Bunu yapmak zorundayım translate French
427 parallel translation
Bunu yapmak zorundayım, Charlie... Benim ne yaptığımı bildikten sonra...
Je suis obligé de faire ça... vu ce que tu sais sur moi.
Üzgünüm Esther. Bunu yapmak zorundayım.
Désolé, Esther, mais il le faut.
Bunu yapmak zorundayım.
Je n'ai pas le choix.
Bunu yapmak zorundayım.
J'en suis responsable.
Çocukları nehrin karşında babaannelerinin yanına götürüyorum. Saat 08.30'da ofiste olacağım ama bunu yapmak zorundayım.
Je vous avoue que j'éloigne mes enfants d'ici.
- Bunu yapmak zorundayım Grune.
- Je dois le faire.
Bunu yapmak zorundayım.
" je dois le faire.
Ama bunu yapmak zorundayım.
Mais je dois le faire.
Bunu yapmak zorundayım çünkü yapmak zorundayım.
Je dois le faire... - parce qu'il le faut. - Je vois.
Bunu yapmak zorundayım.
Je dois le faire.
Bunu yapmak zorundayım.
Je sais. Attends.
Bunu yapmak zorundayım, genç bayan.
Je dois le faire.
Bunu yapmak zorundayım.
Oui, madame.
Bunu yapmak zorundayım Sam.
Il faut que je le fasse.
" Ama doğru olduğunu bildiğim şey için bunu yapmak zorundayım.
Je la crains terriblement.
Beni bağışlayın, işim gereği bunu yapmak zorundayım.
Veuillez m'excuser, mais c'est mon métier.
Neden bunu yapmak zorundayım?
Je ne comprends pas du tout, pour quelle raison est-ce que je devrais...
Bunu yapmak zorundayım.
Il le fallait.
Bunu yapmak zorundayım. Tıpkı diğerleri gibi.
Je dois y travailler, comme tout le monde.
Ama köşeye sıkışmış durumdayım, bunu yapmak zorundayım.
Mais je me suis enfermé dans un rôle et je dois le tenir.
Bunu yapmak zorundayım.
J'ai quelque chose à faire.
Bunu yapmak zorundayım Stephen.
Il faut que je le fasse.
Bunu yapmak zorundayım.
Il faut que je le fasse.
Bunu yapmak zorundayım.
Il faut que je réponde.
- bunu yapmak zorundayım.
Nous devons l'aider!
Bunu yapmak zorundayım. Bu bir onur meselesi.
- C'est une affaire d'honneur.
Böyle düşünmüyorum, ama bunu yapmak zorundayım.
Moi non, Hutch. Mais j'ai un avis minoritaire.
Bay Thurman, efendim bunu yapmaktan nefret ediyorum ama korkarım ki bunu yapmak zorundayım.
Je n'aime pas avoir à faire ça, votre Honneur... Mais il le faut.
Pearl'ın hatırına bunu yapmak zorundayım.
Et pour Pearl, je dois le faire.
Ama bunu yapmak zorundayım.
Mais il faut que je le fasse.
Bunu yapmak zorundayım.
C'est ce que je dois faire.
Bunu yapmak zorundayım, Lila.
Je dois le faire, Lila.
Bunu yapmak zorundayım.
Je fais ce que j'ai à faire.
Birlikte olalım. Bunu yapmak zorundayız.
Il faut qu'on reste ensemble.
Ama bunu yapmak zorundayım.
Mais il le faut.
Bunu yapmak hoşuma gitmiyor, ama size bir şey daha sormak zorundayım.
Malheureusement, j'ai encore une question.
Galiba bunu yapmak zorundayım, Bay Blaisdell.
Il faudra bien.
Biliyor musun... Kör adam sopasız kalınca belki zorlanacak..... ama yine de... bunu Tsuru için yapmak zorundayım.
Vous savez... un aveugle est perdu sans sa canne... mais en réalité... je serais moi aussi perdu sans ma Tsuru.
Biliyorum, bunu yapmamalıyım. Ama yapmak zorundayım.
Je ne devrais pas faire ça, je le fais quand même.
Bunu yapmak için de, mevcut en iyi adamımı kullanmak zorundayım.
Pour ce faire, je suis obligé de me débrouiller avec mes meilleurs hommes.
Tatlım, sana kaç kere söylemek zorundayım bunu yapmak istiyorsan... kol düğmelerini çıkar diye.
Combien de fois devrai-je répéter que si tu veux le faire, c'est sans les boutons de manchette.
Ben sadece "bunu" yapmak zorundayım istediğimi almak için.
Et il a suffi que je fasse ça... pour que tu replonges.
Bak, bunu daha önce bende yapmadım, ama yapmak zorundayız.
Je n'ai jamais fait ça non plus, mais il faut le faire.
- Bunu yapmak zorunda değilsin. - Zorundayım.
- T'es pas obligé d'y aller.
Bunu yapmak için de, Phil'in katilini bulmak zorundayım.
Et pour ça, je dois trouver le meurtrier de Phil.
Bunu yapmak zorundayım.
Il le faut.
Bunu yapmak istemediğini söyledi ama sen ısrar ettin. Seni çok sevmeme rağmen, Kane, gitmeni istemek zorundayım.
Il a dit qu'il ne voulait pas mais tu as insisté et même si je t'aime bien je vais te demander de partir.
- Bunu elle yapmak zorundayım.
- Je vais le faire manuellement.
Bunu yapmak zorundayız, tamam mı?
Voilà ce qu'on fait. D'accord?
- Bunu yapmak zorunda değilsin. - Hayır, zorundayım.
- Personne ne vous force.
Eğer dediklerin doğruysa, gemiyi neden, sen yok etmiyorsun? Bunu neden ben yapmak zorundayım?
Alors, pourquoi ne détruisez-vous pas le vaisseau vous-même?
bunu yapmak istiyorum 21
bunu yapmak istemiyorum 75
bunu yapmak zorundasın 20
bunu yapmak istemedim 22
bunu yapmak istemezsin 29
bunu yapmak zorundaydım 22
bunu yapmak zorunda mısın 17
bunu yapmak zorundayız 25
bunu yapmak zorunda değilsin 85
bunu yapmak istediğine emin misin 31
bunu yapmak istemiyorum 75
bunu yapmak zorundasın 20
bunu yapmak istemedim 22
bunu yapmak istemezsin 29
bunu yapmak zorundaydım 22
bunu yapmak zorunda mısın 17
bunu yapmak zorundayız 25
bunu yapmak zorunda değilsin 85
bunu yapmak istediğine emin misin 31
bunu yapmak zorunda değildin 18
yapmak zorundayım 47
zorundayım 57
bunu duyduğuma sevindim 230
bunu biliyorum 710
bunu biliyor musun 150
bunu al 228
bunu alabilirsin 17
bunu kabul edemem 111
bunu yapma 481
yapmak zorundayım 47
zorundayım 57
bunu duyduğuma sevindim 230
bunu biliyorum 710
bunu biliyor musun 150
bunu al 228
bunu alabilirsin 17
bunu kabul edemem 111
bunu yapma 481
bunu bana neden yaptın 18
bunu nereden biliyorsun 159
bunu yapmana gerek yok 38
bunu da 65
bunu yapabilirim 231
bunu bilmiyordum 213
bunu yapabilir misin 143
bunu sevdim 345
bunu unutma 219
bunu yapamam 834
bunu nereden biliyorsun 159
bunu yapmana gerek yok 38
bunu da 65
bunu yapabilirim 231
bunu bilmiyordum 213
bunu yapabilir misin 143
bunu sevdim 345
bunu unutma 219
bunu yapamam 834