Cehennem translate French
4,663 parallel translation
Belki de bu kıvılcım kalbinde alev alev yanan bir cehennem yaratmıştır.
Et peut-être que cette étincelle crée un brasier à l'intérieur de ton cœur?
Cehennem gibi soğuk olsun yoksa altıpatlarımı üzerinde kullanacağım.
ou je vais t'attraper.
Burada da var, ki bu da mantıklı çünkü Buchan'a göre Whitechapel'da Cehennem'in Kapıları var.
Il y en a là aussi, ce qui est logique, puisque Whitechapel est la Porte de l'Enfer, d'après Buchan.
O zaman ne yedik de midemiz cehennem çukuruna döndü?
Alors qu'a t-on mangé qui me donne mal au ventre à ce point?
Cehennem gerçekmiş.
L'Enfer est réel.
"Cehennem önünde çırılçıplakken felâketin üstünü örtmek mümkün değildir."
"Devant lui le séjour des morts est nu et l'abîme n'a point de voile."
Ama hayatının nasıl bir cehennem olduğunu düşünürsek?
Mais... comparé à l'enfer qu'était devenue votre vie?
"Cehennem" "Geldik sayılır" "Cennet"
Enfer On y est presque Paradis
Babaanne, bunlar Babalık'ın meşhur Cehennem Yumurtaları.
Grand mère, ce sont les fameux œufs de l'enfer de Pops.
Son kez diyorum, en iyi polisiye filmler sırasıyla, İlk Gün Cehennem Silahı ve Fargo.
Pour la dernière fois, les meilleurs films policier, dans l'ordre Training day, l'Arme Fatale et Fargo.
Ancak fizik çalıştı, bu çocuk cehennem geçti.
Cependant la physique a marché, ce gamin a vécu l'enfer.
Şey... Bir şey cehennem, değil mi?
Un sacré truc, hein?
Ne gösterinin cehennem tür bu?
C'était quoi ce satané concert?
Vakti gelince, cehennem bize gelecek.
L'enfer viendra à nous en temps voulu.
Kalk evladım bir kulum olarak, cehennem kapısında yanımda olabilirsin.
Elève toi fils, Comme mon bras droit, tu règneras à mes côtés aux portes de l'enfer. Sérieux?
Üzüntü ve pişmanlıktan oluşan bir cehennem hayatı yaşadığımı görüyor musun?
Que je vis un enfer de regret et de remords?
Gerçi cehennem olmalı, anlarsın ya.
Enfin, je suppose que ce serait l'enfer.
Cehennem Silahı'nı hiç izlemedin mi?
Quoi? Vous n'avez jamais vu... L'Arme Fatale?
Cennet ve cehennem konusunda ne düşünüyoruz?
On se situe comment par rapport au paradis et à l'enfer?
Cennet iyi, cehennem kötü.
Paradis le bien, l'enfer le mal.
Cehennem İstiridyesi.
Palourde de l'Enfer.
Çünkü kendin demiştin, birisi Cehennem'in kapılarını açtı- -
Quelqu'un a ouvert les portes de l'enfer -
Bak, geçtiğimiz haftalarda hayatım cehennem gibiydi.
Et on t'a dit qu'elle traînait chez Jean-Louis David? J'ai vécu un enfer ces derniers temps.
Cehennem oldu?
Bon sang, que s'est-il passé?
Cehennem olduğunu sanıyor ama bence uzaylı dünyası.
Il pense que c'est l'enfer, mais je pense que c'est un monde d'alien.
- Cehennem.
- Et l'enfer.
Ama bu hayata tutunmaya çalışmak olabileceğini sandığın insana tutunmaya çalışmak, cehennem budur.
Mais en essayant de s'accrocher à cette vie, s'accrochant à la personne qu'on croyait pouvoir être, c'est l'enfer.
Binicisinin adı Ölüm'dü, ve cehennem onu takip ediyordu. "
Son cavalier se nommait la Mort, et le séjour des morts venait avec lui.
Boğucu bir ev ve yüzeysel partiler Amerikalı bir köylü kızı için Kore cehennem gibi gelmiş olmalı.
Un mariage étouffant et des amis hypocrites... Pour une fille de la campagne américaine, elle a dû trouver la Corée insupportable.
Veya Alev Bulutsusu, milyonlarca kilometre yükselen bir cehennem kulesine benzer.
La Nébuleuse de la Flamme ressemble à un enfer surplombant des millions de km.
Io'ya biraz daha yaklaştığımızda, cehennem gibi bir görüntüyle karşılaşırız.
Quand on regarde Io de plus près, on peut la décrire comme une lune infernale.
Conrad'ın bana çektirdiği cehennem hayatından sonra o uçağı terk ettiğime pişman oldum.
Je regrette même d'avoir quitté l'avion.
Geçen hafta cehennem gibiydi.
La semaine dernière a été folle.
Üstte cehennem kırmızısı var.
En haut, nous avons Rouge Infernal.
Cehennem kırmızısı sadece 2005 ve 2008 yılları arasında üretilmiş.
Le Rouge Infernal n'était disponible qu'entre 2005 et 2008.
Adı, Honouliuli Gözaltı Kampı idi....... fakat biz ona "Cehennem Çukuru" diyorduk.
C'était le camp d'internement de Honouliuli, mais nous l'appelions "la Vallée de l'enfer"
Bayan, üzerinize alınmayın ama polis benim umurumda değil, bu yüzden burada başka bir nedeniniz yoksa evimden cehennem olup gitmenizi tavsiye ediyorum!
Ma'am, sans vouloir vous offenser, Je me moque de ce que veut la police, alors à moins que vous soyez ici pour une autre raison, je suggère de débarrasser le plancher!
Söyledikleri doğru, cehennem aşağılanmış bir kadının öfkesinden korkarmış.
Est-il vrai ce qu'ils disent, que l'enfer ne connait pas pire fureur qu'une femme dédaignée.
Bu yasal değildir konutlar, ama onlar bir cehennem var bir görünüm.
Ce ne sont pas des logements légaux mais ils ont une sacrée vue.
Bu nasıl cehennem olabilir?
Comment diable se peut-il?
Neighbours'ı o zaman izlemesine izin verme yoksa onu daha önce izlediğini fark ettiğinde bu akşam hesaplaşılacak bir cehennem olur.
Ne le laisse pas regarder Neighbours après ou ça va être le bordel s'il comprend qu'il l'a déjà vu.
Bana hayatımın sürprizini yaşatmak için cehennem azabı çektirdi. Bunun içinde, porno kategorisi dışındaki en sevdiğim aktörün olaya dahil olması da vardı.
Elle m'a fait vivre un enfer juste pour m'offrir la plus belle surprise de ma vie... qui, PS, inclue une apparition de mon acteur préféré hors-porno.
Cehennem donsa bile olmaz.
Non, même s'il gèle en enfer.
Hayatını cehennem ederdi.
Il a fait de sa vie un enfer.
Cehennem umurumda değil.
L'enfer peut aller se faire foutre.
Bana göre bu dünya cehennem gibi.
Pour moi, cet endroit est comme l'enfer sur terre.
Cehennem uyanıyor.
L'enfer s'éveille.
Cehennem geldi!
L'enfer est là!
Bana söyledikleri tek şey. Yakında cennet ya da cehennem diye bir şeyin var olup olmadığınmı öğreneceğim.
Mais je serai bientôt fixé sur l'existence du paradis et de l'enfer.
Pekâlâ, bu cehennem çukuruna elveda de.
OK. Dis adieu à ce trou à rats.
Öğleyse, cehennem ol git.
Bien, allez vous faire foutre alors.