Plan bu translate French
7,273 parallel translation
Evet, berbat bir plan ve işe yarama ihtimali de düşük ama elimdeki tek plan bu.
Oui, un plan terrible et un vrai pari. Mais c'est le seul que j'ai.
Bana söylediğin plan bu muydu?
C'est le plan dont tu m'as parlé?
Evet, plan bu.
Ouais, et bien, c'est le plan.
Evet, plan bu.
Ouais, c'est le plan.
- Bu Jiaying'in planı, senin değil.
- C'est le plan de Jiaying, pas le vôtre.
Dışarı çıkmak için çırpınan? Tüm bu her şey Tanrı'nın bir planı değilse?
luttant pour sortir, s'il ne fait pas partie des desseins de Dieu?
Belki de bu Tanrı'nın planıydı hep.
Peut-être était-ce le dessein de Dieu depuis le début.
Seçim kampanyasına odaklanmak istediğini, başından beri planının bu olduğunu.
Que tu vas te concentrer sur la campagne.
Biliyorum bunu istemiyorsun ve bu senin yapacağın bir şey değil, ama bilmem gerek, böylece hazırlanıp plan yapabilirim.
Et je sais que ce n'est pas ce que vous voulez, ou ce que vous auriez fait, mais j'ai besoin de savoir, pour que je puisse m'y préparer et tout planifier.
Öğretmenlik diplomamı alırken, diğer yandan yazarlık da yapabilirim, ayrıca burada kalacağım için, para da birikitireceğim, bu da beni, beş yıllık planımın ilerisine taşımış olur.
Je peux écrire et en même temps, préparer mon diplôme d'enseignement, de plus, si j'habite à la maison, je vais économiser de l'argent, ce qui va m'avancer sur mon projet de cinq ans.
Ama bu plan, yıllardır yürütülmekte olan bir plandı.
Mais ce plan, il a été travailler depuis des années.
Yani, bu görüntüleri yaymakla tehdit edicem...
Mon plan est que je menace de lâcher ça..
- Planımız bu işte. Daha yakından bakmak.
C'est le plan, de regarder de plus près.
Bu gece planın olduğunu sanıyordum.
Je croyais que tu avais des projets ce soir.
Evet, evet, bu plana bayıldım.
Oui, oui. J'adore ce plan.
Bir dakika, bu ne zamandan beri planın bir bölümü?
Attends, depuis quand c'est le plan?
Şimdi ne yapıyoruz? Bu iş bitsin istiyorum.
Alors quel est le plan?
Plan bu değil.
Ce n'est pas le plan.
Bu plan değildi
Ça ne faisait pas partie du plan.
İyi haberse, bu planda kimseye yalan söylemen gerekmeyecek.
Et avec ce plan, tu mens plus à personne.
- Senin planın bu mu?
- C'est votre plan?
Yapamam, tek plan çekim bu.
Je ne peux pas. Prise en continu.
Kendisi aynı zamanda sana saldırdığı için vicdan azabı çeken adamdı ta ki bu işi yatakta halletmeye karar verene kadar.
Il était aussi bourré de remords de s'en être pris à ta personne, avant de faire de toi son plan cul.
- Planın bu muydu yani?
- C'est votre plan?
Planım da bu.
C'est ce que je veux faire.
Planın bu mu? - Zekiceymiş.
C'est ça le plan?
- Planın bu mu?
- C'est ça ton plan?
Küçük kuşun bize her şeyi söylediğini hemen unuttun mu? Bu yüzden değiştirdik ya planı. - Peki ya FBI?
- C'est pour ça que j'ai changé de plan.
Senin ve Jamie'nin planına uymaz bu.
ça ne colle pas avec votre petit plan à toi et à Jamie.
Bu yüzden plana sadık kalmalıyız.
C'est pourquoi on s'en tient au plan.
- Bu gece ki planın ne?
- Des projets pour ce soir?
Bu planla bana gelmenin güvenli olduğunu mu düşünüyorsun?
Tu penses que c'est sûr de venir me voir avec ton plan?
Planımız bu mu, dans mı edelim?
C'est le plan? Danser?
Bu yüzden bir plan yapmalıyız.
Donc nous avons besoin...
Bu iyi bir fikir.
C'est un bon plan.
En iyi planın bu mu yani?
C'est ton meilleur plan?
Bu da iyi bir plan.
Là, c'est un bon plan.
Onun planı bu.
C'est son plan.
Bir planım var ama maalesef bu plan seni kapsamıyor.
J'ai un plan. Désolée, il ne t'inclut pas.
Bu yüzden içeri girmek için daha iyi bir fikrin yoksa planımız bu.
Donc, à moins que tu aies une meilleure façon d'entrer, c'est le plan.
Gerçekten planın bu mu?
C'est vraiment votre plan?
Lex bu planda bir şeyleri başarmış olabilir.
Lex a concocté un plan des plus efficaces.
Bu Bizarro ışınını termodinamik kuvvetlendirici oluşturmak için yeniden ayarlayacağım.
Bon, j'ai un plan. Je vais réassembler les briques de ces véhicules cassés pour créer un amplificateur thermodynamique du Rayon Bizarro.
Cezalarını çekmeleri için bu şerefsizlerin kimliklerine açığa çıkarmaya devam etmeliyiz. Ama çalınan belgeler su yüzüne çıkarsa diye de bir acil durum planı gerekli.
Continuer à identifier ces salauds pour l'accusation, mais avec un plan de secours au cas où un des documents volés referait surface.
Kızlar yarın masa düzenlemesi için burada olacaklar bu da senin listen.
Les filles viennent demain pour le plan de table, et voilà ta liste pour aujourd'hui.
Hayır bu plan, tüm bu durum.
Non, ce plan, tout ça.
Kontrolü eline almak için gizli bir planı devreye sokan bir kraliçenin yazı yazışı bu.
C'est l'écriture d'une reine heureuse qui décide de prendre le contrôle et de mettre en place un plan diabolique.
Daha bu sabah öğrendim ama öğrenir öğrenmez beraber olabilmemiz için bir plan yaptım.
Eh bien, je l'ai découvert un peu plus tôt ce matin, et aussitôt, j'ai mis en place un plan pour qu'on se retrouve.
Bu yüzden keskin zekamı kullanarak Kral Richard'a özgüvenini tekrar kazandıracak bir plan yaptım.
Donc j'en suis arrivé à un plan qui consiste à gagner la confiance du Roi Richard en utilisant mon intelligence.
Aman Tanrım. Bu yüzden alternatif bir plan yaptık.
Donc nous avons dû changer nos plans.
Öncesinde plan o değildi, ama bu harika bir fikir, özellikle tutuklanacağın zamanı göz önüne alırsak.
Ce n'était pas le plan avant, mais c'est une bonne idée... surtout quand tu espères avoir la garde.