Fren translate French
785 parallel translation
Dört teker fren sistemi.
Freins aux quatre roues
Fren yapınca, iyi idare etmek lazım.
Il faut des impôts pour mettre les fleurs.
Ama makinist fren yapınca kablo koptu.
Le trolley s'est détaché.
- Fren basıncını kontrol et.
- Pression des freins?
Siz de ondan ani fren yapıp, şak diye durmasını bekliyorsunuz.
Et on lui demande de s'arrêter net.
Fren yapma, ikinciye geçersen hızın düşmez.
Ne freinez pas. Passez en seconde, vous ne perdrez pas de vitesse.
Bu şeyde fren yok!
Sors-moi de cette chose!
Evet, jetleri kısa ateşlemelerle kullanıp fren vazifesi gördürüyoruz.
Comme ça on freine la fusée à la descente
Kuzenim fren ve klakson kullanmaz.
Mon cousin n'a ni freins, ni klaxon.
Fren ve klakson kullanmadan sürmenin, biraz tehlikeli olduğunu düşünmüyor musun?
Vous ne trouvez pas ça dangereux de conduire sans freins ni klaxon?
Elbisem fren pedalına takılmasaydı seni yolda yakalayacaktık.
- La police! Et on vous aurait attrapé... mais ma robe s'est accrochée au levier de vitesse...
Fren zamanı.
Prets pour le freinage.
Fren yapmamak gerekir!
Il ne faut jamais freiner.
Memur Gobby'e fren sesleri duyduğunuzu söylemişsiniz.
Vous avez entendu M. Pawle freiner brusquement.
Bazıları daha çabuk fren yapar.
Mais les autres freinent un kilomètre avant.
Disk fren taktıracağım.
Il me faut des disques!
Fren!
Freine. Mais freine!
Bu arabaların fren sistemi özeldir.
Ces voitures ont des freins à tambour.
Acil fren çocuğun durumunu tehlikeye sokabilir.
Un arrêt d'urgence peut condamner l'enfant.
- Patladı. Yanan fren balataları.
Garniture de frein grillée, trois crevaisons...
Fren kolunu çek.
Arrête le ventilateur.
Eau Rouge'a girerken Brabham'dan daha iyi fren yaptı ve Ferrari üçüncü sırada.
Il dépasse Brabham sur Eau Rouge et la Ferrari est en 3e position.
Fren yap lanet olası!
Freine, bon sang!
Fren yap!
Freine!
- Fren pedalında. "Osmunda"! Yani eğreltiotu kökü. Eğreltiotu kökü mü?
- De fougère, sur la pédale de frein.
İşte marş, gaz ve fren.
Le démarreur, l'accélérateur et le frein.
Marş, gaz ve fren.
Le démarreur, l'accélérateur et le frein.
Bu da fren.
Et là, le frein.
Tam fren gücü uygula.
Commencez la décélération maximum.
Telsizi dinlemeye başladığımda, büyük bir benzin kamyonunun fren seslerini duydum.
J'étais monté pour l'écouter... quand un gros camion citerne m'a dépassé à toute vitesse.
Ona çarpmamak için fren yaptım.
J'ai freiné comme un dingue pour pas l'emboutir.
Fren yap, yoksa kötü olacak.
Eh merde! Freine, ou on termine en cabine.
Fren yaptı.
- Un seul, je crois.
Oraya gelince biraz dikkatli olman gerekiyor. ve Ferrariden geç fren yapabilirsin orda.
Sois prudent en attaquant la bosse et tu pourras doubler la Ferrari au freinage.
- Fren yapıyorum.
- Je mets le frein.
Hadi! Fren yap!
Arrêtez-le!
Soyuz 11'in fren sistemi dönüşte atmosfere girerken arıza çıkardı.
Lors de la rentrée atmosphérique, le système de freinage de Soyuz 11 était éteint.
- Fren! - Çalışmıyor!
- Le frein!
Fren, kahretsin fren!
Freine, bon Dieu!
- Fren basıncı. - 3,000 pounds.
- Pression de circuit de freinage.
Fren basıncı düşüyor.
La pression du circuit de freinage baisse.
Fren kolunu ve dönüş anahtarını alıyorum, Denny.
Je veux la poignée de frein et la clé de renversement, Denny.
Fren tutmuyor, Dan.
Les freins ne répondent pas.
Bir fren izi, ucunda bir delik var.
Une trace de dérapage avec un trou.
Lokomotiften bağımsız olarak, her vagonda bir acil fren kolu var.
À part la locomotive, il y a le frein de chaque wagon.
Whiney tüm acil fren kablolarını kesti. Ne yapacağız?
Whiney a coupé tous les freins.
Gidip acil fren kolunu çeksem iyi olur.
- Je vais tirer le frein.
- Acil fren bağlantıları kesildi.
- Il a été coupé.
Üç vites ve fren.
Un 3 vitesses, freins et tout!
Fren, Petruskha, fren!
Le frein, Pétrouchka. Le frein.
Tamam.Fren yap!
Freine!