Olmayacağım translate French
4,957 parallel translation
Birazdan olmayacağım.
Plus dans un moment.
Bu yüzden gazetecilik ya da dedektiflik numarası yapan vatandaşlara bu kadar kolay teslim olmayacağım.
Donc je ne me rendrais pas si facilement aux citoyens journalistes ou aux citoyens détectives.
Artık sıradan bir adam olmayacağım.
Je serais plus le dernier soldat.
Ben de seninle birlikte yok olmayacağım.
Je ne périrai pas avec toi.
Seni öldürecek kadar alçak olmayacağım Niklaus. Ancak Rebekah'yı korumak adına sana acı çektirmem gerekirse işte bunu yaparım.
Je ne suis pas aussi lâche quand je dois te tuer, mais si je dois te faire souffrir pour protéger Rebekah, c'est ce que je ferai.
Eğer getirmezsen Rebekah'nın arkasından yas tutacak kişi ben olmayacağım.
Si ce n'est pas le cas, disons que je ne pleurerai pas Rebekah.
Seni öldürecek kadar alçak olmayacağım Niklaus.
Je ne tiens pas à te tuer, Niklaus.
Eğer getirmezsen Rebekah'nın arkasından yas tutacak kişi ben olmayacağım.
Sinon, disons que ce n'est pas moi qui pleurerai Rebekah.
Biz arkadaş değiliz, ben senin yeni güvenlik battaniyen değilim ve kesinlikle senin yeni Çayır'ın olmayacağım.
On n'est pas amies, je ne suis pas là pour te réconforter, et je ne serai certainement pas ta nouvelle Meadow.
- Salı günü burada olmayacağım.
Je ne serai pas ici mardi.
O tip bir anne olmayacağım.
Je ne veux pas être ce genre de mère.
Olmayacağım çünkü, ölüme bir beden öğretmeniyle çıkarken yakalanamam.
Je ne l'ferais pas car je ne voudrais pas qu'on me retrouve morte sortir avec un prof de gym
Sizin kuruluşunuzdaki açık bulunana kadar ben pek ortalıkta olmayacağım.
Et jusqu'à ce que la fuite dans votre organisation soit trouvée, je joue profil bas.
Şahsen, suçunun cezasını ağır olarak ödeyeceği için hiç rahatsız olmayacağım.
Je ne perdrai pas le sommeil à le regarder payer l'ultime sentence pour ses crimes.
- Yok, yok, arada kalan ben olmayacağım.
Non, non, je ne vais pas être la viande dans ce sandwich.
Bir daha asla hırslı olmayacağım.
Je ne serai plus ambitieuse.
Ve ben, Beyaz Saray'daki bu önemsiz tantanaların içinde olmayacağım. Bu...
Et si je me mêle de petites querelles de la maison blanche, c'est...
Cyrus, sana söyledim. Bu olaya dahil olmayacağım.
Cyrus, je te l'ai dit, je ne peux être impliquée là-dedans.
Tüm devam ile, merak vardı gezegenimizin karşı karşıya olduğu ekolojik kriz Bize her biri kabul bile Bu koruma alışkanlıkları Bu gerçekten yeterli olmayacağım oldu Dünyayı kurtarmak için?
Je me suis demandé, avec la crise écologique menaçant la planète, si chacun de nous adoptait ces habitudes de conservation, cela suffirait-il à sauverle monde?
Tekrar ezik bir ev kadını olmayacağım, Tom!
Je n'ai pas envie de redevenir une misérable femme au foyer, Tom.
Hiç senin olmadım olmayacağım da.
Je t'ai jamais appartenu. Et je t'appartiendrai jamais.
- Bir gün ben olmayacağım.
- Un jour je ne serai plus là.
Ama ben annem gibi olmayacağım.
Mais ce ne sera pas comme avec ma mère.
Bana en kötüsüne hazırlanmak zorunda olmayacağıma dair söz verdin.
Tu m'as promis que je n'aurais pas à me préparer au pire.
Ben onun gibi olmayacağım.
Ce n'est pas mon intention de devenir comme lui.
Sana yarına kadar vakit veriyorum. Yarından sonra hiç de arkadaş canlısı olmayacağım.
Je vous donne jusqu'à demain, et ce délai écoulé, je ne serai plus aussi gentille.
İkimiz de o kadar uzun süre ortalıkta olmayacağımı biliyoruz.
On sait très bien que je survivrai pas jusque-là.
Ve yakında yalnız olmayacağım.
Et bientôt... Je ne serais plus seul.
Anasını sattığımın meretini görmeden emin olmayacağım.
J'arrêterai de douter quand je verrai cette putain de chose.
- Uzakta olmayacağım.
- Je ne serais pas loin.
Birisi yenilmeliydi, bunun ben olmayacağım kesin.
Quelqu'un doit assumer, et ce ne sera pas moi.
Baban öğrenirse asla affetmeyeceği tek kişi ben olmayacağım.
Si ton père apprend tout. Je ne suis pas la seule qu'il ne pardonnera jamais.
Mutlu olmayacağım.
Je ne le serai pas.
Asla olmayacağım.
Je ne serai jamais heureuse.
Rachel, ev arkadaşım olabilirsin, ama yeni favori eşcinsel arkadaşın olmayacağım.
Rachel, tu peux être ma colocataire, mais je ne suis pas ton meilleur ami gay. Ha!
Neden o yönden hiç birlikte olmayacağımızı biliyor musun?
Tu sais pourquoi on ne finira jamais ensemble de cette façon?
Yani bir araştırmacı kadar vasıflı olmayacağım ama boş zamanlarımda sekretercilik oynayacağım.
Alors je-je ne suis pas qualifiée en tant que chercheuse, mais je peux toujours jouer à la secrétaire sur mon temps libre.
İçeri girsen bile, sana asla teslim olmayacağım.
Même si vous entrez, je ne me donnerais jamais à vous.
İlk olmayacağız, o yüzden son olacaksak da bir şeyler biliyorken olalım.
Sans être les premiers, autant être les derniers avec du concret.
Onun problem olmayacağını söylediğini hatırlatırım.
Je croyais que tu avais dit qu'elle ne nous causerait pas d'ennuis.
Derse yazıldığımda, çiftlerle dolu bir sınıfta bekar bir anne olmanın sorun olmayacağını düşündüm. Ama bu sabah tam bir panik modunda uyandım.
Quand je me suis inscrite, j'ai pensé que ça irait d'être une mère célibataire dans une classe pleine de couples, mais je me suis réveillée en panique ce matin.
Ve artık bir dakika önce haber verilse de Broadway'den Queen'e her şeyi çalabilen orkestraya da ihtiyacımız olmayacağına göre muhtemelen enstrümanlarını satıp bilgisayar alırım.
Et depuis que nous n'avons plus besoin du groupe pour jouer de tout, de l'obscure Broadway à Queen immédiatement, et probablement vendre leur équipement et acheter quelques ordinateurs.
Okulun olmaması duygularımız olmayacağı anlamına gelmez.
Bien, ce n'est pas parce qu'il n'y a pas école que nos sentiments sont en vacances.
Bakın, Frank yüzünden uykularımdan olmayacağım.
La mort de Frank m'empêchera pas de dormir.
Ve hiç olmayacağım.
Je le serai jamais.
Aklıma gelmezdi. Diggle ile ikiniz beni Starling Şehri'ne geri getirdiğinizde kendime Girişim gibi hiçbir şeyin bir daha olmayacağına dair bir söz verdim.
Quand Diggle et toi m'avez ramené à Starling City, je me suis promis à moi même que je ne laisserai jamais quelque chose comme la Machination se reproduire.
Ben bu geleneğin parçası olmayacağım.
Je ne ferai pas partie de cette tradition.
Artık bu deneyin bir parçası olmayacağım.
Je n'y participerai plus.
Öyle bir şey olursa bu durumda olmayacağını düşünüyorum. Olursa yardım ederiz, bundan dersini almasına yardım ederiz.
et si ca arrive et que je ne suis pas totalement sure que ca arrivera dans cette situation on l'aide, on l'aide pour apprendre ça.
Zorbalara karşı çıkmaz ve insanları terbiye etmeye çalışmazsak insan haklarımızın ve evlilik eşitliğimizin olmayacağını.
Que si nous n'avions pas résister à l'i - ntimidation et essayer d'éduquer les gens nous n'aurions pas les droits civils et le mariage pour tous.
Bay Tally'i tutmanın kaynaklarımızı kullanma konusunda iyi olmayacağını söylemiştin.
Vous avez dit qu'engager Mr. Tally ne serait pas la meilleure manière d'utiliser nos ressources maintenant.