Peki o translate French
9,765 parallel translation
Peki o zaman. Her şey için teşekkürler.
Merci pour tout.
Peki o zaman sevgili zavallı Beth, parayı almamasını sağlasan iyi olur.
Alors Beth, ma chère sœurette, vous feriez bien de vous assurer qu'il ne le fasse pas.
Peki o zaman endişelen.
Sois inquiète, alors.
Peki o zaman.
Eh bien, nous y voilà.
Peki o ve adamları tekrar sana saldırılarsa?
Et si lui et ses hommes vous attaquent à nouveau?
Peki o zaman yapabilecek başkasını tutarım.
Alors j'engagerai quelqu'un qui en est capable.
Tamam, peki o zaman Knick maçını izleyebilir miyiz?
Bon, on peut regarder le match des Knicks?
- Evet. - Peki o zaman, evet.
- C'est oui.
Peki o zaman yavşak Joey dayıyı seçiyoruz sonra da büyükbabayı. Onunla beraber dört ediyor.
Alors, on choisit notre idiot d'oncle Joey et papi, mais ça fait quatre.
Peki o zaman...
Eh bien...
Peki o nasıl tamam Abbie, onu görmem lazım.
Mais... comment est-il... Abbie, j'ai besoin de le voir.
- Peki o zaman sen yap.
- Alors fais-le.
- Peki o zaman kim?
Alors qui?
Peki o zaman neden burada değil?
Alors, pourquoi il est pas là?
O zaman telefonlarına ve maillerine niye cevap vermiyor peki?
Alors pourquoi n'a-t-il pas répondu au téléphone ou à ses mails?
- O kim peki?
Et qui est-ce?
Peki ya şimdi? - Sence Lee o kızları öldürmüş müdür?
Et maintenant, tu penses que c'est possible?
Ve o yaptığında, o ödeyeceksin yaptığını ne için olduğunu Peki, biz biliyoruz, bir şey, Winthrop olacak kurtarmak olduğunu olduğunu.
On est sûr que Winthrop va récupérer, et quand il l'aura fait, il payera pour ce qu'il a fait.
- Ne zamanmış o peki?
- Et quand était-ce?
Peki ya Barry o hıza ulaşamayınca ne olacak?
Et que se passe-t-il si Barry n'arrive pas à atteindre cette vitesse?
- Nedir peki o?
Lequel?
Peki, o... sosyoloji dersinde, ve ders de Foreman Binası'nda. - Oda numarası 214.
Il... il est en cours de sociologie, qui a lieu au Foreman Building.
Peki... Yani, Sharon ne zaman döner bilmiyorum o yüzden, belki de onu işten aramayı falan denemelisin.
D'accord, euh, oui, je ne sais pas à quelle heure Sharon rentrera, alors tu devrais peut-être plutôt essayer de l'appeler au travail.
- Peki, o zaman, cinayeti kim işledi?
- D'accord, alors, qui est le meurtrier?
Peki, ya biri sana ihanet ederse? O zaman ne yaparsın?
Mais si l'un d'eux te trahissait?
Peki. O halde şöyle diyeyim.
Voilà ce que je propose.
- O olsa gerek, nerede peki?
- C'est sûrement ça. Où?
Eğer o Elçi değilse, ne peki?
Si elle n'est pas un Messager, alors qu'est-ce qu'elle est?
peki, neydi o?
C'est-à-dire?
Peki ya o bir bomba ya da bir virüsse? Bunu düşündünüz mü?
Et si c'était une bombe ou un virus?
Peki... O para nereden gelmiş?
Et donc... attends, attends, d'où vient ce capital?
Tommy'e yardım etmemi sağlamak için o yaptıkların neydi peki?
Ouais, toute cette merde, pour que je l'aide.
Peki, o adamdan uzak duracağız.
Restons loin de ce gars-là.
Peki, seni arka kapıdan çıkaracağız ama şunu bil kutlamamızı nasıl istersek o şekilde yaparız.
On te fait sortir par-derrière, mais soyons clairs : on a le droit de fêter ça comme on l'entend.
- Peki. Bir Panzerbär ver o zaman.
- Donnez-moi le Panzerbär.
Peki, hadi bu sefer o alternatif sunarsa?
Mais il offrira une autre possibilité.
Peki o zaman.
D'accord.
Peki. Benim işi konuşalım o zaman.
Parlons des miennes.
Peki. O zaman Amerika'ya gidiyoruz.
Alors on va en Amérique.
Beslenebileceği enerji olmayacak, o bölgeden asla ayrılamayacak. - Peki, bu ne kadar sürecek?
Sans énergie pour se nourrir, aucune chance qu'il quitte la zone... et combien de temps cela prendra?
Peki, o zaman sanırım sadece çek yazacağım.
Bien, je suppose que je dois juste vous faire un chèque alors.
- Peki kim o erkek?
Qui donc?
- Tüm o istediklerin neydi peki?
Et toutes ces choses que tu as demandées?
Yani, o kadar da mükemmel değildi... Ne peki?
Ce n'est pas parfait, rien ne l'est.
Ben sadece kanıt topluyorum. - Peki Gates'den gelen o mektup nerede?
Où est cette lettre de Gates?
Peki, o toplantılarda alkol oluyor mu?
Et ils ont de l'alcool dans ces réunions?
Peki, o seni meteliksiz, acınacak ve yalnız bırakıyor.
Elle va vous détruire... vous laisser seul, brisé et pathétique.
Peki, o... en azından o senle samimi miydi?
Eh bien, était elle au moins cordiale à toi?
- Peki, karar verildi o zaman?
Bien. Donc c'est décidé?
Peki.Sen dinlen o zaman.
Non.
- Peki ya o?
- Et lui?
peki öyle olsun 21
peki o zaman 297
peki o halde 34
peki öyleyse 172
okay 54
opera 37
önce 471
ömer 50
orleans 20
orospu 270
peki o zaman 297
peki o halde 34
peki öyleyse 172
okay 54
opera 37
önce 471
ömer 50
orleans 20
orospu 270