Diyordu translate French
1,834 parallel translation
Buna "makasla resim yapma" diyordu sanırım.
Ah, oui. Je crois qu'il appelait ça "Peindre avec des ciseaux".
O buna "yaratıcı bir şekilde ölmek" diyordu.
Elle appelait ça une mort créative.
Sana Sıfır numaralı hasta diyordu.
Il t'appelait le patient zéro.
"Bıyığım var" mı diyordu bir de?
Et il appelait ça une moustache?
Evine git. " Diyordu.
"Rentre à la maison."
Eric'ti. Ayakta duruyor ve şöyle diyordu :
C'était Eric, qui se tenait là et qui dit :
Sullins orta seviye güvenlik diyordu. Ama ben yumuşattım.
Sullins voulait une sécurité moyenne, mais, euh, je l'ai fait taire.
Kitapta ne diyordu?
Qu'est-il dit dans le Roman de la Rose?
Bana gelen mektupta iki hafta sonra diyordu.
{ \ pos ( 192,225 ) } La note que j'ai eue disait dans 2 semaines.
Buna "sadakat testi" diyordu.
Pour elle, c'était un "test de loyauté".
Kliseleri yakarak bazı insanlar toprakları geri aldıklarını düşündüler eski ortaçağ doğu pagan topraklarını bir çoğu böyle diyordu.
En brûlant les églises, les gens pensaient reprendre leur terres du fléau du Moyen-Orient, comme les gens l'ont appelé.
Annen de öyle diyordu!
C'est ce qu'elle disent toutes!
George C. Scott ne diyordu, Cesur olmak için cesur giyinin, çocuklar.
George C. Scott dit, tu dois t'habiller courageusement pour être courageux.
Walter sana beyaz baba diyordu çünkü her belada gelip onu kurtarıyordun.
Walter t'appelle son papa blanc. Tu le sors toujours de la merde.
Davetiyede "hediye almayın" diyordu.
II y avait marqué "pas de cadeaux" sur l'invitation.
Paul vardı, Mackay'dan mı ne geldim diyordu.
Il y avait Paul, il disait venir de Mackay.
Haberlerde şehir merkezindeki adama olanları duydun mu? Ten rengi yüzünden adama saldırmışlar diyordu.
T'as entendu, aux infos locales, pour ce type, en ville?
Bunu söylemeniz çok akıllıca. Wall Street'deki bir arkadaşım diyordu ki...
Justement, j'en parlais à un ami de Wall Street...
"Cody projesi, dört milyon, Bromwell Bankası." diyordu.
Ça disait : "Projet Cody, quatre millions, banque Bromwell."
Büyü ne diyordu, tam olarak?
À quoi sert le sortilège exactement?
"Resim doktorları" diyordu.
On les appelle "Les médecins des tableaux".
Anan da öyle diyordu.
C'est ce que ta mère disait.
Ajansa geldigimizde herkes "Sterling Cooper esittir Don Draper" diyordu.
Vous aviez tous dit : Cooper, c'est égal à Draper.
Geçen gün bir makalede okudum - - demek istediğim tvde gördüm- - diyordu ki, mutluluk yaşamınızda kontrol edemediğiniz şeyleri farketmekten, sonra da onları kontrol etmekten geçiyor, bu sizi öldürse bile.
Je lisais un article l'autre jour... En vérité, je regardais la télé. Il paraît qu'on trouve le bonheur quand on comprend qu'il y a des choses qu'on peut pas contrôler, et qu'on veut quand même les contrôler, même si ça nous tue.
Evet, sürekli "Anne eve gitmek istiyorum" diyordum ve o da "Hayır" diyordu.
Oui, du genre : "Maman, je veux rentrer!" Et elle m'a répondu : "Non!"
Yeni tıraş edilmiş filan diyordu.
Elle s'est fait le maillot.
"Sonunda senin için uygun olduğunu bildiğin şeyi bulduğun zaman bu dünyadaki her şeye değer," diyordu.
Il a dit, "Quand tu trouves enfin le truc que tu sais que tu voulais faire, ça vaut tout l'or du monde."
Mesela "Avukatıma verecek param yok," diyordu.
Comme, " je ne paye pas pour mon avocat.
"Ah, Doktor Turner," diyordu.
"Oh, Dr. Turner," elle a dit.
Bu imkansız, bunu şafaktan önce kuramayacağımızı düşündüğünden imkansız diyordu.
C'est impossible qu'il ait pensé qu'on puisse ramener le câble avant le lever du jour.
Sezgilerin ne diyordu?
- Et que dit votre instinct?
"Hiç agzinin tadi yok bu kizin." diyordu.
"Elle n'a aucun gusto."
"tepsini nereye koymamı istersin bebeğim?" diyordu.
"Où veux-tu qu'il pose le plateau, bébé?"
Benim oynadığım oyunla alakası yoktu. Ve herkes hayranlıkla "ahh" ohh " diyordu.
Et tout le monde est impressionné.
Sürekli "Seni tanıyorum, seni tanıyorum," diyordu.
Il répétait : "Je te connais."
Başlarda, içimdeki ses her şey yanlış diyordu ama ben dinlemedim. Çünkü Andy'nin gülüşü ve Gay Andy'nin tarzı ve senin kalbin.
Depuis le début, une petite voix en moi me disait qu'il était pas fait pour moi, mais je ne l'ai pas écoutée parce qu'il avait le rire d'Andy, l'élégance d'Andy le gay, et ton coeur.
Onlara "kanatlı fareler" diyordu.
Les oiseaux tout spécialement.
O, öyle diyordu.
- Il l'appelait comme ça.
Hani şu araştırma ne diyordu?
Tu m'as bien parlé d'une étude sur les hommes circoncis?
Sanki tüm vücudum şöyle diyordu : " Bunu yapamazsın.
C'était comme si mon corps tout entier me disait, tu ne peux pas faire ça.
Mesaj tam olarak ne diyordu?
Que disait le message exactement?
Glen ne diyordu buna?
{ \ pos ( 192,220 ) } Il subissait, n'est-ce pas?
"Erkekleri istemiyoruz, kız istiyoruz" diyordu.
Nous ne voulons pas de garçons. Nous voulons des filles..
Şarkı ne diyordu?
C'est quoi, la chanson?
Adam buna "şokümanter" diyordu, seni korkularınla yüzleştiriyordu.
Ce mec a appelé ça le "Chocumentaire," affronter ses peurs.
Güven. "Kurtarıldı" demiyordu, "saklandı" diyordu.
Saufs. On ne dit pas sauvés, personne ne dit sauvés. On dit saufs.
Çünkü sürekli ona Linda diyordu.
- Il l'appelait Linda.
- Ne diyordu? Yalan söyleme!
Ne mens pas!
Millet "Hayır, Jason Stackhouse olamaz o salağın teki." diyordu.
Les gens ont dit : "Non, pas Jason."
Ne diyordu?
Qui dit quoi?
Kutuda "tereyağlı" diyordu ama sen tahmin ettin esas istediğim "Jack'in terli taşağı" sosuydu. Sağ ol.
Voilà, c'est le parfum que je voulais pour mes pop-corn.
diyordun 20
diyorduk 19
diyordum 66
diyordum ki 63
diyorsun 241
diyorum 468
diyor 1008
diyorsunuz 82
diyorum sana 34
diyorum ki 259
diyorduk 19
diyordum 66
diyordum ki 63
diyorsun 241
diyorum 468
diyor 1008
diyorsunuz 82
diyorum sana 34
diyorum ki 259