Ne biliyorsun translate French
17,085 parallel translation
Ne biliyorsun dedektif?
Que sais-tu?
Bu ne biliyorsun değil mi?
Tu sais ce que c'est, n'est-ce pas?
Akıllı telefonlarla ilgili ne biliyorsun?
Tu t'y connais, en smartphones?
Jim şimdi hazır rahatlamış ve dürüstçe konuşuyorken, söylesene Indian Hill'deki çalışmalarımız hakkında ne biliyorsun?
Maintenant que nous discutons tranquillement, dites-moi. Que savez-vous de ce qui se fait ici à Indian Hill?
Adam hakkında ne biliyorsun?
Qu'est-ce que tu sais de lui?
Hizmetçiler bu girişi kullanamaz biliyorsun!
Les domestiques ne peuvent pas utiliser cette entrée!
Biliyorsun, bu konularda beni kandıramazsın.
Vous savez que vous ne pouvez pas me tromper dans ces choses-là.
Kalbinin ne kadar zayıf olduğunu biliyorsun. Ve pes etti.
Son coeur était devenu très fragile et... il a simplement lâché.
Ve şimdi, bence biliyorsun, İnanıyorum Wisconsin'ye taşındılar. Minnesota.
et je crois, vous ne l'ignorez pas, ils sont dans le Wisconsin maintenant, il me semble.
Ve eğer bu sana ağır geliyorsa Şey, işte... bu... Biliyorsun, bu senin hakkın.
Si vraiment vous estimez que vous ne pouvez pas prendre ça en charge, hé bien, c'est, c'est - - votre droit vous savez.
Ne zamandan beri bunu biliyorsun?
Depuis quand tu sais ça toi?
Çok nazik olmak zorunda değilsin biliyorsun.
Rien ne t'oblige à tant de politesse tu sais.
Herkese yardım edilemez, baba. Bunu biliyorsun.
Tout le monde ne peut pas être aidé, tu sais.
Ne demek istediğimi biliyorsun.
Tu sais de quoi je parle.
Ne dediklerini biliyorsun.
Tu le sais très bien.
Ne yapacağımızı biliyorsun.
Vous m'avez bien compris.
Ne olduğunu bal gibi biliyorsun.
Vous savez bien qui vous êtes.
Ama adın gibi biliyorsun ki asla uyuşturucu satmam.
Mais tu sais très bien que je ne vends jamais de drogue.
Bana o kadının ne yaptırdığını adın gibi biliyorsun.
Tu sais bien ce qu'elle m'a fait faire.
Ne olduğunu gayet iyi biliyorsun.
Tu sais bien ce qui s'est passé.
Karakollar hakkında ne hissettiğimi biliyorsun.
Tu connais mon aversion pour les commissariats.
Ne? Bunu nereden biliyorsun?
Comment savez-vous tout ça?
Tamamdır, ne biliyorsun?
Kalloor manigance quelque chose pour Las Vegas.
Ne bulduysak biliyorsun zaten. Pekâlâ.
Je veux dire, on peut vous donner ce qu'on a.
Ne yapman gerektiğini sen de biliyorsun.
Tu sais ce que tu as à faire.
Bu adamın durmayacağını biliyorsun.
Tu sais que ce type ne s'arrêtera pas.
Alice'in bana ne yaptığını biliyorsun.
Vous savez ce qu'Alice a fait pour moi.
Dans edemediğimi biliyorsun.
Tu sais que je ne suis pas bonne dans ce domaine.
Sen de biliyorsun ki June, kıskançlık yedi büyük günahtan biridir.
Je ne vous apprends rien, June ; la jalousie est l'un des sept péchés capitaux.
O zaman bunun duygusal olarak ne kadar bitirici olduğunu biliyorsun.
Alors tu sais à quel point ça peut être fatigant.
Missandei bu adamların ne olduğunu biliyorsun.
Missandei. Tu connais ces hommes. Comment peux-tu avoir confiance?
Yani onlara ne söyleyeceğini biliyorsun.
Tu sais quoi leur dire.
Ne emrettiğini nereden biliyorsun?
Il vous parle?
Nereden biliyorsun?
Comment le sais-tu? On ne sait jamais.
Yani, biliyorsun ki Margaret Hala daha ilk haftadayız, pek bir şey olmadı.
Tata Margaret, la première semaine, il ne peut pas se passer grand-chose.
Benim hakkımda çok şey biliyorsan o hâlde seni bulduğum zaman ne yapacağımı da biliyorsun.
Tu en sais trop sur moi. Tu imagines donc bien... ce que je ferai quand je te trouve.
Ne yapacağını biliyorsun.
Tu connais l'exercice.
Hiçbir şey söylemeyeceğimi biliyorsun, değil mi?
Vous savez que je ne dirai jamais rien.
Ne istediğimi biliyorsun.
Tu sais très bien.
Ne olacağını biliyorsun.
Tu sais ce qui va venir.
Anne olacak biri olmadığımı biliyorsun.
Vous savez que je ne suis pas du genre maternel.
Uyuşturucuların kayıtlarını girdim. Bunun ne demek olduğunu biliyorsun.
Hé, j'ai enregistré les drogues.
Kutlama zamanı. Bunun ne demek olduğunu biliyorsun.
Il est temps de célébrer.
Ne halt yediğimi biliyorsun. Beni yıllardır tanıyorsun.
Tu sais qui je suis.
Bir mucize olur da bu satış gerçekleşirse tüm sanatçılarımız, çalışanlarımız onlara ne olacağını biliyorsun değil mi?
Si, par miracle, cette vente se fait, nos artistes, tous les gamins à l'Artistique... Tu sais ce qu'il va leur arriver.
Ama bunun benim için ne kadar önemli ve acil bir durum olduğunu biliyorsun.
Vous comprenez en quoi cela me concerne et me preoccupe.
Bu yüzden o... o ne düşündüğümü biliyor, ve beni güldürüyor... ve beni gerçekten anlıyor... ve söylediği şey ne olursa onu yapabileceğini biliyorsun, bu kadar kolay.
Alors... il devine mes pensées, et il sait me faire rire... et surtout il me voit vraiment... et c'est quelqu'un qui fait tout ce qu'il dit qu'il va faire, et donc c'est facile.
Ne yapacağını biliyorsun.
Vous savez quoi faire.
- Hadi ama, ne demek istediğimi biliyorsun.
Tu sais bien...
- Ne demek istediğimi biliyorsun.
Tu sais bien.
Biliyorsun ben pek katılımcı değilimdir.
Je ne suis pas chaud pour y adhérer.