Oldugum translate French
19,025 parallel translation
Hasta oldugum zaman, bir gün ortaliktan kaybolacagimi fark ettim.
Quand j'étais malade, j'ai réalisé qu'un jour je disparaîtrai.
Kim olduğum hakkında bir fikrin yok.
Vous ne savez pas qui je suis.
Öyle söyleyince mükemmel biri olduğum ortaya çıkıyor.
Eh bien, quand tu le dis comme ça, je suis assez exceptionnel.
Eskiden olduğum adamın yarısıyım resmen.
Je suis littéralement la moitié de l'homme que j'étais.
Genel elektrik kesintisine neden olduğum gibi mi demek istiyorsun?
Tu veux dire quand j'ai causé une grosse panne de courant?
Olumlu olduğum için burada olmak istemiyorum.
Je suis positivement sûre de ne pas vouloir être ici.
Sence aptal olduğum mu?
Tu penses que je suis stupide?
Seni bana karşı getirmek için yaptı ona karşı sahip olduğum tek şeyi insanlığımı almak için ve bu benim olduğu kadar senin de sorunun değil mi, seni karanlık değil kontrol dışına çıkmam merak ettiriyor.
Elle a fait ça pour te retourner contre moi, pour me prendre le seul avantage que j'ai sur elle... mon humanité. et moi comme ça, c'est un problème pour toi, n'est-ce pas, ce n'est pas la noirceur qui t'intrigues, le fait que je sois hors de contrôle.
Pişman olduğum tek şey senin nasıl kontrolden çıktığını fark edememiş olmam!
La seule chose que je regrette est de réaliser à quel point tu es hors de contrôle.
Ailemin güvende olduğundan emin olduğum an geri döndüm, o dehşete... enkaza, cesetlere, yıkıma.
Au moment où j'ai su que ma famille était en sécurité, je suis retourné... à l'horreur... les décombres, les cadavres, la ruine.
Tabii oldukça çekici olduğum için, Her yere davet edilebiliyorum.
Et puisque je suis si charmant, je suis invité partout.
Tabii yalnız olduğum için bana mesaj atıyor ve gidip onu dinleyeceğimi varsayıyor.
Et bien sûr, elle ne contacte que moi et présume que je vais aller l'écouter. J'irai pas.
Şu an sahip olduğum bir aileye en yakın şey dostlarım.
Mes amies sont ce qui se rapprochent le plus d'une famille.
Anne, bu kadar zor bir gelin olduğum için üzgünüm.
Maman, je suis navrée d'être une mariée si monstrueuse.
ben de olduğum için çaldım.
C'était parce que j'étais dessus.
Sana bakıcılık etmek zorunda olduğum için onların yanında olamıyorum.
Et je ne suis pas avec eux parce que je fais du baby-sitting.
Sana ya da annene borçlu olduğum yaşam bir kaçağın yaşamı değildi. Ben de ortadan kayboldum.
Je me suis créé une vie quand j'étais en fuite, qui n'était pas la vie que je devais, ni à toi, ni à ta mère, donc j'ai disparu.
Eskiden sahip olduğum kaynaklara sahip değilim.
Je n'ai pas les moyens que j'ai eus autrefois.
Polis olduğum için hedefleri haline gelmedim.
Parce que je ne suis pas leur cible à cause de mon travail,
Bu mutlu gününüzün bir parçası olduğum için çok mutluyum sadece.
Je suis juste excitée de prendre part à votre jour. - Merci.
Kısacası, gördüklerimden sonra ait olduğum yerin burası, senin yanın olduğunu anladım.
Ce que je veux dire c'est que j'en ai assez vu pour savoir que ma place est ici, à la maison avec toi.
Oliver bir tür büyülü ve gizemli bir tura çıkmak için ayrıldı ve o dönene kadar benim olduğum yerde kalmamı istiyor.
Oliver part ce soir pour le "Magical Mystery Tour", il veut que je reste là à ne rien faire jusqu'à ce qu'il revienne.
Kafamda senin sesini duydum. Hayatta sahip olduğum güzel şeyleri hatırlatıyordun bana.
J'ai entendu ta voix dans ma tête et tu me rappelais toutes les bonnes choses que j'ai dans ma vie.
Bir süreliğine yardım etti bana eskiden olduğum insanı hatırlattı ama artık söylüyorum sana o insan burada hayatta kalamaz ve geçmişte takılı kalırsan sen de kalamazsın.
Ça m'a aidé pour un moment, me rappelait la personne que j'avais été, mais je peux te dire que cette personne n'aurait pas survécu ici, et toi non plus si tu restes focalisée sur le passé.
- Daha iyi olduğum olmuştu.
- J'ai connu mieux.
Vay canına, nihayet ait olduğum yerde olmam çok iyi hissettiriyor.
Ça fait tellement du bien d'être parmi les miens.
Derhâl mutlu olduğum yerime gideceğim.
Ok, il faut que je surmonte ça.
Bu, iyi olduğum tek şey. Şey...
C'est le seul truc où je serai jamais bon.
# Senle olduğum her anı kazıdım aklıma. #
"J'ai tout mis en suspens afin de tout vivre avec toi."
Söylemek üzere olduğum şeyin ironi olduğunu kabul ediyorum, ama ya hepsi kafandaysa?
Bien, sache que j'apprécie l'ironie de ce que je vais dire, mais si tout était dans ta tête?
Bunu giymem, tarikatınızın parçası olduğum anlamına gelmiyor.
Ce n'est pas parce que j'ai un costume que je veux faire partie de votre secte.
Epey eşelemek zorunda kaldım canım benim bile rahatsız olduğum kişilerle irtibata geçmem gerekti.
J'ai dû faire des recherches approfondies, et appeler des gens peu scrupuleux, même pour moi.
- Savage'i ne kadar çabuk öldürürsek ait olduğum yere...
Plus tôt on en finit avec Savage, plus tôt
Umarım bir gün uzayda ve zamanda yolculuk etmeyi bıraktığında sahip olduğum şeyin ne olduğunu ve yaptıklarımı neden yaptığımı anlarsın.
Mon seul souhait consite à ce qu'un jour, quand vous voyagez dans l'espace temps, tu réalises ce que j'ai, et comprennes pourquoi je fais ce que je fais.
Sen epey harikasın çünkü. Senin arkadaşın olduğum için ve bu görevde beraber olduğumuz için mutluyum.
Tu es plutôt incroyable et je suis chanceux d'être ton ami, d'être en mission ensemble avec...
Olduğum şeyi değiştirdikleri zaman ne olacağıma dair sözlerini yerine getirmek için son aşamaya geçtiler.
Après m'avoir transformé, les Faucheurs ont terminé en faisant de moi ce que je suis.
Benim olduğum şey bu değil.
Ce n'est pas ce que je suis devenu.
Kamp yapmaya en yakın olduğum şey 13. Cuma filmlerini izlememdi.
Ce qui ressemblait le plus au camping était de regarder les films Vendredi 13.
Paranı alıp seni öldüren sosyopatlarla ilgili şüpheci olduğum için kusura bakmayın.
Excusez moi si je suis suspicieuse des charmants sociopathes qui prennent ton argent et t'assassinent par la suite.
Çünkü 2 yıldır peşinde olduğum adam nişanlınız Christopher Hall.
Parce que l'homme que j'ai pourchassé pendant 2 ans était votre fiancé, Christopher Hall.
- Hamile olduğum andan beri onu istemedin.
Tu ne l'as pas voulu dès que je suis tombé enceinte.
Ona kim olduğum konusunda yalan söyledim.
Je... lui ai menti à propos de qui j'étais vraiment.
Korktuğum için, sanırım. Ondan yaşlı olduğum ve her saniye daha da yaşlandığım için. Ve böyle hissetmek istemediğim için.
C'était la peur, je pense... d'être plus vieux qu'elle, et de toujours devenir plus vieux et de ne pas vouloir ressentir ça.
Peşinde olduğum tüm bu süre boyunca kendime ondan bazı cevapları almak istediğim için peşinde olduğu söylüyordum.
Tout ce temps où je l'ai poursuivi, je me disais que c'était parce que je voulais des réponses.
Hapiste olduğum yetmezmiş gibi, bir de burada seninle tıkılıp kaldım.
Comme si être en prison ne suffisait pas, en plus je dois être ici avec toi.
Şu an burada onun yerine ben olduğum için çok şanslısın.
Tout cela pour dire que vous êtes très chanceuse que je sois ici et pas elle.
Fakat sonra içimden ufak, korkunç bir parçam onun hakkında yanılıp yanılmadığımı öğrenmek istiyor. Gerçekten iyi bir insan olup olmadığını aşık olduğum adamın gerçek olup olmadığını öğrenmek istiyor.
Mais il y a... une minuscule, terrible partie de moi qui a besoin de croire que je ne me suis pas trompée sur lui... qu'il est en fait une bonne personne, qu'il est l'homme dont je suis tombée amoureuse.
Günah çıkarma gizliliği sahip olduğum tek saygıdeğer şey.
Le secret du confessional est la chose respectable que j'ai.
Onay vermeye hazır olduğum ürünler işte bunlar.
Voici le genre de produit que je suis disposé à autoriser.
Çünkü aptal olduğum doğru ama o kadar da aptal değilim.
Car certes je suis stupide, mais pas à ce point.
- Ait olduğum yeri bulmalıyım.
Je dois trouver un endroit qui me convient.