Elimizden bir şey gelmez translate French
129 parallel translation
Bunları çekmemen için her şeyimi verirdim ama şu an elimizden bir şey gelmez.
Si je pouvais vous sortir de ses griffes...
Elimizden bir şey gelmez.
On ne peut rien faire.
Şansımız buraya kadarmış artık elimizden bir şey gelmez.
Et toi aussi. Nous avons laissé passer la chance.
- Şu an için elimizden bir şey gelmez.
- On ne peut plus rien y faire à présent.
Elimizden bir şey gelmez.
C'est impossible.
Elimizden bir şey gelmez.
On n'y peut rien.
Elimizden bir şey gelmez.
Nous n'avons pas le choix.
Bu bölge Britanya yargı alanında değil. Elimizden bir şey gelmez.
Hélas, on ne peut rien faire.
Fakat, maalesef, onun için elimizden bir şey gelmez.
Mais malheureusement, on ne peut rien faire pour lui.
Bu adam artık unutuldu ve elimizden bir şey gelmez Corday şu adama odaklandı.
L'homme est oublié, nous n'y pouvons plus rien. Corday se concentre sur cet homme.
Beklemekten başka elimizden bir şey gelmez.
Pour l'instant, il n'y a rien d'autre à faire qu'attendre.
Elimizden bir şey gelmez.
On ne peut pas échapper à notre sort.
Şu an elimizden bir şey gelmez.
Il n'y a rien d'autre à faire.
Onun için artık elimizden bir şey gelmez.
On ne peut rien faire pour lui.
O bir yabancı, biliyorum, ama elimizden bir şey gelmez, canım. Seni parasız alacak tanıdık biri yoktu.
Certes, iI n'est pas de chez nous, mais tu sais bien qu'ici il n'y a eu personne pour te prendre sans dot.
- Elimizden bir şey gelmez. Anahtarı vardı.
- Elle avait la clé.
Sanırım bazı şeyler için elimizden bir şey gelmez.
Mais on n'a pas toujours le choix.
Jill, elimizden bir şey gelmez.
Jill, on ne peut rien faire.
Bart, üzgünüm, fakat elimizden bir şey gelmez.
- Bien, je vous donne un moment. Pendant ce temps, nous préparerons l'exécution.
Elimizden bir şey gelmez maalesef.
Oui, mais on n'a pas le choix.
Bak, bu gece elimizden bir şey gelmez.
Bref, on peut rien faire de plus cette nuit.
- Elimizden bir şey gelmez.
- Je ne peux pas y croire. - C'est la vie.
Elimizden bir şey gelmez.
On devra le faire.
İşin aslı şu ki, eğer eve gelmek istemezse elimizden bir şey gelmez.
Le problème c'est que s'il ne veut pas rentrer, on ne peut rien y faire.
Üzgünüz, Pil-gi ama bu gece elimizden bir şey gelmez.
On est désolés, Pil-gi, mais tu sais que ce soir, on a vraiment pas le choix.
Elimizden bir şey gelmez.
C'est comme ça.
Bir yanlışlık olduğuna dair kanıtımız yokken, elimizden bir şey gelmez.
Sans preuve d'une agression, on ne peut rien faire de plus.
Patron burada değil, bu yüzden elimizden bir şey gelmez.
Le patron n'est pas là, alors on ne peut rien faire.
Aslında, hayatta olsaydık çok daha iyi olacaktı, ama bu konuda elimizden bir şey gelmez.
Je veux dire, bien sûr, cela aurait été mieux si on avait été vivantes, mais on ne peut rien faire contre ça.
Oldukça emin gözüküyor, elimizden bir şey gelmez.
Il a l'air sûr qu'on ne trouvera rien.
Artık elimizden bir şey gelmez.
- Trop tard, maintenant.
- Kalmak istiyorsa elimizden bir şey gelmez.
- On n'y peut rien, s'il veut rester.
Bak, sen bazen hayatı ve ölümü etkileyebileceğin bir dünyada yaşıyorsun. Buna saygı duyarım, ama bazen bizim elimizden bir şey gelmez.
Dans un monde où parfois on peut influencer la vie ou la mort, je respecte ça, mais parfois on sait rien y faire,
İnsanlar istedikleri gibi düşünecektir. Elimizden bir şey gelmez.
Les gens pensent ce qu'ils veulent.
Eğer hayatını heba etmek istiyorsa, elimizden bir şey gelmez. Başka bir şey var mı?
Si elle veut gâcher sa vie, cela ne nous regarde pas.
Ama "Elimizden bir şey gelmez" dediniz.
Oh, vraiment? Pourquoi ça?
Daria Samson'un şahitliği olmadan, elimizden bir şey gelmez.
Sans Daria Samson, il n'y a plus d'affaire.
Bu yüzden hatamızı düzeltmek için elimizden bir şey gelmez.
Tout est bon à prendre.
Elimizden bir şey gelmez.
On ne peut plus rien pour eux maintenant.
Elimizden bir şey gelmez.
Nous avons fait notre possible.
Korkunç ama elimizden başka bir şey gelmez.
C'est horrible, mais nous ne pouvons rien faire d'autre.
Dahası, etik olarak, şu anki bilgilerle elimizden araştırmalarımızı sürdürmekten başka bir şey gelmez.
J'ajouterais qu'à la lumière des dernières révélations, nous n'avons plus le droit, en termes d'éthique, d'arrêter nos recherches.
Çoktan başlamış bir olay için elimizden bir şey gelmez.
On ne peut pas empêcher ce qui a déjà commencé.
Bırak seni sürükleyip götürsün. Elimizden başka bir şey de gelmez zaten.
C'est le seul moyen possible.
Bulfy'yle Angel'ın başına bir şey geldiyse, elimizden fazla şey gelmez.
Cordelia n'a pas tort. Si Buffy et Angel ont été blessés, nous n'avons pas plus de chances.
Üzgünüm. Daha fazla bir şey gelmez elimizden.
Nous ne pouvons plus rien.
Elimizden pek bir şey gelmez, Crichton.
Je ne peux rien faire de plus, Crichton.
Başkan'ın ismi bile Jimmy, elimizden fazla bir şey gelmez.
Le président s'appelle bien Jimmy! On n'y peut rien.
Elimizden bir şey gelmez dedin az önce.
Vous avez avoué votre impuissance.
Elimizden bir şey gelmez.
On ne peut rien n'y faire.
Elimizden başka bir şey gelmez.
Il n'y a plus rien à faire. Arrêtez. C'est fini.