Hayatımı translate French
77,186 parallel translation
O benim hayatımın ışığıydı. Her gün, her an onu özlüyorum.
Il était... le soleil de ma vie, et il me manque à chaque seconde de chaque jour.
Hayatımın kalanını tetikte geçirmek istemiyorum çünkü.
Je veux pas passer ma vie à surveiller mes arrières.
- Hayatımızı kurtardı.
Ils a sauvé nos vies Ouai
Seni Islamabad'dan çıkarmak için hayatımı riske atmamla aynı sebepten.
Pour la même raison qu'à Islamabad.
Geri kalan hayatımı tetikte geçirmek istemiyorum çünkü.
Je veux pas passer ma vie à protéger mes arrières.
Hayatımı kurtardığını söylüyorsun.
Tu continues de dire que tu m'as sauvé la v-vie.
Sen hayatımı bitirdin.
Mais tu l'as tuée.
Quinn hayatımı kurtardı.
Quinn m'a sauvé la vie.
Bu gecenin hayatımın en çılgın gecesi olduğuna şüphe yok.
Sans doute, la nuit la plus folle de ma vie.
Tatlım hayatımızı beraber geçireceğimiz için çok mutluyum.
Mon amour, ça m'enchante de passer le reste de ma vie avec toi.
Hayatımı yaşıyor olmalıyım.
Je dois vivre ma vie.
Andy, bugün hayatımı kurtardın.
Andy, tu m'as sauvé la vie aujourd'hui.
Hayatımı kurtardın.
Tu m'as sauvé la vie.
Dinle hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim.
Ecoute... Merci de m'avoir sauvé la vie tout à l'heure.
Hayatımı kurtardığın için.
Pour m'avoir sauvé la vie.
Kendi hayatımı düşünmem gerekiyor ve geri kalanını da hapiste geçirmeye niyetim yok.
Je dois penser à ma vie et je ne vais pas passer le restant de ma vie en prison.
Sonra da tüm hayatımı senin peşine düşmeye adayacağım.
Et je dédirai encore ma vie à vous traquer.
Hayatımın geri kalanını ister hapisenin içinde ister dışarda geçireyim yaptıklarımın bedelini ödeyeceğim.
Que je passe le reste de ma vie en prison ou non, je vais payer pour ce que j'ai fait.
" Hayatımı kişisel kazanç için değiştirmeye çalıştım.
" Je t'ai vendu pour servir mes intérêts.
Borçluyum, çünkü söylediklerini ve hayatımı nasıl şekillendirdiklerini düşünmeden edemiyorum.
Si, parce que je n'ai pas arrêté de penser à ce que vous avez dit et son implication sur ma vie.
Aynı zamanda Irak ve Afganistan'da hayatını kaybeden arkadaşlarım var.
Mais j'ai aussi perdu des amis en Irak et en Afghanistan.
Benim hayatım ne kadar karmaşıksa onunki bin kat daha karmaşıktı.
Ma vie était compliquée, mais la sienne l'était encore plus.
O kadar umurumda değil ki hayat kadını sevgilin birden ortaya çıkıp bana ihtiyacın olduğunu söyleyince her şeyi bıraktım.
Je m'en fous tellement que j'ai tout laissé tomber quand ta pute est sortie de nulle part et m'a dit que tu avais besoin de moi.
Fakat şimdi ameliyathaneye gidip kızınızın hayatını kurtaracağım.
Mais maintenant je vais aller dans cette pièce, et je vais sauver la vie de votre fille.
Hayatımda ilk kez doğru olanı yapacağım.
Et pour la 1ere fois de ma vie, c'est ce que je vais faire.
Seni hayatım boyunca sevdiğim herkesten daha çok seviyorum.
Je t'aime plus que ce que j'ai aimé de toute ma vie, mais...
Belki günün birinde hayatınızı kurtarırım.
Et peut-être qu'un jour je te sauverai la vie.
Bunu takdirle karşıIıyorum hayatım.
C'est très gentil, ma belle.
Tüm hayatım boyunca bana gelip şöyle diyeceklerini hayal ettim.
Jusqu'à la fin de mes jours, on serait venu me dire :
Hayatına öyle devam etmesi lazım.
Il faut qu'il fasse sa vie.
Bu hayatı benden almaya hakkın yok.
Vous ne pouvez pas m'en empêcher.
Bir durumum var. Hayatım boyunca teşhis edilmeyen bir durum.
J'avais un problème qui n'avait jamais été diagnostiqué.
Bakalım hayat sadece aşktan mı ibaret.
Si seulement la vie n'était faite que d'amour.
Aggie,... sevgili eşim güneşim ve yıIdızlarım... Seninle hayatım boyunca sevişmeyi dört gözle bekliyorum.
Alors Aggie, ma très chère femme, soleil étoilé de ma vie, il me tarde de tout foirer avec toi.
Kötü birini hayatıma geri almış olabilirim ama eskiden o bana eziyet ediyordu, şimdi ben ona ediyorum.
J'aurais dû couper les ponts plus tôt, mais il m'a torturée et maintenant, c'est à mon tour.
Senin başkanlığınla o altı hayatı farklı kefelerde tarttım ve ben...
J'ai pesé le pour et le contre ce que ta présidence pourrait faire contre ces six vies...
Üzerinde çalıştığımız bütün her şeyi bir kenara atma. Kendi hayatını!
Ne jette pas tout ce pourquoi nous avons travaillé toute ta vie!
Senin başkanlığın ile o altı hayatı bir kefeye koyup tarttım.
J'ai mesuré le bien que ta présidence pourrait faire contre le prix de ces six vies. Ce ne sont pas que six vies.
John ve senin gerçekten bunu benim yaptığımı düşündüğünü bilerek nasıl hayatıma devam edeceğim?
Comment je retourne juste à ma vie, sachant ce que toi et John pensez réellement de moi?
Senin hayatını kurtardım ben.
- Je viens juste de te sauver la vie.
Eğer bunu yaparsan, ne yaptığını düşünüyorsan, hayatım biter.
Si tu arrives à tes fins, peu importe ce que tu crois faire, je vais mourir.
Sanırım bu yüzden denemek çok kolay oldu Ve kendi hayatını al.
Je suppose que c'est pour ça qu'il était si facile pour vous d'essayer et de prendre votre propre vie.
Bu hayatı gördüm, tamam mı?
J'ai vu cette vie, d'accord?
Haplarını al hayatım.
Prends tes pilules, chéri.
Tabii, hayatım.
Oui, ma chérie.
Al bunları hayatım.
Prends ça, mon chéri.
Hayatım!
Chérie!
İyi misin hayatım?
Tu vas bien, ma chérie?
40 yıllık meslek hayatım boyunca, sezgileri oğlum gibi olan kimse görmedim.
En 40 ans de carrière, je n'ai jamais vu une intuition comme celle de mon fils.
/ Hayatım boyunca öpmek istediğim / tek dudak onunkiydi.
Les seules lèvres que j'ai jamais voulu embrasser.
O zaman hayatım çok daha kolaydı.
Ma vie était plus simple.
hayatımın aşkı 18
hayatımı kurtardın 178
hayatımı mahvettin 46
hayatımı kurtardınız 38
hayatımızı kurtardın 17
hayatımı kurtardı 58
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayatımı kurtardın 178
hayatımı mahvettin 46
hayatımı kurtardınız 38
hayatımızı kurtardın 17
hayatımı kurtardı 58
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatını 28
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16
hayatını 28
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16