English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ F ] / Fakat ben

Fakat ben translate French

3,274 parallel translation
Fakat benimle... Şu turtalı pastan hakkında konuşabilirsin. Tabi ben kadife kırmızısı küçük keklerde karar kılmazsam.
Tu pourrais me convaincre pour ce gâteau orange ananas, si je ne décide pas de faire des cupcakes rouges, parce que c'est la grande mode en ce moment.
Bunu dile getirmen çok hoş, fakat ben iyiyim.
mais ça va.
Fakat ben yanlış bişey yapmadım.
Mais je n'ai rien fais de mal.
Tekrar söylüyorum, bu seni... seni mahvediyor biliyorum. Ama ben... ben üzgünüm, fakat ben anneyim.
Encore une fois, je sais que ça te fait mal, et je suis désolée.
Fakat ben öyle biri değilim.
Mais... je ne suis pas un protecteur.
Seni anlıyorum Kanka. Fakat ben ona söylemicem.
Je me sens mal pour toi, mais je ne dirai rien à Audrey.
Ben Jedi değilim, bu yüzden açık sözlülüğüm için bağışlayın fakat bence başarısızlar.
Je ne suis pas Jedi, mais clairement, c'est l'échec assuré.
Toydaria'lıların bunu çok sevdiklerini duydum. Fakat ben alırım.
Meesa entendre toydariens aiment vraiment eussa, mais messa prends.
Fakat ben sadece bir aracıyım.
Mais, je ne suis qu'un messager.
Doğru, ne söylediklerini bilmiyorum fakat ben bir RIPA memuruyum.
C'est vrai. Vous l'ignorez peut-être, je suis de la RPI, la Réglementation...
Karım öldükten sonra bir kaç problemim oldu, fakat ben...
- Après la mort de ma femme, mais...
- Fakat ben, ben iyiyim.
Mais moi, je vais bien.
Evet, Fakat ben rüzgar tünelindekiler misali anlaşırım.
Je préfèrerais traiter avec des Vintano.
Fakat ben büyük bir yıldız olacağım.
Je vais être une grande star.
Fakat ben değildim, değil mi?
Mais ce n'est pas moi?
Fakat ben çalışmasam da çok param var.
Mais j'en ai beaucoup même si je ne travaille pas.
Fakat ben bu kadar alçalacak biri değilim.
Mais je... n'irais pas aussi bas.
Fakat ben artık toplumun değerli bir üyesiyim.
Mais me voilà un membre respectable de la société.
" Fakat ben buyum.
" Mais c'est moi.
Snitch'lerin ten hafızası var, değil mi? Fakat ben ilk Snitch'imi elimle yakalamadım.
Il a une mémoire tactile, mais je ne l'avais pas pris avec la main.
Sürücü öğretmenim geçmem gerektiğini düşünüyor fakat ben en az dersler kadar zor hissediyorum. Tuhaf, değil mi?
Mon moniteur est optimiste mais j'ai l'impression d'avoir eu si peu de leçons...
Hepsi düşünür, fakat ben yaparım.
Moi, je l'ai fait.
Fakat ben hükümetin emriyle buradayım.
Je suis là parla volonté du gouvernement.
Fakat bunu ben söylemedim.
Mais je ne vous ai rien dit.
Bak, anneni özlediğini biliyorum, fakat ortada bir delik varsa birileri onu diker, bırak bunu bari ben yapayım.
Je sais que ta mère te manque, mais... s'il y a un trou, quelqu'un doit le repriser, et autant que ce soit moi.
Fakat ikna etmeniz gereken kişi, ben değilim.
Mais pas auprès de moi.
- Fakat ben...
- Je...
Ona sığınak sağlayabilirdim fakat bu savaşı tekrar başlatabilirdi bu yüzden ben de onu infaz edilmesi için Karanlık Taraf'a teslim ettim.
J'aurais pu la mettre à l'abri, mais la guerre aurait recommencé, je l'ai donc remise à l'Ombre pour qu'ils l'exécutent.
Bak, Math, Ben asistan koç olarak geçmek istemiyorum. Fakat, içinde bazı Connecticut Üniversitesinde *. oynayan kadınların da olduğu özgürlük uyarlamasını aldım.
Math, je ne veux pas outrepasser mon rang d'assistant, mais, j'ai adapté quelques stratégies de la meilleure équipe féminine.
Fakat, Kate ben ciddiyim.
Mais, Kate, je suis serieux.
Seçimim yok fakat karara varmak atıcı kurbanın üstündeydi, kim, ben kuşkulanıyorum, dizlerinin üstünde olmasına.
Je ne peux qu'en déduire que le tireur se tenait au-dessus de la victime qui, j'imagine, était à genoux.
Sammy ve ben su an evde değiliz, fakat mesajınızı dinlemek isteriz.
Sammy et moi sommes sortis. Laissez-nous un message.
Kendi kurallarımı koymaya çalışıyorum fakat sonra ben... Yapamadım... Ben...
Je veux fixer mes règles, mais je ne... je... disons que... j'ai du mal à jouer les macs, en ce moment.
Fakat, ben poker oynamayı bilmem.
Je sais pas jouer.
Kalp kırıklığı berbattır, fakat bunun üstesinden gelmenin çeşitli yolları var ben de sana nasıl yapılacağını göstereceğim.
Et un coeur brisé, ça craint, oui, mais y a pleins de façons de gérer ça. Et je te montrerai comment.
Fakat ben...
Mais...
Hayır, fakat eğer ben bir an önce acı penirli dog'umu yemezsem benim olgunluğuma hasar vericek.
Non, mais si je ne mange pas un hot-dog, ça va casser mon trip.
Ortadan kaybolmanı ben de istiyorum, fakat bunu yapman için sana yardım etmeyeceğim.
C'est aussi ce que je veux, mais je t'aiderai pas.
Bak, ben bu işin peşinde koşamam. Fakat senin iç güdülerin kuvvetli.
Personnellement, j'en resterais là.
Ben yaptım, fakat oğlum.
Je sais bien mais mon fils...
- Beni oyuncun olarak kabul ettiğin için sana minnettarım fakat bu iş bana bazı zorunluluklar getiriyorsa bu bana uymaz ve ben bu işte yokum.
- Je te suis reconnaissante de m'avoir donné ce rôle, mais s'il y a d'autres conditions, alors je ne peux pas et ne le ferai pas.
- Fakat, Jay ve ben arkadaştık.
- Mais Jay et moi étions amis.
Hayır o orada değildi, fakat... Ben... bir bakıma bunu aldım.
Il n'était pas là, mais... j'ai... pris ça.
Ben de ondan hoşlanmaya başladım fakat onu bir daha görmeyeceğim.
Et je suis aussi tombée amoureuse de Kim Joo Won. Mais, je préférerais mourir plutôt que de le fréquenter.
'Fakat meğersem, Ben, Moist von Lipwig, onun kıçıymışım.
Il s'avère que moi, Moite von Lipwig, j'en suis le dindon.
Bağışlayın ben Sayın Yargıç fakat duygularımızı göz önüne almadan daima kanunlara uymak zorunda değil miyiz?
Pardon, Votre Honneur, mais ne doit-on pas toujours respecter la loi sans tenir compte des émotions?
Ben de haklarımızın kutsallığını korumaktan yanayım avukat bey fakat ulusumuzun varlığı sona ererse bu haklar hiçbir işe yaramaz.
Je tiens nos droits pour sacrés. Mais ils ne vaudront rien si notre nation cesse d'exister.
Karım ve ben halka mâl olmayı pek tercih etmiyoruz. Fakat buradaki destekten bahsettiğimde çok şaşıracak ve saygı duyacaktır.
Ma femme n'a jamais cherché l'attention des médias, mais vos témoignages de soutien la toucheront beaucoup.
İyi ve sadık bir hizmetçi oldun, Severus fakat sadece ben sonsuza dek yaşayabilirim.
Tu as été un bon et loyal serviteur, Severus. Mais moi seul peux vivre à jamais.
Ben küçükken Tanrılara bir atım olması için dua ettim fakat Tanrılar hiç cevap vermediler.
Quand je n'étais qu'un enfant, je priais les dieux, pour un cheval. Les dieux ne me répondirent pas.
Dünya yok olacak, fakat siz ve ben var olmaya devam edeceğiz.
Le monde disparaît, mais nous deux restons.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]