Evet bu translate French
37,268 parallel translation
Evet bu konuda hiçbir sorun yoktu.
Oui, ça c'était bien vrai.
Evet bu doğru.
Oui, c'est vrai.
Evet, biz de bu bilgiyi aktardık.
Nous avons relayé l'information.
- Evet. Ve öğrendim ki bu kızlar olay sırasında RS Otel'de bulunuyorlarmış.
Il s'est révélé que les filles étaient sur les lieux le soir de l'incident.
- Evet, bu o.
- Ouais, c'est elle..
Sarhoştu, evet.
Elle avait bu.
Evet, içiyordum.
J'avais aussi bu.
Evet. Bu cephane kemerini geçen hafta bulduk ve inşaat şirketi gecikme istemiyor.
Nous avons juste trouvé cette munition de ceinture la semaine dernière et l'entreprise de construction ne veut pas de retard.
Evet, ihtiyacım olan da bu.
C'est tout ce dont j'ai besoin.
- Evet, bu da olur.
Ouais, ça va le faire.
Evet çıkabilirdiniz ama bu yer hızı saatte 24 kilometre olmadan önceydi.
Oui, vous auriez pu, mais c'était avant que la vitesse au sol n'augmente de 24 kilomètres par heure.
- Evet. Bu otantik olduğu anlamına gelir.
Une garantie d'authenticité.
- Evet, oydu. Bu acımasızlıktı.
Ça n'arrêtait pas.
- Evet. - Bu soruya bakabildin mi?
Tu as fait cet exercice?
Evet. Bu hoş olurdu işte.
Oui, ça aurait été sympa.
Bu şey çok büyükmüş. - Evet.
Ce truc est énorme.
- Evet, Pope bu.
Oui, c'est lui.
- Evet, bu akşam lazımmış.
- Oui. Elle les veut ce soir.
- Bu arabadan mı? - Evet.
- Cette voiture?
Ya evet, para da var ama bu ondan daha fazlası.
Enfin, si, c'est pour le fric, mais pas que.
Evet, bu gerçekten iyi bir fikir gibi görünüyor.
ça semble une vrai bonne idée.
Evet, bu bir tesadüf değil.
C'est pas une coïncidence.
- Evet. Pekâlâ, bu iyi bir haber.
C'est une bonne nouvelle.
Bu ülkeye özeldir. "Evet" için kafalarını sağa sola sallarlar.
Pour "oui", ils tournent la tête à l'horizontale.
Onu kaybedebilirsin ama bu seninle değil Paige'le, tüm ekiple Ralph'la alakalı. Evet.
Je pourrais la perdre, mais ce n'est pas à propos de toi.
- Evet, bu risk hala var.
Oui, ça reste un risque.
Galiba bu, evet demek oluyor.
Je pense que c'est un oui.
Evet, bu madenden çıkardıklarım sayesinde artık kendi silahım var.
Grâce à ça que j'ai trouvé cette mine, j'ai ma propre arme maintenant.
- Ama bu hiç hayallerimdeki gibi değil. - Evet.
Mais on ne dirait pas un rêve.
- Meta insanları bu kadar büyük bir tehdit olarak görüyorlarsa biriyle yetineceklerine inanmak zor. - Evet.
Si ils sont autant menacés par les méta-humains, c'est dur de croire qu'ils seront satisfait qu'avec un méta.
- Bir tane daha mı bulduk? Evet. Ve bu değerlere bakılırsa oldukça büyük bir aberasyon.
Et elle a l'air importante.
- Evet, Al Capone'un aslında vergi kaçakçılığından hapse girdiği gün. Ama tarihin bu versiyonunda..... bir suçludan çok daha kötü bir şey oluyor. Bir politikacı.
Le jour où Al Capone tombe pour fraude fiscale, mais dans cette version de l'histoire, il devient pire qu'un criminel, il devient un politicien.
- Evet, bu yüzden öyle deniyor.
C'est pour ça qu'on appelle ça un bar clandestin.
Evet. Bu kamyon nereye gidiyor?
Oui, où se dirige le camion?
- Evet. İsimlerini hep Cisco koyuyor, bu işte üzerine yoktur.
Cisco fait ça pour tous, c'est un maître pour ça.
- Bu akşam. Evet, bu akşam.
Ce soir.
Evet, geri gelirdi ama sırf bu yüzden başka birinin başına Dante'ye olan kadar korkunç bir şey gelirdi ve inan bana, böyle bir yükü omuzlamak istemezsin. Taşıması gerçekten zor çünkü.
Oui tu aurais ton frère, mais à cause de ça, il pourrait arriver à quelqu'un quelque chose d'aussi horrible que ce qui est arrivé à Dante, et crois-moi, tu ne veux pas avoir ça sur la conscience.
- Evet, bu konuşma gibi.
Comme cette conversation.
- Evet. - Bu ne cüret?
Comment osez-vous, monsieur.
- Evet, işe yaramıyor. Scudder bu aynayı solucan deliği olarak kullandıysa bu moleküller aşırı hızlı hareket halindedir, yani tek...
Si Scudder utilise ces miroirs comme des vortex, alors ces molécules sont dans un hyper-état de mouvement, donc...
- Evet. Bu akşam çocuklarımla film gecemiz var.
Je... j'ai une soirée films avec mes enfants ce soir.
Lattesini içti ve size bir mesaj bıraktı, burada... Evet, oynatayım.
A bu un latte triple dose, et vous a laissé un message, alors je vais... je vais vous le faire écouter.
Evet, onu bu akşam parktaki filme getirecektim. İptal etme o zaman.
J'allais l'amener voir un film dans le parc ce soir.
- Evet. Bu kadar güzel olmasan sinirlenebilirdim.
e serais en colère si tu n'étais pas si magnifique
- Evet, bu sadece geçici bir çözüm.
Oui, et c'est juste une solution temporaire.
Evet, bu bir meteor. ve şehir merkezine doğru geliyor.
Oui, c'est une météorite, et oui, elle se dirige vers le centre-ville.
Onlara söyleyeceğim evet, bu bittiği zaman.
Je leur dirai quand ce sera fini.
Evet, bu harika. Janet'da kabul etti.
Janet l'a accepté.
- Evet, bu yüzden buradayım.
Oui. C'est pour ça que je suis là.
Evet, ben de şaşırdım ama zaten bu sadece gözetleme işi.
Je suis un peu surpris aussi, mais c'est juste du repérage.
Evet. Meclis üyesi, bildiğiniz üzere bir birliktelik platformu yürütüyorum ama şehir bu kadar ayrımcılığı körükleyen şekilde bölgelere ayrılmışken birliktelikten bahsetmek zor oluyor.
M. l'adjoint, comme vous le savez, je dirige sur la base d'unité, mais c'est difficile pour une ville d'être unie quand autant de zones dans celle-ci restent exclusives.
evet bu o 18
evet burada 46
evet buradayım 17
evet bu doğru 66
buddy 296
burger 17
butt 27
bu ne 1749
buster 93
bush 29
evet burada 46
evet buradayım 17
evet bu doğru 66
buddy 296
burger 17
butt 27
bu ne 1749
buster 93
bush 29