Ne kadar translate French
182,748 parallel translation
Senin şu küçük yuvan ne kadar uzak dostum?
A quelle distance est ton petit nid?
Resmi olmadan önce ne kadar vaktimiz var?
Combien de temps avant que cela ne devienne officiel?
Avukatım gelene kadar konuşmamam söylendi.
On m'a dit de ne pas parler jusqu'à ce que mon avocat soit présent.
Akciğer iltihabı seni öldürecekti ama savaş yaraların biraz iyileşene kadar sana tedaviyi veremedik.
La pneumonie allait t'emporter, mais on ne pouvait pas te donner le remède avant que tes blessures guérissent un peu.
Ayrıca, efendim... durum ne kadar tatsız görünürse görünsün... bu işten sağ çıkacaksınız.
Et... quoi qu'il arrive, vous survivrez.
Mark'a Marshall'ın burada olmasını ne kadar özlediğimi söylüyordum.
Je disais à Mark que Marshall me manquait.
Beni ne kadar tehlikeye attığının farkında mısın?
As-tu la moindre idée des risques que je prends?
Ne kadar dayanacağız?
Combien de temps?
Sesini duymak ne kadar güzel.
C'est si bon d'entendre ta voix.
Senin ve oğlanın benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun.
Tu sais combien vous comptez pour moi.
- Ne kadar naziksin Edgar.
C'est vraiment gentil, Edgar.
Ne kadar içtin?
Tu as bu combien de verres?
Kendinizi ne kadar cezalandırdığınızın önemi yok, çünki bu hiçbirşeyi değitirmeyecek.
Peu importe combien tu te punis toi-même, ça ne changera rien.
Praimfaya'ya yaklaşmak daha az müttefik göreceğiz anlamına geliyor, seninkilere inancın ne kadar?
Plus on se rapproche de Praimfaya, moins les alliances tiennent. Quelle foi accordes-tu aux tiennes?
Ne kadar süreliğine?
Pendant combien de temps?
Daha ne kadar sürecekmiş?
Ce sera encore long?
Bunu çözene kadar onu saf dışı bırakacak hâlim yok.
Je ne vais pas l'ignorer en attendant de régler ça.
Ben olaya farklı yaklaşabilirdim ama başkan olduğumdan beri aşırı baskı altında ölüm kalım kararı vermenin ne kadar zor olduğunu öğrendim.
J'aurais géré ça différemment, mais depuis que je suis devenu Président, j'ai appris qu'il est difficile de choisir entre la vie ou la mort sous une énorme pression.
Araçların hedeflerine ulaşmaları ne kadar sürer?
Quand les drones seront-ils au-dessus de la cible?
Bu sorun her ne kadar kutuplaştırıcı olsa da Amerikalıların yüzde 84'ü taramaların sıkılaştırılmasından yana.
Même si c'est un sujet polarisant, 84 % du pays veut renforcer les vérifications des antécédents.
Başkan'ın ne kadar ikna edici olabildiğine bağlı.
Ça dépend si le Président est persuasif.
Böyle programları mümkün kılan sanat burslarına ne kadar aşinasın?
Les subventions pour ces programmes vous sont-elles familières?
Kongre bu bursu ne kadar sürede tekrar onayabilir?
Le Congrès peut autoriser à nouveau la subvention rapidement?
Yazman ne kadar sürer?
Combien de temps ça vous prend de créer le traqueur?
Ortada ne kadar çok silah varsa sorun çıkma ihtimali de o kadar çok.
Et plus il y a de missiles, plus il y a de possibilités que ça tourne mal
Daha ne kadar bunu sana yapmak zorunda bırakacaksın Jane?
Combien de temps encore tu vas nous obligé à te faire ça, Jane?
Ne kadar süre?
- Oui. Pour combien de temps?
Kendin dedin her şansı kovalamayız ne kadar riskli olursa olsun.
Tu l'as dit toi-même, nous devons suivre chaque piste peu importe à quel point c'est risqué.
Neden büyük bir fikir için bu kadar stres yaptığımı bilmiyorum.
Je ne sais pas pourquoi j'étais si stressé de trouver cette grande idée.
Bu kadar dar kafalı olma.
Ne soyez pas aussi fermé d'esprit.
Seni içeri sokmamı isteyecek kadar önemli olan ne?
Qu'y a-t-il de si important?
Bunu o kadar sevdin ki ne bir anlaşma yapabildin ne de bir ilerleme sağlayabildin.
Vous n'avez jamais rien osé négocier, ni fait avancer en rien les choses.
Bana istediğin kadar işkence et ama bu bir şey değiştirme -
Tu peux me torturer tant que tu veux, ça ne changera pas le fait...
Can almak o kadar kolay olmamalı.
Prendre une vie ne devrait jamais être facile.
- Bu adamı ne kadar iyi tanıyorsun?
Tu connais bien ce gars?
- Bizi sonsuza kadar burada tutamazsın.
Vous ne pouvez pas nous garder ici pour toujours.
Edgar en son ne zaman bu kadar lezzetli bir şey tattığımı anımsamıyorum.
Je ne me rappelle pas la dernière fois que j'ai mangé une chose aussi bonne.
13 yaşımdaydım. Bizleri hayvan gibi bir araya toplar küçücük yere nefes alacak yer kalmayınca kadar sıkıştırırlardı.
J'avais 13 ans, et on nous entassait comme du bétail, jusqu'à ce qu'on ne puisse presque plus respirer.
Buna ne dersin? Kümese kadar yarışalım mı?
On fait la course jusqu'aux enclos?
Takip edilmediğimden emin olana kadar nehrin orada saklandım.
Je devais resté caché près de la rivière jusqu'à ce que je sois sûr - de ne pas être suivi.
- O iş o kadar kolay değil.
- Ça ne sera pas aussi simple.
Henüz geleli o kadar olmadı.
Je ne suis pas là depuis longtemps.
O yüzden tekrar soruyorum, hatırlayabildiğin kadarıyla bize bu dosya hakkında ne söyleyebilirsin?
Je vais donc vous le redemander, essayez de vous souvenir... et dites-nous ce que vous savez sur ce fichier.
Ama şu anda ben o kadar etkili olamam.
Mais en ce moment, je ne pourrais pas être aussi efficace.
Ama o kadar vakitleri yok.
Ça ne peut pas attendre autant.
Bu kadar teşekkürü kaldıramam.
Ne me remerciez pas tous en même temps.
Bu kadar çabuk beklemiyordum ama.
Je ne m'y attendais juste pas si rapidement.
- Daha ne kadar var?
Voilà, tout droit. Sur quelle distance?
İstediğim olana kadar bir kelime daha söylemeyeceğim.
Je ne dirai pas un mot tant que je n'aurai pas ce que je veux.
Bulduğumuz her şansı değerlendirmeliyiz ne kadar riskli olursa olsun.
On doit suivre toutes les pistes que nous avons, peu importe le risque.
Yani ne olduğunu anlayana kadar çoktan gitmiş oluruz.
Donc, au moment où ils réaliseront ce qu'il s'est passé, nous aurons disparu depuis longtemps.
ne kadar güzelsin 38
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar iyisin 19
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar iyisin 19