Parmak translate French
11,627 parallel translation
Parmak izi temiz çıktı.
Les empruntes sont clean.
Arattığımız parmak izlerinin bize Dan Walsh ile ilgili bir şey çıkarmamasının sebebi belli oldu.
Il y a une raison pour laquelle les empreintes que l'on a relevées ne nous ont rien apprit sur Dan Walsh...
Kimliği yokmuş. Ama parmak izleri ve diş kayıtları kesinmiş.
Pas de pièces d'identités mais les empreintes et les dossiers dentaires ont été unanimes.
Evet ama parmak izini arattığımızda bu adam her kimse suç kaydı çıkmadı.
Oui, mais nous avons rentré ses empreintes et qui que soit ce gars, il n'a pas de casier.
Ama torpidodaki taze parmak izleri ona ait değil, o yüzden onları taratacağım.
Bien qu'il n'ait pas laissé ces empreintes fraîches sur le tableau de bord, donc je vais les prélever.
Parmak izlerine göre arabadaymışsın.
Vos empreintes indiquent votre présence dans cette voiture.
Kızınızın parmak izleri bir cinayet mahallinde bulundu.
Les empreintes de votre fille ont été trouvées sur la scène d'un homicide.
Parmak izi DNA'sı için masa örtüsünü kontrol edelim.
Examinons la nappe pour de l'ADN tactile.
Git asidi getir. Diğer ikisini paketlemeden önce parmak izlerinden kurtulmak istiyorum.
Prends l'acide, je veux me débarrasser des empreintes avant de le mettre en caisse avec les deux autres.
Özür dilerim, kanayan yaraya parmak basmak istemedim.
Pardon, je n'avais pas l'intention de raviver un point sensible.
Bill Masters etrafımızdayken neden ikide bir parmak ucunda yürümek zorunda olduğumuzu, sahte koku deneyleri yaptığımızı arabayı birkaç sokak öteye park ettiğimizi anlayamıyorum.
Je ne comprends pas pourquoi nous devons nous cacher devant Bill, inventer de fausses expérimentations, se garer à un bloc du bureau...
Marquis'teki parmak izleriyle uyuşuyor.
Les empreintes de la voiture correspondent.
Hiçbir jüri günün erken saatinde bir elinde sekiz parmak gören kişiyi ve kafası güzel olsun diye NPR alan bir tanığa inanmaz.
Aucun jury ne se fera influencer par un témoin qui plus tôt dans la journée a vu huit doigts sur une main et ramasse à travers ses plombages.
İstihbarat evin arkasında kanlı parmak izlerini buldu ki bu da demek oluyor ki çocuk kaçmayı başarmış olabilir.
Les renseignements ont trouvé ses empreintes ensanglantées derrière la maison, ce qui veut dire qu'il s'est peut être échappé.
Sam Lewis'in dijital parmak izini Eldon'a verdiği USB'den ayırmayı başardık.
On a pu isoler l'empreinte numérique de Sam Lewis à partir de la clé USB.
FBI ve Anayurt Güvenlik, Bay Perez'i sorguladı ama araba soygununa ait video ya da parmak izi yok.
Le FBI et la Sécurité Intérieure ont interrogé Mr. Perez, mais il y a pas d'empreintes ni de vidéo du vol.
Kök yapısı parmak izi gibidir.
La structure des racines est semblable à une empreinte, il n'en existe pas deux identiques.
Aynı zamanda basık parmak da denir.
Il s'agit de pouces courts.
Parmak izleri ve görgü tanığı AgriNext'teki cinayetten onu sorumlu tutuyor.
Les empreintes trouvées à AgriNext sont les siennes. Et le témoin l'a reconnu.
Kullanabilir bir parmak izi veya DNA yok.
Aucune empreinte et pas d'ADN.
Herhangi bir parmak izi bırakmadan Anayasa'yı altüst ederek tam bir darbe yapmak.
subversion totale de la Constitution, un coup d'état complet, sans empreintes digitales.
Parmak izi tanımlaması.
Reconnaissance digitale.
Parmak izi gibi.
Comme les empreintes digitales.
Saçım ve parmak tırnaklarım çok hızlı büyüyorlar.
Mes cheveux et mes ongles... ils poussent si vites.
Bazen kararlar, parmak izi bırakılmadan verilir.
Certaines décisions ne laissent aucune trace.
Ağzımıza bir parmak bal çaldıkları için göremiyoruz.
On le voit pas car ils nous donnent de la glace.
Elinde kalan tek parmak serçe parmağıydı.
Le seul qui manque est son petit doigt.
Sürekli "Sürücü parmak" dedi durdu.
Il arrêtait pas de dire "conduits avec les pouces, conduits avec les pouces" Oh, non, non.
Hayır, "Sürücü parmak" değil "Parmak sürücü".
Pas "conduire avec les pouces" Clé USB.
- Bir parmak sürücü mü?
Une clé USB? Ouais.
Parmak izi veya suç veri tabanından sonuç çıkmadı.
Pas encore de correspondance.
Amerikan askeriyse sistemde parmak izi olurdu.
Si c'est un militaire américain, ses empreintes seront dans la base de données.
- Maalesef dijital parmak izi bırakmamışlar.
Malheureusement, ils n'ont laissé aucune traces numériques.
- Doğru, ama parmak izi yoktu.
- Mais pas ses empreintes.
Aynı zamanda parmak izini bulduk iki olay yerinde de.
On a aussi trouvé vos empreintes sur les 2 scènes.
Bu tüfeğin üzerinde baskında öldürülen teröristlere ait olmayan bir parmak izi buldum. - Kime ait olduğunu buldun.
J'ai trouvé des empreintes sur ce fusil qui n'appartiennent à aucun des terroristes tués pendant le raid.
Parmak izleri silahın üzerindeydi Gibbs.
Gibbs, ses empreintes étaient sur l'arme.
Parmak izi ve kan grubu uyumlu.
Les empreintes et le relevé sanguin concordent.
Teröristlerin dairesindeki White'ın DNA ve Nasry'in parmak izi dışında ikisini bağlayan bir şey var mı?
Très bien. A part l'ADN de White et les empreintes de Nasry dans l'appartement des terroristes, est-ce qu'on a quelque chose qui les connecte entre eux?
Sırf ben burdayım diye parmak ucunda yürümek zorunda olmadığını biliyorsun değil mi?
Ne vous gênez pas pour moi, d'accord?
Parmak izleri olayı gerçekleştirdiği deponun her yerinde vardı.
Ses empreintes étaient partout sur le lieu du crime.
Bombanın içinde olduğu çantada parmak izi tanımlaması kullanılıyormuş. Yalnızca Başbakan ya da yardımcıları açabilir.
La mallette avait un verrou biométrique réglé sur le Premier ministre.
Ofiste tüm ülkenin parmak izi database'in ulaşabiliyoruz, ama sen hala burda oturmuş büyüteçle Nighthorse'un parmak izlerini Branch'in bilgisayarında bulduğumuz ile eşleştirmeye çalışıyorsun.
Si on a accès à la banque nationale de données des empreintes au bureau, pourquoi tu es là avec ta loupe, à comparer les empreintes de Cheval Noir à celles sur l'ordinateur?
Nighthorse'un parmak izlerini en son onu içeri aldığımızda aldık.
On a les empreintes de Cheval Noir après son arrestation.
Öncelikle, Branch'in bilgisayarından çıkardığın parmak izleri Jacob Nighthorse'a ait değil. Branch'e ait.
Celles de l'ordinateur de Branch ne sont pas celles de Cheval Noir, mais celles de Branch.
Branch'in bilgisayarında yeniden parmak izi mi arıyorsun?
Tu cherches encore des empreintes sur l'ordi de Branch?
Soruna parmak basın ki çözülebilsin.
Mettez le doigt dessus, que je puisse être tranquille.
Parmak izleri, balistik raporları, her şey.
Des empreintes, balistiques, tout. Qu'est-ce qu'on a?
Olay yeri inceleme Spencer ın parmak izlerini hem matkabın. hem de gönderilen paketin üzerinde buldu. Vurulmadan yarım saat önce... Bunlar evine gönderilmişti.
Les scientifiques ont trouvé les empreintes de Spencer sur la perceuse et sur le paquet qui a été envoyé chez lui une demi-heure avant qu'il se fasse tuer.
- Neden şaşırdın, Booth? Mükemmel şekilli parmak kemikleri, zarif el tarağı.
Hmm, des phalanges parfaitement formées, d'élégants métacarpes.
- Merak etme buldu. Yakasındaki bant yardımıyla Morris'in parmak izini almış.
Il a les empreintes de Morris grâce au ruban qui était sur son smoking.