Genc translate French
32,891 parallel translation
Sürümün ortasında genç bir kadın belirdi ; ışık doluydu. - Evet.
Au milieu des brebis, une fille est apparue, pleine de lumière.
Tam şu anda, evlerinde olan iki genç insanın Peter ve Esther'in, tek bir dileği var.
En ce moment, Peter et Esther, dans leur foyer, n'ont qu'un seul souhait.
O genç kadınla aramda olmayan bir cinsel ilişkiyi ima etmek için o resimleri basına verecek kadar ileri gider miydiniz?
Vous iriez juqu'à donner ces photos à la Presse, en insinuant une relation sexuelle imaginaire? entre moi et cette jeune femme?
Ben genç papayım.
Je suis le Jeune Pape.
O genç kadına söylediğiniz sözler beni aydınlattı.
Ces belles paroles, quand vous disiez que cette jeune femme m'illuminait.
Genç bir kadının doğum yaptıktan dakikalar sonra bir anneye dönüşmesini görmek çok şaşırtıcı.
Il est frappant de constater comment une jeune femme, juste après avoir accouché, devient une mère.
Sayın Başbakan, altmışlarda sokaklarda protesto eden genç insanların dilinde bir sürü dalalet vardı. Bir şey hariç ;
Voyez-vous, M. le Premier ministre, dans les années 1960, les jeunes qui protestaient dans la rue débitaient toutes sortes d'hérésies, sauf pour une chose :
İki genç adam.
Deux jeunes hommes.
- Kim? Şu anda televizyonda konuşan ve acelesi olan genç adam.
Le jeune homme pressé qui s'exprime à la télé.
Eski ve güvenilmez Rorschach testleri, rahip adaylarının geçmişinin derinlemesine incelenmesini emreder. Dış dünyaya çıkmasına izin verilen rahip adaylarını uygunsuz cinsel durumlara düşürmek için parayla genç erkekler tutulur.
De vieux et peu fiables tests de Rorschach, des ordres d'enquêtes intrusives dans le passé de candidats à la prêtrise, de jeunes hommes payés cher pour attirer ces candidats dans des situations sexuellement compromettantes dès leur sortie du séminaire.
Eşcinsellere karşı baştan kaybedilmiş bir savaş... Özellikle de o genç adamın intiharının yankısı her şeyi sona erdirecek.
Cette bataille rétrograde menée contre les homosexuels, couronné par le suicide de ce jeune homme, nous conduira à notre perte.
... eli genç bir kadının göğsü üzerinde gösteremeyiz dünyaya. Kilisenin dibe vurduğu an olur. Ardından gelen hiçbir Papa da altından kalkamaz.
L'Église toucherait le fond, et aucun nouveau Pape ne pourra la sauver.
Çünkü burası o genç İspanyol, Angelo Sanchez'in atladığı yer.
Car c'est d'ici que ce jeune espagnol, Angelo Sanchez, a sauté.
Öngörüsüzlüğümüzle genç Angelo Sanchez'i öldürdüğümüz söyleniyor.
Ça et notre manque de perspicacité, nous avons tué le jeune Angelo Sanchez.
Sizin gibi genç insanlar maceraları sever.
Les jeunes femmes comme vous aiment les liaisons.
Benimle gelsene sen genç.
Pourquoi tu viendrais pas avec moi, fiston?
Genç Scotsman'ın işi mi?
Est-ce le travail du jeune Scotsman?
İkisini bir araya getir ve al sana genç hâlim.
Mettez les deux ensemble, et vous obtenez un moi-jeune.
Genç bir kızla düşüp kalkıyorsan daha dikkatli olman gerekir.
Tu baises avec une gamine, au moins fais attention.
Burgess genç liderlerimizin içten hizmetleri için özellikle teşekkür etti.
En particulier, frère Burgess m'a remercié pour le service désintéressé de nos responsables des jeunes.
Genç bir çocukken ak meşeden oydun bunu.
Tu en as même sculpté un à partir d'un chêne blanc quand tu étais enfant.
Şu an bir grup yanıltılmış kurda genç danışman olmanın vakti değil.
Ce n'est pas pour jouer au conseiller de jeunesse pour une bande de loups malavisés.
Genç aşıklar umurumda değil.
Je m'en fiche pas mal de votre amour d'adolescent.
Dün burada kazada hayatını kaybetmiş bir genç vardı.
Tu as raison, on a eu un jeune gars. Tué dans un accident hier.
Genç kadının sunacağı çok fazla şey olduğunu öğrendim. Görünenden çok daha fazlasını.
J'ai appris qu'elle avait à offrir beaucoup plus qu'il n'y parait.
Bunlar sana göre genç birine vız gelir.
T'as plus l'âge pour ces sports-là.
Yolun kenarında bıraktığın genç kız için.
Cette fille laissée au bord de la route.
Sizin gibi bir gölün kıyısında büyüyen genç bir kız.
Une jeune fille grandit au bord d'un lac, comme vous.
Sizin gibi bir gölün kıyısında büyüyen bir genç kız hakkında.
Une jeune fille grandit au bord d'un lac, comme vous.
O bir genç çocuk...
C'est un adolescent...
Annene göz kulak ol genç adam.
Garde un œil sur ta mère, jeune homme.
Afiyet olsun genç.
Régale-toi, fiston.
Problem şu ki, genç öğrencim bir şirketi yönetmekle bir ülkeyi yönetmek aynı şeyler değildir.
Le problème, mon jeune étudiant, c'est que gérer une société est différent de gérer un pays.
Örnek verecek olursak, geçen gece sen genç bir hemşireyi içeren bir cümbüşü hayal ediyor...
Par exemple, la nuit dernière, vous avez eu un rêve très joyeux impliquant une jeune infirmière...
Evet, aynı zamanda zamanın kendini gerçekleştirmek istediğini ve Savage'ın gücüne ulaşması gibi dünyayı değiştirecek bir olayın yalnızca genç piyonunu kaçırarak durdurulamayacağını da söyledim.
J'ai aussi dit que ce temps veut se produire, et un tel évènement changeant le monde comme la montée en pouvoir de Savage ne peut pas être empêché simplement en kidnappant son jeune pion.
Pekâlâ, şimdi bu saf genç gaziye Bart Simpson ile karşılaştığında ne olduğunu gösterelim.
Je vais montrer à cette jeune et innocente vétérane ce qui arrive quand on interroge Bart Simpson.
Bu genç hanıma karşı yapılan şikâyeti reddetmeyi teklif ediyorum.
J'aimerais proposer de rejeter la plainte contre cette demoiselle.
Yeri gelmişken, Manitoba, Kanada'da yaşayan 48 ila 68 yaşlarında genç bir hanımsanız siz de kapmış olabilirsiniz. Frengi kaptığınız için özür dilerim.
Et tant que j'y suis, si vous êtes une jeune fille entre 48 et 68 ans à Manitoba au Canada, vous l'avez probablement aussi, et je suis navré de vous avoir transmis la syphilis.
Bu yüzden Tennessee kırsallarındaki genç şefler için burs fonu kurdum.
J'ai créé une bourse pour jeunes chefs dans les régions rurales du Tennessee.
- Douglas, bu genç beyefendi sana odaya kadar eşlik edecek.
Cet homme va vous escorter. Merci.
Bu yüzden sizden tek istediğim, ailesinin acısına saygı duyup hasta genç bir adamın sözleriyle sansasyon yaratmamanız.
Par respect pour la douleur de ses parents, ne reprenez pas les mots d'un homme malade.
Ayrıca elimizde genç bir kadının, bir çalışanınızın Goodwin'in 8 Mart'ta Cincinnati'deki etkinlikte gönüllü kılığına girdiğini belirten yazılı ifadesi var.
Une femme de votre équipe affirme que Goodwin s'est fait passer pour un volontaire à un meeting à Cincinnati, le 8 mars.
- Selam genç adam.
Bonjour, jeune homme.
Savage beni dul bıraktığında henüz genç bir kadındım.
J'étais encore une jeune femme quand Savage m'a rendue veuve.
Genç hallerimizin peşine düşecek.
Elle chasse nos nous plus jeunes.
Ama karısı, genç oğlu ve kızı suçlular tarafından vahşice öldürülmüş ve hiç kimse, polis de dahil bölge savcısı da dahil adaleti yerine getirmek için adım atmamıştır.
Mais sa femme, son jeune fils et sa fille ont été sauvagement assassinés par des criminels, et personne, ni la police ni... le procureur ne lui ont rendu justice.
Yo, yo, yo. Genç çocuklarım var.
Non, mes enfants sont des ados.
İster melek ya da şeytan, zengin ya da fakir, genç ya da yaşlı olun, burada yaşıyorsunuz.
Ange ou diable, riche ou pauvre, jeune ou vieux, vous vivez ici.
Sakin ol genç bayan.
Du calme.
Erkek, kadın, genç, yaşlı, adam dövdükleri sürece farketmez.
Des hommes, des femmes, des jeunes, des vieux, pourvu qu'ils frappent.
- Lütfen bu genç adamı çıkarın.
- Faites-le sortir.
genç 232
genç kız 23
gençler 170
gençlik 25
gencim 23
genç bir kız 20
gençsin 79
gençken 53
genç bir adam 28
genç bir kadın 21
genç kız 23
gençler 170
gençlik 25
gencim 23
genç bir kız 20
gençsin 79
gençken 53
genç bir adam 28
genç bir kadın 21
genç bayan 296
genç efendi 21
genç adam 490
genç biri 17
genç mi 23
genç hanım 33
genç dostum 37
gençliğimde 18
gençtim 27
genç efendi 21
genç adam 490
genç biri 17
genç mi 23
genç hanım 33
genç dostum 37
gençliğimde 18
gençtim 27