Kırmızı ışık translate French
3,207 parallel translation
Dikkatini dağıtıyordum, biliyorum ama otobüsün kırmızı ışıkta geçtiğini gördüm ve kadına da o anda çarptı.
Je sais que je vous distrayais, mais j'ai vu le bus griller le feu rouge avant de renverser cette femme.
Bir şey yapmadan önce, Lisa hiç kimse sana kırmızı ışıkta geçmenin...
Avant de faire quoi que ce soit, sachez que griller un feu rouge n'est pas
Kırmızı ışıkta geçmek ve hız sınırını aşmak gibi.
Par exemple : "Il a grillé le feu rouge et il accélérait."
Hadi kırmızı ışık davası yarı yarıya bir ihtimal.
Un cas de feu rouge, c'est déjà du 50-50 au départ.
Kırmızı ışık!
Feu rouge!
Yeşil ışık iyi, kırmızı ışık kötü.
La lumière verte, c'est bon. La lumière rouge, c'est mauvais.
- Kırmızı ışık yanıyor.
- Le feu est au rouge.
Unutmayın, sadece kırmızı ışıkta ve mini eteklerde durun.
Arrêtez-vous au feu rouge et matez les filles!
- Kırmızı ışık!
- Feu rouge!
Güzel haber şu ki kırmızı ışıklara ve hız sınırlarına falan uyuyor.
Bonne nouvelle, il respecte les feux rouges, il conduit aux limitations.
Kırmızı ışık!
C'est rouge!
Bu haberi Mary'ye vermek için stadyumdan eve doğru giderken sarhoş bir sürücü kırmızı ışıkta geçti ve kendimi bu tekerlekli sandalyede buldum.
J'étais sur le chemin de retour du stade de baseball pour dire à Mary les bonnes nouvelles... quand un conducteur ivre a grillé un feu rouge... j'ai fini dans cette chaise.
Kırmızı ışıkta durmuyorlar.
Ils ne s'arrêtent pas aux feux rouges.
Kırmızı ışık yok, polis yok, yoğun trafik yok.
Pas de feux rouges, de policiers, ni d'embouteillages.
Kırmızı ışık performansı sağlıyor
- C'est une actrice extraordinaire.
Cidden, kırmızı ışık varisli damarları kapatıyor.
Sérieusement, la lumière rouge fait disparaitre les varices.
Gidip şu Kızıllara nasıl yapılırmış gösterip, bir ders verelim.
Tu viens, on va donner une autre leçon à ces Rouges, leur montrer de quelle herbe on se chauffe!
Şifreyi kırmış olamazsınız, değil mi?
J'espère que vos hommes ne l'ont pas décodé.
- Ya da kırmızı ışıkta geçip...
- Ou bien...
Onu kızıyla konuştuğuna inandırmış.
Elle nous a entendus parler de sa fille.
Daha hoyrat, daha sıcak, daha parlak, daha kırmızı.
C'était plus dur à l'époque, plus chaud plus clair, plus rouge!
Üç kişi, Yeşil Yaban Arısı'nın bir kırmızı ışığa ateş ettiğini bildirmiş.
J'ai trois rapports sur le frelon vert pris à un feu rouge.
... kırmızı rujun, insanı tahrik edip iç dudağın yapısını hatırlattığını öğrenirsin.
... tu apprendras que le rouge à lèvres rouge imite l'excitation et suggère le relief des petites lèvres.
" Shidoori Kubbesi'nin dışına geçiyoruz bir kırmızı çiçeğe odaklanıyoruz çiçek, çöldeki yıldız gemisinin enkazında büyüyor.
"On ouvre sur le dôme shidoori " et on s'attarde sur une unique fleur rouge " sortant des ruines du vaisseau dans le désert.
Peki, millet, bu büyük kırmızı on numara yarışmaya kadar ki provaların sayısını gösteriyor.
Ok vous tous, ce grand dix rouge nous donne le nombre de répétitions qu'il nous reste jusqu'à ce la compétition.
Kızın kafasında şişe kırmış. Onu iyice yumruklamış. Sonra oradan hızla uzaklaşmış.
Elle lui a éclaté une bouteille sur la tête et s'est fait la malle.
Şiddetli ateşleri vardı, çarşafları kırmızıya boyanmıştı terlerle sırılsıklam olmuştu.
La fièvre brûlante, les draps tachés d'écarlate, trempés de sueur.
Yani, kışın ortası kırmızı bir Vespa süren beyinsiz.
Je veux dire, qui conduit un stupide Vespa rouge au milieu de l'hiver?
Kırmızı şarap ve portakal suyu alabilir miyim lütfen?
Je peux avoir un verre de rouge et un jus d'orange, s'il vous plaît?
Ama eve gelip te tanımadığım bir çok insan tarafından karşılanmak... Beni çekiştirip, sarıImaları... ve hatırlayamadığım bir çok şey hakkında konuşmaları... süreç olmuyor... tamamen bir saçmalık oluyor haklısın. ilk başta azlardı yalnız bırakırmısın?
Mais etre accueillie par tout ca et en plus une foule de gens qui m'attrapent, m'embrassent et me chialent sous le nez en racontant des trucs que j'ai oublies, c'est pas lourd a digerer, c'est n'importe quoi.
Kırmızı hindibalar temizlendi ve sıralandı. Hortumu da sıkıca sardık.
J'ai lavé les trévises et enroulé le tuyau.
Onları tam kutuya sıkıştırmışken yakalamalıyız.
Mais là, c'est bon : ils ont nulle part où aller.
– Kırmızı - – yeni bir dünya ağarmakta!
- Rouge - Un monde s'apprête à apparaître!
Başımı çevirdim ve gözüme kırmızımsı kahverengi bir postun parıltısı ilişti.
Je tourne la tête et j'aperçois la lueur d'une robe brun rougeâtre.
Eğer o adamı bulmak istiyorsanız, beni kırmızı sandığı attığı zamandan yani en başından başlamalısınız.
Alors je vais tout vous dire. Il m'a balancé dans une malle.
Siz de hırdavatçıya gidiyorsunuz ve sapındaki koyu kırmızı lekelerin barbekü sosu olduğuna ikna etmeye çalışıyorsunuz.
Donc, vous retournez chez Bricorama et expliquez que ces taches sombres sur le manche sont de la sauce BBQ.
Kırmızı 5-2, çıkış için hazır.
Red Five Deux, en approche pour la zone d'extraction.
Kilo-Kırmızı 40-6, 30 saniye içinde çıkış bölgesine geliyorum.
Kilo Red 46 en approche pour la LZ dans 30 secondes, terminé.
- Aynen! Yüzü kıpkırmızıydı. Halımın üstüne şıpır şıpır ter döküyordu.
Il était rouge et ruisselant de sueur sur mon tapis.
Fosforışıl kırmızıturp mus, kabarmış bonfile ve doğal beslenmiş tavuk parçacıkları.
J'ai des mousses de radis phosphorescentes. Des entrecôtes effervescentes et des glaçons de poulet de Bresse.
Tüpler dolusu sıcak, kırmızı kan.
Des flacons de sang frais.
Hannah ile birlikteyken kırmızısını takıyorum.
J'en porte un rouge quand je suis avec Hannah.
Görünen o ki, birisi bazı sıcak-kırmızı intikam içinde züğürt tesellisi buluyor.
On dirait que quelqu'un trouve son réconfort dans une bonne vieille vengeance.
Bu ana güç hattı. Eğer, bir kargo gemisinin nasıl çalıştığını bilseydin, bu Kırmızı Fenerlerin, kurşun folyo ve hurda tellerden yapılmış yok edicilerinden biri değil.
C'est la conduite électrique principale. C'est pas comme des Red Lantern qui jouent avec des fils à la maternelle.
Bir Kırmızı için, hiçte kötü bir atış değil.
pour un Red.
20 yıI önce babası, Wasseypurlu bir kızı kaçırmış ve tecavüz etmişti.
Il ya 20 ans, son père avait enlevé et violé une fille de Wasseypur.
Eğer bir ezginin rengi olsaydı, bu kırmızı ve pembenin bir karışımı olurdu.
Si cet air avait une couleur, ce serait un mélange entre rose et rouge.
Sizin çocuk sahibi olamayacağınızı söyledi çünkü sen kısırmışsın.
- Il m'a dit surtout que vous ne pouviez pas avoir d'enfant, que vous étiez stérile.
Ateş kırmızısı puanlı elbise giyen uzun bacaklı bir sarışın geldi.
Une blonde, longues jambes, s'est pointée dans une incandescente robe rouge à pois.
Sen kırmızılar içindeki papaz mısın?
Êtes-vous le clerc en rouge?
Kırmızı bir ışık çıktı ve 1944'e geldik.
He lights up red. Poof, we re in 1944.
işık 176
ışık 57
işıklar 178
ışıklar 44
işık yok 16
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
işıkları açın 23
işıkları kapat 24
işıkları söndür 24
ışık 57
işıklar 178
ışıklar 44
işık yok 16
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
işıkları açın 23
işıkları kapat 24
işıkları söndür 24