Ne kadar üzücü translate French
308 parallel translation
Burada olmamanız ve benim için burada olmamanız, ne kadar üzücü!
Dommage que vous ne soyez pas là. En fait, je vous envie.
Ama seni geri getirenin abinin av kazasında ölmesi olması ne kadar üzücü değil mi?
Mais n'est-ce pas une triste illustration de nos relations... qu'il faille un accident de chasse et la mort de ton frère pour te ramener ici?
Gözlerin ne kadar üzücü, melankolik, Sesiniz büyülü bir çağrı gibi, Onun sesi şimdi, göksel, kutsal
Tes yeux étaient tristes, si tristes, mais ta voix chantait dans le soir comme la voix d'un violon lointain,
Elveda demek, canım, ne kadar üzücü
Mais vous quitter est une désolation
O saatte dışarıda olan fazla insan olmaz. Ne kadar üzücü!
À cette heure-là, il n'y a pas grand monde.
Ne kadar üzücü.
Elle était si jeune...
Ne kadar üzücü!
Quel malheur!
Ne kadar üzücü bir kader.
Et qu'est-ce que j'ai fait?
Ne kadar üzücü. Sadece bir baskı zaten.
Dommage que ce ne soit qu'une reproduction.
Ne kadar üzücü halbuki bir tane bulmuştum.
C'est trés ennuyeux, car j'en ai trouvé une.
Ama gelenekler kayboluyor. Artık erkekler pantolon giyiyorlar. Ne kadar üzücü.
Tous ces hommes en pantalons, c'est d'un triste!
Ne kadar üzücü.
C'est triste.
Ne kadar üzücü, değil mi?
Que c'est dommage.
Ne kadar üzücü, değil mi?
quel dommage?
- Ne kadar üzücü. - Yani...
Comme c'est décevant.
Ne kadar üzücü, değil mi?
C'est un peu triste, quand même?
Ne kadar üzücü.
On dirait bien. Tu veux juste te venger, n'est-ce pas?
Ne kadar üzücü.
Quel dommage!
Ne kadar üzücü bir şey.
Quelle tristesse!
Ne kadar üzücü!
Comme c'est triste...
Ne kadar üzücü bir rüya.
quel triste rêve c'est Ià.
Ne kadar, ne kadar üzücü.
Vraiment triste.
Kendi ellerimle yetiştirdiğim... On Kutsal Emre uymayı öğrettiğim... iki delikanlının... ağzı bozuk, iğrenç tavırlı iki hırsız olarak... geri dönmeleri ne kadar üzücü.
Quel crève-coeur de voir que vous, que j'ai élevés dans le respect des 10 Commandements me revenez voleurs le juron à la bouche et le geste obscène!
Durumun sizin için ne kadar üzücü olduğunu anlıyorum.
Je comprends combien ça doit être éprouvant pour vous.
Ne kadar üzücü.
ah lala, c'est navrant.
Ne kadar üzücü bir oyun sonu.
Quelle triste fin de partie!
Ne kadar üzücü olduğunu hiç merak ettin mi? Bu senin oğlunun tek seks kaynağı banyoda dergilere mastürbasyon yapıyor
N'avez-vous jamais réalisé comme il est triste... que votre fils ne puisse se satisfaire sexuellement... qu'en se masturbant devant des magazines, dans la salle de bains?
İnsanların bütün zamanlarını kondisyon bisikletlerine ve egzersizlere ayırması ne kadar üzücü.
C'est vraiment triste de voir ces gens s'ereinter à faire tant de sport.
Oh, ne kadar üzücü!
Tout à fait navrant.
ne kadar üzücü.
Quelle tristesse!
Knapp'ler için ne kadar üzücü bir durum.
Comme c'est dommage pour les Knapp.
Aslında bu dünya çıldırmış. Gerçekten kıyamet günü. Ne kadar üzücü!
Le monde de la Doctrine dégénérée, c'est vraiment l'époque de la fin des temps... c'est tout à fait déplorable.
Hepimizin bunu yapamaması ne kadar üzücü.
Oommage qu'on ne puisse pas tous le faire.
Ne kadar üzücü, değil mi?
C'est d'une tristesse!
Ne kadar üzücü.
- C'est triste.
Gerçekte nasıl biri olduğunu bilmek ne kadar üzücü biliyorsun.
Si tu savais comme j'avais de la peine, moi qui sait qui tu es.
Ne kadar üzücü.
Comment embarrassant.
Onun gibi birisinin hapiste çürüyeceği ne kadar üzücü.
C'est impensable, une telle personne devrait croupir en prison.
Ne kadar üzücü.
- Comme c'est triste.
Yani, bunun ne kadar üzücü olabildiğini kesinlikle anlayabiliyorum.
Je peux certainement comprendre à quel point ça peut être contrariant.
Ne kadar üzücü bir durum.
Quelle histoire.
Dorfmann'ı bunu görecek kadar yaşayamayacak olması çok üzücü.
Dommage que Dorfmann... ne sera plus là pour les voir.
Ne kadar üzücü.
- C'est romantique!
Ne kadar üzücü.
Que c'est triste.
Ne kadar da üzücü bir şarkı söylüyorlar.
Ils jouent de la musique si triste.
Bitmesi ne kadar üzücü ama bir arkadaşım olduğu için mutluyum. Benimle bardakları ve kekleri paylaşan.
Tu partages de la boisson
Ne kadar üzücü bir şey olur bu!
Ah!
En üzücü şey ne biliyor musun? Bahse girerim içinde yaşayanlar burayı benim kadar hoş bulmuyorlardır.
Le pire, c'est que je parie que les gens qui habitent là n'appr écient pas ce qu'ils ont.
Her ne kadar son birkaç yılımız korkunç geçmiş olsa da benim için üzücü bir durum.
Même si ces deux dernières années ont été éprouvantes, ce genre de chose me rend triste.
Ne üzücü. Bu kadar yolu bunun için gelmek.
C'est plutôt bête venir de si loin pour ça.
Ne kadar üzücü değil mi baba?
C'est triste.
ne kadar güzelsin 38
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34