Olmayacak translate French
26,721 parallel translation
Bir şey olmayacak.
Ça va aller.
- O kadar kolay olmayacak gibi geliyor.
Ce n'est pas si facile que ça.
Yutarsan çocuğa bir şey olmayacak.
Prends-la et l'enfant ira bien.
"Büsbütün tamamen" olmayacak.
Complètement non existant.
Başka bir şeye ihtiyacın olmayacak.
C'est la seule chose qui vous est nécessaire.
"Lale olmayacak" de.
Dites-leur pas de tulipes.
Lale olmayacak.
Euh, pas de tulipes.
"Gül olmayacak" de dedim, değil mi?
Je vous ai dit de dire pas de roses, non?
Senin gibi birisi asla var olmayacak.
Il ne pourrait plus jamais y avoir quelqu'un comme toi.
Biliyorsun, ikimizin birlikte çalışması, garip olmayacak değil mi?
Tu sais, toi et moi travaillant ensemble, Ça ne va pas devenir gênant si?
Bu artık problem olmayacak.
Ça ne devrait pas être un soucis là.
Cassie'yi beni öldürmesi için 2020 yılına Spearhead tesisine gönderdim böylece zamanda yolculuk hiç mümkün olmayacak.
J'ai envoyé Cassie à Spearhead en 2020. avec pour instruction de mettre fin à ma vie et de détruire l'invention du voyage dans le temps.
Şimdi yanlış görevi seçersek ikinci bir şansımız olmayacak.
Si on se plante de mission, on n'aura pas de seconde chance.
Yanlış görevi seçersek ikinci bir şansımız olmayacak.
Si on se plante de mission, c'est fini.
Eğer istemezsen anlarım seni geri getirecek makinemiz olmayacak.
Si vous échouez, nous ne pourrons pas vous ramener.
Seni geri getirebilecek makinemiz olmayacak.
On ne pourra pas vous ramener.
7'sinde fabrikada bile olmayacak.
Il ne sera pas là le 7.
Sürekli böyle olmayacak ki.
Ça ne durera pas.
Bu gidişle kapana kısılmış fareden farkımız olmayacak!
A ce train la, on va être en danger!
Mesele şu. Arkadaşının karakteri filmde olmayacak.
Le personnage de ton amie n'est pas dans le film.
Olağandışı bir şey olmadı ya da olmayacak olsa da ödleklik ettim, bu yüzden özür dilerim.
Et bien que rien de bizarre ne soit arrivé ou n'arrivera, je me suis comporté en mauviette, désolé.
- Süs olmayacak.
- Pas de fioritures.
İhtişam olmayacak.
Pas d'élément grandiose.
Öyle bir şey olmayacak.
- Hors de question. - T'as tout compris?
Hemen olmayacak ama öğrenecek.
Peut-être pas tout de suite mais elle le saura.
- Philip. - Olmayacak.
Ça n'arrivera pas.
Özür dilemek ve seni seviyorum demek için ikinci bir şansları olmayacak.
Ils ont encore une chance de se dire "pardon, je t'aime"
Özür dilemek ve seni seviyorum demek için ikinci bir şansları olmayacak.
Qu'ils avaient encore une chance... De se dire "pardon, je t'aime"
Inder, eğer gelmezsen düğünümde benim yakınım kimse olmayacak.
Inder, si tu ne viens pas je n'aurai personne avec moi.
Eğer düğüne gitmezseniz Saru'nun yakını kimse yanında olmayacak.
Si vous ne venez pas qui l'accompagnera?
Ona bir şey olmayacak.
Elle va s'en sortir.
Buna gerek olmayacak.
Ce ne sera pas nécessaire.
Sana söyledim herif sorun olmayacak.
Je te l'ai dit. Chico ne va pas être un problème.
-... ama yazili evrakta olmayacak bu görüsme.
mais ne laissez aucune trace écrite. Ok, je suis d'accord.
Eğer onu dengede tutamazsak ameliyathaneye ihtiyacımız olmayacak.
On a pas besoin de bloc si on la stabilise.
Çünkü ortada 1.3 milyon dolar diye bir şey olmayacak.
Car il n'y aura jamais 1,3 million.
Ama sizin için öyle olmayacaktı. Çünkü buradaki karmaşanın kalıcı tek yanı, artık özgürce işleyen bir okul gazetesi olmayacak olması.
Mais vous non, car la seule perturbation permanente ici est de laisser l'école sans un journal fonctionnant librement.
Hiçbir zaman Hillary ve Bernine'de olduğu gibi kalabalık olmayacak.
Vous ne battrez jamais la foule d'Hillary et de Bernie.
Hillary bundan memnun olmayacak.
Hillary va être très remontée.
Basılması benim için sorun olmayacak. Yayıncına her ne yapmasını söylediysen onu durdurabilirsin.
Ça me va qu'il soit publié, alors quoi que tu aies dit à ton éditeur, dis-lui d'arrêter.
Çünkü artık bir yerlere gidip gelme şansın olmayacak.
Le temps où vous circuliez librement est maintenant révolu.
Resmi bir duyuru da olmayacak.
Il n'y a pas eu d'annonce officielle.
- Yakında imkansız olmayacak.
Ce ne serait pas impossible pour longtemps.
Böyle olmayacak!
Ça ne va pas!
Tabii ki olmayacak.
Bien sûr.
Grace çalışma saatini uygun olmayacak şekilde geçirirdi, onu çağırıp kınamıştım.
Grace n'utilisait pas convenablement son temps de travail et quand je l'ai attrapé, je l'ai réprimandé.
Ve tam olarak bir okuma olmayacak.
Ça ne sera pas de la lecture. Pas exactement.
# Söylemeliyim ki, olmayacak başka #
♪ Et je dois dire, même si ça doit être notre dernier jour sur Terre ♪
Hiçbir ilaç şirketinin benimle bir işi olmayacak. 10 yıllık eğitim çöpe gitti.
Aucune bande de dealer me touchera avec une perche de 10 pieds. Une décennie d'études jetée dans les toilettes.
- Böyle bir şey olmayacak.
- Ça n'arrivera pas.
- İşler eskisi gibi kolay olmayacak.
Mais la construction du mur complique tout.