English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Oynamıyorum

Oynamıyorum translate French

702 parallel translation
- Ben artık oynamıyorum!
- Je refuse de continuer à jouer.
Ben briç oynamıyorum, briç öğretiyorum.
Je n'y joue pas, je l'enseigne.
Ben oynamıyorum.
Je ne joue pas.
Oynamıyorum.
Je ne m'amuse pas. Je me suis accrochée, aidez-moi.
Artık oynamıyorum. Emekli oldum.
J'ai pris ma retraite.
Oynamıyorum, Encarnacion - Onlarla savaşıyorum.
Je les combats.
- Komedi. Trajedi oynamıyorum hiç.
Comédie.
Oyun mu? Oyun falan oynamıyorum!
Je ne joue pas.
Hayır, artık filmlerde oynamıyorum.
- Non, je ne tourne plus.
Ben oynamıyorum.
J'abandonne.
- Oynamıyorum ki!
- Mais je ne joue pas!
Bunu aklına sok. Bu oyunu senin kurallarına göre oynamıyorum. Atlarla, silahlarla ya da yumruklarla değil.
Je ne joue pas selon vos conditions, que ce soit avec chevaux, pistolets ou poings.
Seninle oyun falan oynamıyorum Moriarity.
Me touche pas, Moriarity.
- Ben dağların kralını oynamıyorum. Sorun kimin üstte kimin altta olduğu değil.
On ne joue pas à un petit jeu pour savoir qui aura la donne.
- Oynamıyorum, bayım.
Faites pas le malin.
Hayır, oynamıyorum.
Non, je ne joue pas.
Artık oyun oynamıyorum.
J'en ai assez de jouer.
Ben yapmacık oynamıyorum.
Je ne plaisante pas, vous ne pouvez plus reculer.
Oynamıyorum, sayıyorum.
Je joue pas.
Bana işin doğrusunu anlatsan iyi olur, yoksa ben oynamıyorum.
Tu ferais mieux de jouer franc-jeu ou cette galère continuera sans moi.
- Benimle oyun oynuyorsun! - Hayır oynamıyorum!
- Tu n'es pas sincère avec moi.
Bak, ben hiç oynamıyorum, değil mi?
Est-ce que je joue?
Ben oynamıyorum.
Je refuse.
Tamam oynamıyorum.
Ok, c'est bon.
Artık oynamıyorum.
- C'est à cause de tes dés. - Mes dés?
Hayır, oynamıyorum, aşkım.
Plus du tout, chérie.
Oynamıyorum, efendim! Çalışıyorum tarlada hayvan gibi çalışıyorum ve bunu Tanrı'ya söyleyebilirsiniz.
Je ne joue pas, Monsieur, je travaille comme une bête de somme.
Haydi Slausen... Oyun oynamıyorum.
Si vous avancez, je vous préviens, je n'hésiterai pas à vous tuer.
Ben oynamıyorum.
Putain, je joue plus!
Ayrıca hatırlatmak isterim ki eğer subaylar hapsedilirse oynamıyorum demektir.
A propos... si c'est réservé aux officiers, je ne joue pas.
Bir, ben oyun oynamıyorum.
Un, je ne fais pas joujou!
- Hayır George, oynamıyorum.
- Tu joues, Coach?
Oyun oynamıyorum burada.
Je ne m'amuse pas!
Bak Tony. Kimseyle oynamıyorum.
Ecoute, Tony, je ne joue avec personne.
- Bu yıl oynamıyorum.
- Je ne joue pas cette année.
- Oyun oynamıyorum, Dennis.
- Je ne joue pas.
Bu sezon oynamıyorum.
Je ne joue pas cette saison.
Bu çok uzadı! Anne, bundan sonra seninle remi oynamıyorum!
Maman, je ne jouerai plus avec toi.
"Biz" diye bir şey yok, Rose. Seninle bowling oynamıyorum.
Il n'y a pas de "on", je ne joue pas avec toi.
Hadi Tommy, artık oyun oynamıyorum.
Viens, Tommy... je ne plaisante plus!
İpotek vadesi pazartesi günü. Bu arada ben kumar oynamıyorum.
On a l'emprunt à payer lundi, et je ne joue pas.
Hayalarımla oynamıyorum.
Je ne raisonne pas avec mes burnes.
Bak oyun oynamıyorum.
Je ne plaisante pas.
Carlos, artık pek ping-pong oynamıyorum.
Carlos, je joue plus beaucoup au ping-pong.
Ben oyun oynamıyorum Judah.
Ce n'est pas un jeu, Judah.
Ben oynamıyorum.
J'arrête!
- Şehit rolü oynamıyorum ben.
Je ne me crois pas martyr, non!
Onu iyi anlıyorum. Utanırsın diye oynamıyorsun.
Tu n'auras pas honte.
- Asırlardır bilardo oynamıyorum.
- Je n'ai pas joué depuis...
- Bunu, "golf oynamıyoruz" olarak alıyorum.
On n'y va pas?
Sen artık bilardo oynamıyorsun. En azından ben egzersiz yapıyorum.
Tu ne crois pas que c'est Steve et Marcie?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]