C'est votre bataille, pas la mienne.
- Aslında benim değil ama evet.
Ce n'est pas la mienne, mais oui.
Hep laboratuvarda bulaşır diye düşünürdüm. Gece yarısı, benim tarafımda olması gereken iki kişi tarafından parkın tekinde değil.
J'ai toujours pensé que je serais infecté au labo, pas au coeur d'un parc en pleine nuit par deux personnes qui sont sensés être dans mon camp.
Çünkü bu akşam benim evdeki şeye hazır olacaksın değil mi?
Car tu viens chez moi ce soir n'est-ce pas?
Benim kadar güçlü değil ki.
Il n'est pas plus puissant que je ne le suis.
- Umrumda değil. - Benim umrumda.
- Je m'en fous.
Benim için değil.
Pas pour moi. Dr.
Hâlâ benim sigortamdasın biliyorsun değil mi?
Tu sais que tu es toujours sous ma mutuelle?
Onu gören sensin. Bu benim problemim değil.
C'est toi qui l'a vue, et ce n'est pas mon problème.
Benim ne istediğimle alakalı değil ama işler...
Ça n'a rien à voir avec mes vœux, mais mon devoir...
Daha değil, bu benim hatam. Terfi alma şansını kaybettim.
Pas encore, et c'est ma faute, j'ai manqué une chance d'être promu.
Hayır, bu benim ilgilenmem gereken bir mesele. Başkasının değil.
Les affaires, c'est ma croix à porter, celle de personne d'autre.
Hepsi benim olacak, değil mi Compeyson?
Tout me reviendra à nouveau, n'est-ce pas, Compeyson?
Ayrıca NZT'nin yan etkilerine karşı bağışıklığı olan tek benim, değil mi?
Et le fait est, que je suis le seul qui est immunisé contre les effets secondaires du NZT, non?
Benim teorime göre, soygunu her kim yaptıysa bakteriyi de o yaydı, değil mi?
Donc ma théorie est que qui que ce soit qui a réalisé le casse a semé la bactérie, d'accord?
Benim hayatımı kurtaran küçük... koruyucu meleğim de değil.
Ce n'est pas mon petit ange gardien qui a sauvé ma vie.
Benim ağızımdan çıkması çok delice hissettirdi. Değil mi?
Ça fait bizarre sorti de ma bouche, pas vrai?
Benim sorunum değil.
Pas mon problème.
Siz benim avukatım değil misiniz?
Attendez, vous n'êtes pas mon avocat?
Tapuda benim adım yazarken değil.
Avec mon nom sur l'acte, c'est non.
Eh. Burası benim pek kullandığım bir alan değil.
Ce n'est pas comme si j'utilisais beaucoup cet espace de toutes façons.
Benim sorunum değil.
Ce n'est pas mon problème.
- Benim sayemde değil.
Je n'y suis pour rien.
Doktoru olarak bu benim işim değil.
En tant que son médecin, ce n'est pas mon travail.
Hayır, bu benim tercihim değil.
Non, je ne choisis pas.
O kız benim ablam değil.
Cette fille... Elle n'est pas ma grande sœur.
Ya sorun Oleg'in yüzücülerinde degil de benim havuzumdaysa?
Enfin, si c'était pas les nageurs d'Oleg? Mais ma piscine, le problème.
Benim yaptıklarım yüzünden içeride değil, senin yaptıkların yüzünden içeride.
Il n'est pas ici à cause de ce que j'ai fait. Il est ici à cause de ce que vous avez fait.
Bu sadece benim için değil tamam mı?
Ce n'est pas juste pour moi, d'accord?
Benim için değil, babam için.
Ce n'est pas pour moi. C'est pour mon père.
O zaman benim davamı düşürmemiz gerekiyor çünkü Donna'nın babası umurlarında değil.
On doit faire en sorte que mon affaire soit classée, puisque dans ce cas, ils ne s'intéresseront plus au père de Donna.
Gerçi, Mike'ı benim yerime seçtiğinden artık benim için sorun değil.
Puisque tu l'as choisi, ce n'est plus mon problème.
Evet, yok ama bunu elde etmek benim için çok zor değil.
Non, mais ce ne devrait pas être trop dur pour moi de l'avoir.
- Tanık ifade vermek zorunda değil çünkü benim eşim.
Le témoin n'a pas à témoigner, car c'est ma femme.
- Bu benim sorunum değil.
Pas mon problème.
Ve benim tanıdığım Harvey öyle bir insan değil.
Et le Harvey que je connais n'est pas ce genre de personne.
- Çünkü benim işim o değil.
- Ce n'est pas mon boulot.
Burada mevzu, benim avukat olup olmamam ya da onun hayatımı mahvetmesi ya da burada söylediğin saçmalıklar değil.
Ce n'est pas mon avenir d'avocate ni qu'il ruine ma vie, ou n'importe quoi dont tu parles.
Bu düğünün ayarlandığı şekliyle gitmemesi için bir milyon tane neden var ve benim bunlarla bir sorunum yok ama beni gelinlikle görme uğursuzluğu bu nedenlerden biri değil.
Il y a un million de choses dans ce mariage qui ne se passent pas comme prévu, et ça me va, mais je ne vais pas tout ruiner en te laissant me voir dans ma robe.
Benim kızım iş için kullanılacak bir eşya değil.
Ma fille n'est pas une marchandise que l'on peut utiliser dans une négociation d'affaires.
Babamla benim aram kötü değil. Her gün konuşuyoruz.
Mon père, je lui parle tous les jours.
Senin değil, benim sorunum. Kendini denize attığın anda benim sorunum oldu.
Vous en avez fait mon problème quand vous avez plongé dans l'océan.
- Hayır benim gibi değil.
Non, pas comme moi.
Bu benim bildiğim dünya değil.
C'est que... je n'ai pas l'habitude de ça.
Ne yapabilirim ki? Benim elimde olan bir şey değil.
Qu'est-ce que je peux faire?
Ben başka bir yerde çalışıyorum, bu benim işim değil.
C'est pas mon boulot.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56