English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ E ] / Elbiseleri

Elbiseleri translate French

921 parallel translation
Elbiseleri ne zaman alıyorsunuz?
Quand récupères-tu les robes?
Sanırım kızlara bu koca götlü elbiseleri paketlemelerinde yardımcı olmalıyım.
Bon, j'imagine que nous devons, emballer cette énorme robe.
İçeri gel. Birileriyle tanıştım ve çok şık gece elbiseleri aldım...
Entre, j'ai rencontré des gens très vivants, j'ai inventé un nouveau cocktail et acheté un tas de robes à la mode.
Onunla ilgili başka bir şey söyleyebilir misiniz? Elbiseleri mesela.
Comment était-il habillé?
Bu elbiseleri çikarabilirsiniz.
Changez de fringues.
Kendi aldığı elbiseleri giyen?
À ses propres frais?
Elbiseleri almak için onu rehine verdim.
J'ai dû l'échanger contre ces habits.
Mektubumda istediğim elbiseleri falan getirdin mi?
Tu as amené les robes et tout ce que j'ai demandé?
Belki aptalca gelebilir... ama düşündüm ki, son moda elbiseleri görüp... ipeği hisseder, parfüm kokusunu duyarsa...
C'est peut-être idiot, mais je pensais que si elle voyait de belles robes, touchait de la soie, sentait du parfum...
Anlarsınız, bu elbiseleri çok özel şartlar altında edindi.
Monsieur a acquis ces vêtements dans des circonstances bizarres.
Beyefendi yangını izleyenlerin ödünç verdiği elbiseleri kabul etmek zorunda kaldı.
Monsieur a dû accepter des vêtements prêtés par des témoins.
Baksana Dan, galiba ben bu elbiseleri... biraz eskittim.
Dis, ces vêtements, je les ai usés.
- Çünkü elbiseleri olmalı.
Il doit avoir des vêtements. Je n'entends pas!
Kendim bulurum. Bahçıvanın elbiseleri olmalı.
- Le jardinier doit avoir des vêtements.
İstediğini yapmasına izin vermeliyiz. - Elbiseleri nerede?
- Où sont ses vêtements?
Bütün elbiseleri, halıları. Hatta Bn.
Même les chapelets de votre maman.
Bu elbiseleri de nerden buldun?
Un chanteur!
Su hala akıyordu ve geriye hiçbir şey kalmamıştı... Ama elbiseleri şurada duruyor, efendim.
L'eau coulait toujours et il ne restait rien... mis à part ses vêtements par terre.
Bu elbiseleri nerden çaldın?
Où as-tu volé ces vêtements?
Şunu itiraf etmeliyim ki... bu elbiseleri giydiğim zaman... boğazıma bir şey takılıyor.
Je ne l'admettrais devant personne d'autre, mais quand je m'habille... j'ai un sale goût dans la bouche.
- Elbiseleri çıkart.
- Ses vêtements.
Elbiseleri çıkartmanı istemiyorum.
Le pantalon, je te le demande pas.
Şu ıslak elbiseleri çıkarsak iyi olur.
Ses vêtements sont trempés.
Yani eski elbiseleri giyip, omuzunda kürekle dışarı mı çıkayım?
Tu me vois en salopette?
Elbiseleri hazırlamalısın.
Il y a les vêtements...
Paris modelleri veya Bond Street takım elbiseleri değil tabii.
Rien du dernier cri, mais convenable.
Şu elbiseleri çıkartsanız iyi olur. Üşütebilirsiniz.
Allez vous changer, vos vêtements sont trempés.
İşte Mike'tan kalanlar, bunlar ve eskimiş elbiseleri.
C'est tout ce que m'a laissé mon homme.
Adamlarına sor bakalım onlara verebilecekleri elbiseleri var mı?
Qu'on leur donne aussi des vêtements.
Hem de hemen! Dinleyin, isteyen herkes, elbiseleri karıştırmaya kalksaydı...
Ecoutez, si tout le monde allait fouiller dans les manteaux...
Bunlar senin mi? Senin ve şu siyahi arkadaşın elbiseleri aynı anda çıkarıldı.
Vous avez été déshabillé en meme temps que ce camarade de couleur.
Annesinin tüm o hoş elbiseleri ona alması iyi olmuş.
Sa mère a bien fait de lui donner de belles robes.
Sen benim üzerimdeki elbiseleri seviyorsun, değil mi?
Tu aimes mes vêtements, n'est-ce pas?
Eğer bana bir şey olmazsa, Ben hala bu elbiseleri giymiş olacağım.
S'il m'arrive quelque chose, je porterai encore cette chemise.
- O ıslak elbiseleri çıkarsan iyi olur.
- Ôtez ces vêtements mouillés.
Hayatın, yas elbiseleri giymeden de yeterince karanlık olduğunu hep söylemişimdir.
La vie est assez triste sans ça
Hayatım, şu elbiseleri bir dakikalığına bırakabilirsen, listeyi aldın mı?
La liste, je te prie. Dans mon sac.
Annen elbiseleri çıkarsın.
Maman va te déshabiller. - Laisse.
Sana Paris'te en cici elbiseleri alacağım.
Je t'offrirai les plus belles robes de Paris.
Ya elbiseleri?
Et tu l'as vue...
" Bir adamı derisinin rengine göre, elbiseleri, mücavherleri ve zaferlerine bakarak değerlendirmeyin.
un homme ne peut être jugé à la couleur de sa peau, ni à son habit, ses bijoux ou ses trophées,
Şimdi o elbiseleri çıkar da şu battaniyeye sarıl.
Enlevez vos vêtements et mettez-vous dans cette couverture.
Elbiseleri yıkamak için ve kahvaltıda yakacak odunu kestiler,.. .... yemek yapmak, yıkama ve ovma için ve geceleri eve gelip, şöyle diyor :
On coupe du bois pour cuisiner, pour la lessive, pour repasser, pour laver par terre, pour leur dîner.
Bu elbiseleri hemen Fotoğraf Bölümü'ne götürmem lazım.
Je dois descendre ces robes à la photo.
Bu elbiseleri, güzel dansçıya götürün!
"Porte ces habits à la belle danseuse!"
- Çıkar şu elbiseleri!
Non.
Gece Elbiseleri
Robes
Yine de güzel elbiseleri oldu.
Elle aura eu de belles robes.
Bu mobilyaları, elbiseleri... aldığım herşeyi sadece maaşımla alabileceğimi nasıl düşünürsün?
Mes vêtements? Tout. Avec ma paie?
Kadınlar yeni elbiseleri sever.
Les femmes adorent ça.
mahkum elbiseleri içinde... ve korsesiz görmek istemem.
Sans maquillage, ses cheveux gris et en bataille... portant la robe un peu passée d'un magasin de vêtements usagés... et sans corset.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]