Olmayacaksın translate French
2,141 parallel translation
Olmayacaksın.
Ça n'arrivera pas.
Yarın sabah, uyanacağım. Sen yanımda olmayacaksın.
Demain matin, je vais me réveiller... et tu seras parti.
Her zaman onun gözdesi olmayacaksın.
Tu ne seras pas toujours sa favorite.
Eski ortağın gibi olmayacaksın, değil mi?
Tu ne vas pas devenir comme ton ancien collègue, hein?
Bizimle anlaşma imzaladığınızda, artık sahipsiz olmayacaksınız.
Quand vous aurez signé avec nous, vous ne serez plus indépendant.
- Pişman olmayacaksınız millet.
- Vous le regretterais pas, les amis.
Pişman olmayacaksın.
Vous ne le regretterez pas.
Madem gelinim olmayacaksın, belki şirkette çırak olmayı düşünürsün.
Comme tu ne seras pas ma beIIe-fiIIe, aimerais-tu être apprentie au sein de ma compagnie?
Teşekkürler, Tess. Pişman olmayacaksın.
Merci, vous le regretterez pas.
Pişman olmayacaksın.
Tu ne regretteras pas.
Ben yaşadığım sürece güvende olmayacaksınız.
Vous ne serez en sécurité nulle part tant que je serai vivant.
İnan bana, pişman olmayacaksın.
Croyez-moi, vous ne le regretterez pas.
Öldüğümde sen hayatta olmayacaksın.
Tu seras déjà morte.
Bu ciğerleri ülkenin bir ucuna göndermeye niyetliyseniz kimseye yardımcı olmayacaksınız.
Transporter ces poumons n'aidera personne.
Ve sen, her kim olduğunu düşünüyorsan sonunca olmayacaksın.
Et vous, qui que vous pensiez être vous ne ferez pas long feu.
Kendimi dünyanın en kötü annesi gibi hissetmeme neden olmayacaksın ya?
Tu ne vas pas me laisser me sentir la pire mère du monde!
Bebeğin ve sen asla paraya muhtaç olmayacaksınız.
Vous ne manquerez de rien, toi et le bébé. Vous ne manquerez jamais de rien. Jamais.
Şu halinden farklı olmayacaksın.
Vous ne serez pas différent de ce que vous êtes maintenant.
Peki, buna ne dersin? Seninle bir anlaşma yapalım. Artık cezalı olmayacaksın tabii sana verilen bu özgürlüğü başka arkadaşlarını görmek için kullanırsan Jacob gibi.
bon OK, qu'est ce que tu dis de ça : je te propose un deal tu n'es plus punie si... tu utilises cette "nouvelle liberté"... pour voir aussi tes autres amis
Gözlerimi kapayacağım ve açtığımda burada olmayacaksın.
Je vais fermer les yeux et quand je les ouvrirai, vous ne serez plus là.
Yarın, görevinizin başında olmayacaksınız.
Demain, vous aurez une journée de repos.
Pişman olmayacaksınız efendim.
Je ne vous décevrai pas.
Başarısız olmayacaksın.
- Tu ne vas pas échouer.
Başarısız olmayacaksın.
Tu ne vas pas échouer.
Ve bir daha hiçbir yerde olmayacaksın.
Et vous ne serez plus nulle part.
Kazanana kadar tatmin olmayacaksın değil mi?
Vous ne serez pas satisfait tant que vous n'aurez pas gagné, n'est-ce pas?
Asla gerçek anlamda özgür olmayacaksın, ancak...
Tu ne seras jamais vraiment libre jusqu ´ à ce que tu...
Ölüm yolunda yalnız olmayacaksın.
Tu ne mourras pas seul.
- Dinle, tek başına olmayacaksın.
- Mais non.
Sen asla başarısız değilsin. ASLA! ve asla başarısız olmayacaksın.
Et jamais je ne manquerai à l'appel.
Öncelikle, sen asla ben olmayacaksın.
Premièrement, tu ne seras jamais moi.
Pişman olmayacaksın.
Tu ne seras pas déçue.
Gösteride başrolde tek sen olmayacaksın değil mi?
C'est toi qui fais le show?
Peki... Pişman olmayacaksın.
Vous ne serez pas désappointée.
Pişman olmayacaksın.
- Vous ne le regretterez pas.
Hiçbir zaman da olmayacaksın.
Et tu le seras jamais.
Artık eski sen olmayacaksın.
Tu changeras.
- Dangalak olmayacaksın.
- Lequel?
Buna memnun olmayacaksınız çünkü çok uzun sürecek.
En fait, vous n'allez pas être si content que ça parce qu'ils le chantent très longtemps.
Pişman olmayacaksın.
Tu ne le regretteras pas.
Nora, pişman olmayacaksın.
Tu ne le regretteras pas.
Ayrıca çok da gergin olmayacaksın! Yoksa suçlu olduğunu yine çakarlar.
Et pas trop tendu, sinon le douanier sera soupçonneux.
Pişman olmayacaksın Bobby. Olmayacaksın.
Tu ne vas pas le regretter, Bobby.
Pişman olmayacaksınız ve bu iki tarafın da yararına olacak Ajan Lisbon.
Vous ne le regretterez pas. Et ça marche dans les deux sens, agent Lisbon.
Konuşmacı falan olmayacaksın çünkü bu tahkikatta soruşturma altında olacaksın sayın vekil.
non, non pas de relation putain! parce que dans cette enquête sur la corruption, vous aurez également l'objet d'enquêtes.
Eğer ameliyat olmazsan, bebeğini öldürmüş olmayacaksın.
Si vous n'opérez pas, vous ne tuerez pas le bébé.
Ona dönün ve ışıldayın. Asla mahcup olmayacaksınız.
{ \ pos ( 192,220 ) } On le regarde, et on est épanouis, le visage ne se couvre pas de honte.
Asla güvende olmayacaksın.
Vous ne serez jamais en sécurité.
- Olmayacaksın.
Vous ne le serez pas.
Şehit olmayacaksın nasılsa!
Vous n'êtes pas un martyre.
Sadece sen içinde olmayacaksın.
Mais vous n'en ferez plus partie.