Leş gibi kokuyor translate French
431 parallel translation
Leş gibi kokuyor.
Tu m'entends, ça pue la merde...
Sonra bir bakarsın, yine leş gibi kokuyor.
Et elle est soûle encore une fois.
Kötü olduğunu söylemiyorum. Fakat, balık kokuyor işte. Leş gibi kokuyor.
- Je dis pas qu'il soit mauvais, mais on sent que c'est du poisson.
- Leş gibi kokuyor. - Leş gibi deme tatlım.
- On ne dit pas "moche".
Gelin yükseğe çıkalım, aşağısı leş gibi kokuyor.
Allons plus haut, en bas ça pue salement!
Leş gibi kokuyor!
Ce que tu pues!
Bu domuzlar ölünce bile leş gibi kokuyor.
Ces charognes puent le vin, même après leur mort.
- Bunlar leş gibi kokuyor.
- Ces trucs puent!
Kirli ve leş gibi kokuyor.
Il est sale, il sent mauvais.
- Sana da bir koku geldi mi? - Senin şu köpek öldüren leş gibi kokuyor.
Tu ne sens rien si ta dinguerie à la vinasse.
Leş gibi kokuyor!
Quelle puanteur!
Tanrım, burası leş gibi kokuyor.
Bon sang, ça pue.
Leş gibi kokuyor.
- Ça pue.
Leş gibi kokuyor.
V'là la peste, les mecs!
Kahven leş gibi kokuyor.
Ton café est franchement dégueulasse.
Leş gibi kokuyor!
Oh merde, il pue!
Ee, bütün dünya leş gibi kokuyor, buna alış artık.
Le monde entier n'est que puanteur, Francine, autant t'y faire.
0h, Tanrım, burası leş gibi kokuyor.
Bon sang, ça pue ici.
Tuvaleti temizle Melvin, burası leş gibi kokuyor!
Melvin, nettoie les chiottes, elles puent.
Hayvan zaten kocamış postu çok sert, leş gibi kokuyor!
Bah! Un vieux sanglier! Sa chair est dure, elle pue!
Leş gibi kokuyor.
Ca sent les égouts.
Leş gibi kokuyor!
C'était infect.
Kimo, burası leş gibi kokuyor.
Kimo, ça pue comme l'année dernière ici.
Leş gibi kokuyorlar. Nefesleri bile kahve kokuyor.
Ils puent la sueur et le café.
Tanrım, leş gibi kokuyor!
Bordel, c'qu'il pue!
Leş gibi kokuyor.
Ça pue, en plus.
Yanık hava gibi kokuyor.
Ça sent les cheveux brûlés.
Burası çam ağacı gibi kokuyor.
Je constate que ça sent encore les aiguilles de pin.
Nefesin leş gibi kokuyor!
Ton haleine empeste l'alcool!
Kusmuğu her zaman bir gül gibi kokuyor.
Il s'en sort à tous les coups, celui-là!
Bence leş gibi kokuyor.
- Ça te plaît?
Burası leş gibi kokuyor.
Ça sent mauvais ici.
Bir polis memuru olduğun bariz, her yanın polis ofislerindeki küflenmiş dosyalar gibi kokuyor.
Tu pues le flic, tu pues la caserne et les archives. Tu pues le centre de rétention.
Burası leş gibi kokuyor.
On dirait qu'on a foutu le feu, à une distillerie, ici!
Roma yeraltı mezarları gibi kokuyor.
On se croirait dans les catacombes. Une réserve.
Aman Tanrım, leş gibi kokuyor.
Pardon.
Leş gibi goma kokuyor.
Elle pue le goma.
Arabası leş gibi balık kokuyor.
Sa Hillman pue le poisson!
Çöp gibi kokuyor.
Oui, ça sent les ordures.
Burası leş gibi ter kokuyor.
Ça sent le gymnase ici.
Eski çorap gibi kokuyor... bu çürük yumurtalar.
Ces oeufs pourris sentent les vieilles chaussettes.
Bu peynir bozulmuş, tıpkı Alcazar'ın kulisi gibi kokuyor.
Il coule ce fromage. On dirait les coulisses de l'Alkazar.
Banyo süt gibi kokuyor!
Pourquoi ça sent le lait dans les toilettes?
Her yere Selpak atmışlar gibi kokuyor.
On dirait le nom du parfum qu'ils mettent sur les kleenex.
Kuşlar ötüyor tüm mahalle, herkes pastırma gibi kokuyor ve biliyor musunuz herkes bulutların ne kadar şirin gözüktüğünü söylüyor.
Les oiseaux chantent tout le quartier sent le bacon et tout le monde dit que les nuages ont l'air particulièrement moelleux.
Tanrım, sanki içeride biri ölmüş gibi kokuyor.
Bon Dieu, les gars, ca pue comme si quelqu'un etait mort ici.
Temiz bebekler, sanki dünyada hiçbir şey onlara dokunmamış gibi kokuyor.
Vous avez remarqué comme les bébés sentent l'innocence?
Tıpkı şeker gibi kokuyor.
Ça sent les bonbons.
Siyasi bir toplantıya benziyor ama Klan gibi kokuyor. Cadılar Bayramı kostümleri olsa da, olmasa da.
Ça ressemble à un meeting politique, mais ça sent le Klan à plein nez, avec ou sans les déguisements d'Halloween.
Leş gibi fırsat kokuyor, Rocko.
Rocko.
Burası tuvalet gibi kokuyor!
Ça sent les toilettes, ici. Vous ne pouvez rien faire?